VEKALETNAMELER HAK. GENEL OLARAK BİRLEŞTİRİLMİŞ 13 SAYILI GENELGE

BİRLEŞTİRİLMİŞ GENELGELER DİZİNİ

Hukuki Danışmanlık – 26457

Ankara, 12.06.2019

Özü:Vekaletnameler Genel olarak

 

G E N E L G E

No. (13)

 

 

 

........................ NOTER ODASI BAŞKANLIĞINA

........................ NOTERLİĞİNE

 

 

Birliğimizce yayımlanan, vekalet (iradi temsil yetkisi) ile ilgili bazı konuları kapsayan genelge ve genel yazıların birleştirildiği bu genelge, Yönetim Kurulunun 10.06.2019 tarihli toplantısında görüşülerek kabul edilmiştir.

 

6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNUNDA YER ALAN HÜKÜMLER :

 

 

         Bilindiği üzere;

 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 40 ila 48’inci maddelerinde “Temsil”; 502 ila 514’üncü maddelerinde de “Vekalet ilişkileri” ile ilgili hükümlere yer verilmiş olup, bu Kanun’un;

 41’inci maddesinde “Başkası adına ve hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.”

 42’nci maddesinde Temsil olunan, hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabilir veya geri alabilir.

 Temsil olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.”

 43’üncü maddesinde “Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer.

 Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.”

46’ncı maddesinde “Bir kimse yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.”

502’nci maddesinde “Vekalet sözleşmesi, vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.”

504’üncü maddesinde “Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir.

Vekalet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.”

506’ncı maddesinde “Vekil, vekalet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.”

507’nci maddesinde Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.

Vekil başkasına vekalet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.

 

Vekalet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.”

511’inci maddesinde “Bir kişiye birlikte vekalet verenler, vekile karşı müteselsil olarak sorumludurlar.

Vekaleti birlikte üstlenenler, vekaletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekalet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına sokabilirler.”

512’nci maddesinde “Vekalet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.”

513’üncü maddesinde de “Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekalet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.”

Hükümlerine yer verilmiştir.

 

VEKALET VEREBİLECEKLER:

 

1-Gerçek ve tüzel kişiler tarafından vekalet verilmesi:

 

 Türk Medeni Kanunu 'nun 9 ila 12’nci maddeleri hükümleri doğrultusunda, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişi,

Aynı Kanunun 48’inci maddesi hükmü gereğince de, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olmaları nedeniyle de tüzel kişiler,

İş ve işlemleriyle ilgili olarak noterliklerde bir gerçek veya tüzel kişiyi temsilci tayin edip, vekalet verebilirler.

 

2-Kısıtlılar adına vasilerin vekalet vermesi – İzin gerekmediği:

 

 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 462 ve 463’üncü maddelerinde sayılan işler için vesayet makamından izin alınması yönünde bir düzenleme bulunmasına karşın, kısıtlı adına vekil tayin edilmesi hususunda böyle bir şartın yer almadığı, noterlik dairelerine başvuran vasiden vesayet makamının izninin talep edilmesinin yasada öngörülmeyen bir uygulama olduğu belirtilerek, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden, 2002/51 sayılı genelgemize esas olan 02.12.2002 tarih ve 024722 sayılı görüşünün yeniden değerlendirilmesi istenmiştir.  Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen ve Yönetim Kurulunda görüşülen 24.07.2009 tarihli ve 6762/16312 sayılı cevap yazısında;

“Bilindiği gibi; Türk Medeni Kanununun 462. maddesinde, vesayet makamından izin alınması gereken haller, 463. maddesinde ise, vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da iznini gerektiren haller belirtilmiş ve vesayet altındaki kişinin şahsiyet haklarının, ekonomik ve sosyal yönden korunmasının temini için denetim imkanı sağlanmıştır.

Söz konusu maddelerde tahdidi olarak belirtilen işlemlerin, vasi tarafından yapılabilmesi için mahkemeden izin alınması gerektiği belirtilirken, bu işlemlerin vekil tarafından yapılması için vekaletname düzenlenmesi sırasında mahkemeden izin alma zorunluluğu getirilmemiştir. ……..

Bu itibarla; Kanunda belirtilen işlemler için vekaletname verilmesi durumunda söz konusu işlemin mutlaka yapılacağı sonucu çıkmayacağından ve bu durumda mahkemelerin yükünün de artacağı göz önüne alınarak Türk Medeni Kanununun 462. ve 463. maddelerinde belirtilen işlemleri yapmak için vasinin Kanunda öngörülen makamlardan izin alması gerektiği, bu işlemler için vekaletname düzenlenmesi sırasında  ise izin alınmasına gerek olmadığı düşünülmektedir.” denildiğinden, vasilerin kısıtlılar adına vekalet vermeleri halinde vesayet makamlarından izin almaları gerekmemektedir.

 

3- Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar tarafından bizzat verilmesi:

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 16’ncı maddesinin birinci cümlesinde yer  alan “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” hükmü uyarınca, hukukumuzda sınırlı ehliyetsizler olarak tanımlanan ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, sadece borç yüklendikleri hukuki işlemleri temsilcilerinin rızası ile yapabilmektedirler. Borç yüklenimi bulunmayan diğer hukuki işlemleri ise bizzat yapmaları mümkün bulunmaktadır.

 

Ceza davalarıyla ilgili olarak :

 

Haklarında ceza mahkemelerinde sanık sıfatıyla dava açılan ayırt etme gücüne sahip küçüklerin bizzat vekaletname düzenletip düzenletemeyecekleri hususunda görüş sorulması üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 22.9.1992 tarihli ve 41146 sayılı yazıda;

“Ayırt etme gücüne sahip küçükler  kural olarak dava ehliyetine sahip değildirler. Bunlar davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilirler. Ancak bazı istisnai hallerde dava ehliyetine sahiptirler. Bu haller şunlardır;

-Ayırt etme gücüne sahip küçüklerin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanmalarında yasal temsilcilerinin rızası gerekli değildir. (4721 s. Türk Medeni Kanunu Md. 16/2),

-Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla uğraşma izni verilen vesayet altındaki kimse veya kendisine anne ve babası tarafından bir meslek veya sanatla uğraşma izni verilen ayırt etme gücüne sahip küçük, bu meslek veya sanatın gereği ile ilgili alacak ve borçları için açılan davalarda dava ehliyetine sahiptir. (4721 s. Türk Medeni Kanunu Md. 359, 453, 462/7)

-Ayırt etme gücüne sahip küçük tasarruf hakkı kendisine bırakılmış olan mal ve alacaklar için açılan davalarda dava ehliyetine sahiptir. (4721 s. Türk Medeni Kanunu Md. 359, 455)

Yukarıda sayılan durumlarda tam dava ehliyetine sahip bulunan ayırt etme gücüne sahip küçük; bunun doğal bir sonucu olarak dava için vekil (avukat) tayin edebilir ve avukat ile bir ücret sözleşmesi de yapabilir.

 

Diğer taraftan 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149 ve 150 nci maddeleri gereğince şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan etmesi halinde de, istemi halinde kendisine bir müdafi tayin edilebilir.

Bu hükümlerin bir bütün olarak incelenmesinden, kanunun ayırt etme gücüne sahip küçüklere kendilerini ceza davasında savunmak üzere vekil atayabilme imkanı tanıdığı sonucuna varmak gerekir.

Ayırt etme gücüne sahip küçük bazı hallerde kanuni mümessili ile görüşemez veya temas kuramaz. Yahut vekil tutulması konusunda ayırt etme gücüne sahip küçük ile kanuni temsilcisi arasında görüş ayrılığı bulunabilir. Böyle durumlarda tutuklanma ve ceza alma tehdidi altında bulunan ayırt etme gücüne sahip küçüğün kendisine bizzat müdafi tayin hakkı verilmemesi, savunma hakkını yeterince kullanamaması anlamına gelir.

Açıklanan nedenlerle, haklarında ceza mahkemelerinde sanık sıfatıyla dava açılan ayırt etme gücüne sahip küçüklerin, yasal temsilcilerinin rızası olmadan da; kendilerini bir vekil marifetiyle savunmak üzere bizzat vekaletname düzenletebilecekleri düşünülmektedir.” denilmiştir.

Bu nedenle; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ‘nun 16 ncı maddesi hükmü doğrultusunda, ayırt etme gücüne sahip küçüklerin ve kısıtlıların, haklarında açılan ceza davalarıyla ilgili olarak yasal temsilcilerinin rızası olmadan bizzat noterliklerde avukat vekaletnameleri yaptırmaları mümkün bulunmaktadır.

 

Evlenmeye izin verilmesi istemiyle ilgili olarak:

Ayırt etme gücüne sahip küçüğün velisinin muvafakati aranmaksızın evlenmeye izin konusunda dava  açıp açamayacağı  ve bunun  için avukata vekalet  verip veremeyeceği hususunda görüş sorulması üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 14.6.1993 tarih ve 24641 sayılı yazıda:

“Ayırt etme gücüne sahip bulunan küçükler ile kısıtlıların haklarını kullanmaları konusunu düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu nun 16’ncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” hükmü ile ayırt etme gücüne sahip küçüklerin haklarını kullanmalarına ilişkin ana kural belirlenmiş; ikinci cümlede de “Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.” denilmek suretiyle de ana kural olan ayırt etme gücüne sahip küçüklerin ve kısıtlıların yasal temsilcilerinin rızasına bağlı işlemlerine istisna getirilmiş olduğundan, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklarını kullanırken yasal temsilcilerinin (velisinin veya vasisinin) iznini almadan bu haklarını bizzat kullanabileceklerdir.

Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu ’nun 124’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen “Ancak, hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir.” hükmü evlenmeye izin verilmesini amaçlayan davayı düzenlemiştir. Evlenmeye izin verilmesine ilişkin davaların kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu, dava hakkının küçüğe ait bulunduğu konusunda bilimsel görüşler ile yargı kararları arasında görüş birliği vardır.

Ayrıca, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kişiye sıkı sıkıya bağlı bir diğer hak olan ve 466 sayılı Kanun gereğince doğrudan doğruya şahsa karşı işlenmiş zarar verici işlemden doğan her türlü tazminat isteme hakkını hak sahibine veren tazminat davasında ayırt etme gücüne sahip küçüklerin kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları ile ilgili davalarda bizzat veya atayacakları bir vekil aracılığı ile dava açmak, takip etmek ve usul işlemleri yapmak ehliyetine sahip olduklarına karar vermiştir.

Bu nedenlerle; ayırt etme gücüne sahip küçüklerin, evlenmeye izin davası açabilecekleri ve bu hususta yasal temsilcilerinin (velilerinin) muvafakati aranmaksızın vekalet verebilecekleri düşünülmektedir.” denildiğinden, Türk Medeni Kanunu’nun 124’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen evlenme izniyle ilgili olarak ayırt etme gücüne sahip küçükler doğrudan avukatlara vekalet verebileceklerdir.

 

Nafaka davalarında:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 329’uncu maddesinin üçüncü fıkrası “Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir” hükmünü içerdiğinden, ayırt etme gücüne sahip olan küçük açacağı bu dava ile ilgili olarak bizzat vekalet verebilir.

 

4-Çocuk adına açılacak nafaka davalarıyla ilgili olarak, küçüğe fiilen bakan ana veya babanın vekalet verebileceği:

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 329’uncu maddesinin birinci fıkrasında “Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir” hükmünün yer alması nedeniyle, küçüğe fiilen bakan ana veya baba diğerine karşı çocuk adına açacağı nafaka davasıyla ilgili olarak vekalet de verebilir.

 

5- Vasiyeti yerine getirme (tenfiz) görevlisinin, bu göreviyle ilgili olarak vekalet verebileceği:

 

Vasiyeti yerine getirme (tenfiz) görevlisinin yetki sınırı ve özellikle bu görevi dolayısıyla vekil tayin edip edemeyeceği konusunda görüş istenilmesi üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden  gönderilen 29.1.1992 tarih ve 04519 sayılı yazıda da açıklandığı üzere:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun; 550, 552 ve 553’üncü maddeleri uyarınca,

Mirasbırakan, vasiyetnameyle bir veya birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi atayabilir. Vasiyeti yerine getirme görevlisinin, göreve başladığı sırada fiil ehliyetine sahip olması gerekir.

 

Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hakimi tarafından bu görevi bildirilir; bildirim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde kabul edilmediği sulh hakimine bildirilmezse, görev kabul edilmiş sayılır.

Mirasbırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

Vasiyeti yerine getirme görevlisi, özellikle;

-Terekeyi yönetir.

-Tereke alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.

-Vasiyetleri yerine getirir.

-Tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir.

 

Kendisine Kanun ile miras ortaklığını temsil yetkisi verilen vasiyeti yerine getirme görevlisinin, tereke ile ilgili dava ve takiplerde, hukuki bilgisinin davayı takibe yeterli olmayacağını düşünmesi veya davasını vekille takipte yarar görmesi halinde, temsilci olduğuna dair belgeyi ibraz etmek suretiyle vekalet vermesine (vekil tutmasına) engel bulunmamaktadır.

 

 VEKALETİN YAPILABİLECEĞİ MERCİLER :

 

6- Noterliklerde yapılması zorunlu vekaletnameler :

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi “Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından onaylanan ya da düzenlenen vekaletname aslını veya avukat tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.” hükmünü içerdiğinden, avukat vekaletnamelerinin onaylama veya düzenleme şeklinde noterliklerde yapılması,

Noterlik Kanunu’nun 89 ve Tapu Sicil Tüzüğünün 18’inci maddesinin 4’üncü fıkrası gereğince de, tapuda işlem yapılmasını gerektiren vekaletnamelerin noterliklerde ve düzenleme şeklinde yapılması zorunludur.

 

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 57’nci maddesinde, bir nüfus işleminin vekil vasıtasıyla        yaptırılmak        istenmesi halinde,        ibraz        edilecek        vekaletnamenin        “noterlikte onaylanmış” olması gerektiği yönündeki hüküm değiştirilmiştir. 3.11.2017 tarihli ve 30229 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7039 sayılı Kanun ile 5490 sayılı Kanunun 57 nci maddesinde yer alan “temsil yetkisini kapsayan noterden onaylı vekillik belgesi” ibaresi kaldırılmış yerine “vekaletname ibrazı” ibaresi konulmuştur.

 

7-Muvazzaf veya yedek er ve erbaşlara ait vekaletnamelerin yapılması

“Yürürlükten kaldırılmıştır.”

 

(1111 sayılı Askerlik Kanununun yürürlükten kalkması ve bu Kanunun 61’inci maddesi hükmüne 26 Haziran 2019 tarihli ve 30813 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan  7179 sayılı Askeralma Kanununda yer verilmemesi nedeniyle “Muvazzaf veya yedek er ve erbaşlara ait vekaletnamelerin yapılması” başlıklı ve “Hazarda veya seferde silahaltına çağrılan muvazzaf veya yedek erbaş ve erlerin, yaptırmak istedikleri vekaletnamelerini, askerliğe daveti müteakip ve kıtaya iltihaktan önce noterler, noterlik bulunmayan yerlerde sulh hakimleri veya vilayet veya kaza jandarma komutanları ile askerlik şubeleri reisleri ve kıtaya iltihaktan sonra da askeri adli hakimler, bölük komutanları veya bulundukları müessese amirleri tarafından tanzim ve tasdik edilebileceğine” ilişkin 7 nci madde yürürlükten kaldırılmıştır.)

 

KİŞİYE SIKI SIKIYA BAĞLI HAKLARDA T EMSİL

 

8- İradi temsil yoluyla yapılabilecek ve yapılamayacak işlemler :

 

Yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 16’ncı maddesinde yer alan “münhasıran şahsa merbut haklar” konusu İstanbul Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Profesörü Sayın Selahattin TEKİNAY’ a inceletilmiş ve buna ilişkin hazırlanan rapor 11.9.1984 tarihli ve 38 sayılı genelge ile duyurulmuştu.

Mülga 743 sayılı Kanunun 16’ncı maddesine benzer şekilde kaleme alınan, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 16’ncı maddesi de “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.

Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumludurlar” hükmünü içermektedir.

 

Yönetim Kurulumuzun 11.12.2006 tarihli toplantısında mülga 1984/38 sayılı genelgenin, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’na göre yeniden düzenlenmesine ve bu hususta Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığından görüş alınmasına karar verilmiştir.

Konuya  ilişkin  olarak  adı geçen Dekanlıkça  hazırlanan  ve  Yönetim  Kurulumuzun 15.01.2008 tarihli toplantısında görüşülen bilimsel raporda:

 

a)Noterlerin temsil yetkisi verilmesini kapsayan vekâletname düzenleyebilecekleri veya bu tür vekâletnamelerdeki imzayı onaylayabilecekleri işlemler:

-Kazai rüştü (ergin kılınma) talep hakkı (TMK. m. 12)

-Şahsiyet haklarına tecavüzün men'ini (kişilik haklarına saldırıdan korunma) talep hakkı (TMK.  m. 24 - 25)

-Adının kullanılması çekişmeli olan kişiye tanınan "korumayı" talep hakkı (MK. 26)

-Adın değiştirilmesini isteme hakkı (TMK. m. 27)

-Evlenmenin iptalini talep hakkı (TMK. m. 148 vd.)

-Boşanma davası açma hakkı (TMK. m.161 vd.)

-Soybağının reddi (TMK. m. 286)

-Evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz hakkı (TMK. m. 294)

-Evlat edinme (TMK. m. 305 vd.)

-Evlatlık ilişkisinin kaldırılması (TMK. m. 317/318)

-Tanıma (TMK. m. 295) (Bu konu doktrinde tartışmalı olmakla birlikte, Yönetim Kurulunca önceki genelgede olduğu gibi bu kısımda belirtilmesine karar verilmiştir.)

-Tanımanın iptalini dava hakkı (TMK. m. 297/298)

-Babalık davası açma hakkı (TMK. m. 301)

-Genellikle kanuni temsilciye tanınan izin veya icazet verme hakları (Nişanlanma, evlenme, evlat edinme gibi hususlar)

-İstek üzerine kısıtlama talebi (TMK. m. 408)

-Manevi tazminat talep hakkı (mülga BK. m. 47/49 - 6098 s. TBK m. 56 58, TMK. m. 25, TMK. m. 121)

-Bağışı iptal hakkı (mülga BK. m. 244) (6098 s. TBK md. 295)

-Eşlerden birinin aile konutu ile ilgili kira sözleşmesinin feshedilmesine, aile konutunun devredilmesine veya aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılmasına ilişkin rızası (TMK. m. 194)

Ancak yukarıda belirtilen işlemlerin yapılabilmesi için vekâletnamede özel yetki verilmesi gerekir.

b)İradi temsil yoluyla yapılamayacak işlemler:

-Nişanlanma (TMK. m. 118) ve nişanı bozma hakkı (TMK. m. 119 vd.)

-Evlenme (TMK. m. 124 vd.)

-Zina yapan, hayata kast eden, pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunan eşin affı (TMK. m. 161 ve m.162)

-Eşlerin oturacakları konutu birlikte seçme hakkı (TMK. m. 186)

-Eşlere tanınan evlilik birliğini temsil hakkı (TMK. m. 188)

-Velayet hakkının kullanılması (TMK. m. 335 vd.)

-Ölüme bağlı tasarruf yapma hakkı (TMK. m. 502/503; m. 531 vd.)

-Mirastan yoksunlukta mirasbırakanın affı (TMK. m. 578)

 

Şahıs varlığı haklarından olan şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar, şahsa bağlı hakların özel bir türünü teşkil eder.Şahsa bağlı haklar devredilemeyen ve miras yoluyla geçişe elverişli olmayan haklardır.Bu bağlamda yukarıdaki her iki listede bulunmayan, ancak geniş anlamda şahsa bağlı haklar arasında yer alan intifa hakkı (MK m. 794 vd.), oturma hakkı (MK m. 823 vd) ve diğer şahsa bağlı irtifak hakları ile ölünceye kadar bakma alacaklısının hakkı(mülga BK. m. 519 6098 TBK 619) gibi malvarlığı hakları niteliği taşıyan şahsa bağlı hakların kurulması için iradi temsil yoluna başvurulabileceği hususunda tereddüt etmemek gerekir.” denilmektedir.

 

ÖZEL YETKİ VERİLMEDİKÇE VEKİLLERİN YAPAMAYACAĞI İŞLEMLER :

 

9- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda yeralan hükümle r :

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74’üncü maddesi gereğince, açıkça yetki verilmemiş ise vekil;

Sulh olamaz,

Hakimi reddedemez,

Davanın tamamını ıslah edemez,

Yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, Başkasını tevkil edemez,

Haczi kaldıramaz,

Müvekkilinin iflasını isteyemez,

Tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz,

Konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,

Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, Davadan veya kanun yollarından feragat edemez, Karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, Yargılamanın iadesi yoluna gidemez,

Hakimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz,

Hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez. (Yukarıda 8/a maddesinde açıklanan işlemler için)

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 504’üncü maddesi gereğince, vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça;

Dava açamaz, Sulh olamaz,

Hakeme başvuramaz,

İflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, Kambiyo taahhüdünde bulunamaz,

Bağışlama yapamaz, Kefil olamaz,

Taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.

 

10- Diğer mevzuatta yer alan hükümle r :

 

5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 10’uncu maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinin “Arşiv bilgilerinin; kullanılış amacı belirtilmek suretiyle, kişinin kendisi veya vekaletnamede açıkça belirtilmiş olmak koşuluyla vekili tarafından istenebileceği” hükmünü içermesi nedeniyle; Yönetim Kurulumuzun 05.10.2007 tarihli toplantısında aldığı kararda da belirtildiği üzere; vekilin, müvekkili ile ilgili adli sicil kaydını alabilmesi için kendisine vekaletnamede bu  yetkinin açıkça verilmiş olması gerekmektedir.

 

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3.11.2017 tarihli ve 30229 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7039 sayılı Kanun ile değişik 57’nci maddesi gereğince, bir nüfus işlemine esas olmak üzere üçüncü kişilerin beyanda bulunabilmeleri ancak vekaletname ibrazı ile mümkündür. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin (ii) bendi gereğince de vekaletnamenin özel temsil yetkisini kapsaması (hangi yetkinin verildiğinin açık olarak belirtilmesi) gerekmektedir.

 

Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük ’ün 39’uncu maddesi gereğince, vekilin mirası reddedebilmesi için bu konuda yetkilendirilmiş olması zorunludur.

 

Evlendirme Yönetmeliği’nin 17’nci maddesi uyarınca, evlenecek kişinin, müracaat işlemlerini vekil aracılığıyla yürütmek istemesi halinde, bunun için özel vekaletname düzenlenmesi ve bu vekaletnamede vekalet veren ile vekili ve evleneceği kişinin tam kimlikleri ile evlenme işlemlerinin yürütülmesi için verilmiş olduğunun açıkça  belirtilmesi şarttır.

 

VEKALETLE YAPILAMAYACAK BAZI İŞLER :

 

11- Geçici ithali yapılan yabancı plakalı taşıtların kiralanmasına veya satılmasına yöne lik sözleşme ya da vekaletname düzenlenmeyeceği :

 

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğünce Birliğimize gönderilen örneği (ek 1) de bulunan 08.01.2015 tarihli ve 22599 sayılı yazıda belirtildiği üzere;

Yerleşim yerleri yabancı ülkeler olan kişilerin, bu yerlerde üzerlerine kayıtlı bulunan kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarını, bizzat kendilerinin veya vekaleten ya da kiralama yoluyla başka kişilerin Ülkemize getirmeleri kendilerine verilen geçici giriş izni ile mümkün bulunmaktadır.

Geçici giriş izni ile Ülkemizde bulunan yabancı plakalı taşıtların kiralanması veya satılması, örneği (Ek 1) de bulunan yazıda belirtilen mevzuat hükümleri gereğince mümkün bulunmamaktadır. Bu sebeple, noterliklerde sözü edilen araçların kiralanmasına veya satılmasına ilişkin sözleşmeler ya da bu sözleşmelerin yapılmasına yönelik vekaletnameler düzenlenmemesi gerekmektedir.

 

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından Birliğimize gönderilen 29.04.2016 tarihli ve 72093537-225.99 sayılı yazıyla, noterliklerde buna aykırı işlemler yapılmasına devam edildiğinin bildirildiği de dikkate alınarak, geçici giriş izni ile Ülkemizde bulunan yabancı plakalı araçların kiralanmasına veya satılmasına ilişkin sözleşmeler ya da bu sözleşmelerin yapılmasına yönelik vekaletnameler düzenlenmemesi hususunda gereken  duyarlılığın gösterilmesi gerekmektedir.

 

12- Yabancılara verilen (MA-MZ) grubu plakalı araçları tescil belgelerinde adı yazılı olanlar kullanabilecekleri için bunlar dışında kalan kişilere bu amaçla vekalet verilemeyeceği:

 

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nden alınan ve Yönetim Kurulu'nun 19.03.2003 günlü toplantısında görüşülen 04.02.2003 tarihli 1416-31922 sayılı yazıda;

“Yabancılara verilen (MA-MZ) grubu plakalı araçların tescil belgelerinde adı yazılı kişi/kişiler haricindekilerin kullanmaması gerektiğinden, bu tür araçları başka kişi ve kuruluşların kullanması için vekaletname tanzim edilmemesi” bildirildiğinden, bu yönde de vekaletname yapılmaması gerekmektedir.

 

13-Suriye uyrukluların, Hazinece el konulmuş mal, hak ve menfaatleriyle ilgili olarak vekil sıfatıyla temsil edilmelerinin mümkün olmadığı :

 

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden alınan 23.08.2006  tarihli  ve 17985 sayılı yazıda; “Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 10.07.2006 tarihli yazısı ile, Türk vatandaşlarının Suriye’deki mallarının 1962 yılında devletleştirilmesi üzerine, vatandaşlarımızın haklarını korumak ve mülkiyet haklarına tecavüz niteliğindeki  tümüyle haksız uygulamalardan Suriye Devletini vazgeçirmek amacıyla 1966 tarih ve 6/7104 sayılı Kararname ile Suriye uyruklu bütün gerçek ve tüzel kişilerin taşınmazları ile her türlü mal, hak ve menfaatlerinin bloke edildiği ve bloke dışı paralarına Hazinece el konulduğu, 1967 tarihli Kararname ile de el konulmuş mal, hak ve menfaatlerin yönetim görevinin Genel Müdürlüklerine verildiği belirtilerek, Bakanlığımız Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden, Suriye uyrukluların Ülkemizde bulunan ve Hazinece el konulmuş mal, hak ve menfaatlerine ilişkin Maliye Hazinesine ait olan yetkilerinin, kendileri veya başka kişiler tarafından, doğrudan veya dolaylı olarak, Ülkemiz sınırları içerisinde kullanmasının hukuken mümkün olmaması nedeniyle, Suriye uyruklu kişilerin vekil sıfatıyla temsilinin mümkün olmadığı hususunun noterlere bildirilmesi talep edilmiştir.” denildiğinden, mevzuata uygun olarak hizmetin yerine getirilmesi bakımından, yukarıda belirtilen hususların dikkate alınması gerekmektedir.

 

14-Yapı sahibinin, yapım anlaşması yaptığı yükleniciyi vekil tayin edemeyeceği:

 

Yönetim Kurulunun 21.11.2005 günlü toplantısında görüşülen 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un “Yapı denetim kuruluşları ve görevleri”  başlıklı  2’nci maddesinin birinci fıkrasında;

“Bu Kanun kapsamına giren her türlü yapı; Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile çalışan ve münhasıran yapı denetimi ile uğraşan tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabidir. Yapı denetim hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür.Yapı sahibi,yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil tayin edemez.”

05.02.2008 tarihli ve 26778 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 8’inci maddesinde “Yapı sahibi, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorundadır”, 9’uncu maddesinde de “Her türlü yapı inşası işinin Bakanlıkça yetki belgesi verilmiş gerçek veya tüzel kişiler tarafından üstlenilmesi mecburidir”,

Hükümlerine yer verildiğinden, yapı sahibinin, yapı denetim kuruluşu ile yapılacak olan hizmet sözleşmesinde kendini temsil etmek üzere, yapım işi için anlaşma yaptığı müteahhidi vekil tayin etmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

15- Yasal olarak yapılamayacak bir işle ilgili olarak vekalet de verilemeyeceği:

 

a)Birliğimize intikal eden bazı başvurular üzerine Adalet Bakanlığından gönderilen 11.6.1991 tarih ve 28624 sayılı yazıda:

“Eczacıların, eczanenin mülkiyet, işletme, kârına iştirak ve benzeri konularda eczacılık mesleğini icraya yetkili olmayan kimselerle eczane açıp işletme yönünde bir sözleşme yapılamayacağına ilişkin olarak Danıştay Genel Kurulunun 25.6.1958 tarih ve 58/1712/178 sayılı kararı ile bu karara atıf yapan 5.12.1958 gün ve 19/17682 sayılı Bakanlığımız genelgesinden de söz edilerek yukarıda izah edilen konuda sözleşme yapılmasa bile bu sözleşmeyi yapmak üzere bir başkasına vekaletname verme isteği ile noterliğe başvurulması halinde bu vekaletnamenin düzenlenmesinin aynı genelge çerçevesinde mütalaa edilip edilemeyeceği, sonuç olarak böyle bir vekaletname düzenlenmesinde bir sakınca bulunup bulunmadığı konusunda Diyarbakır 2. Noterliğinin bir yazısına atfen ilgi yazınızda Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Danıştay Genel Kurulunun yukarıda sözü edilen 26.6.1958 tarihli kararı ile bu kararın genelde dayandığı 25.1.1956 tarih ve 6643 sayılı Kanunun 20/a madde ve fıkrası hükmü halen geçerli bulunmaktadır. Bu nedenle de konuyla ilgili 5.12.1958 günlü genelgemiz doğrultusunda işlem yapılması gerekmektedir.

Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere esasına ilişkin sözleşmenin yapılamayacağı bir konuda, bir kişiye yetkiler tanıyan vekâletname düzenlenmesi de hukuki bir sonuç ve yarar sağlamayacaktır.

Bu itibarla, hukuki bir sonuca götürmeyecek ve ilgililere yarar sağlamayacak olan vekâletname düzenleme işleminin sırf iş yapmış olmak için ifasına gerek bulunmadığı düşünülmektedir.” denildiğinden, yasal olarak yapılamayacak bir işle ilgili olarak vekâlet de verilemeyeceğinin dikkate alınması gerekmektedir.

b)Yardım toplama faaliyetlerinde valilik makamlarınca verilen izinlere istinaden belirlenen sorumlu kurullar dışındaki kişilere vekâlet verilemeyeceği:

Ankara Valiliği İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğünün, “Valiliğimize intikal eden ihbar ve şikayetlerde SMA hastaları başta olmak üzere; Ülkemizin çeşitli illerinden Valilik Makamınca verilen izinlere istinaden sorumlu kurulları oluşturan kişileri düzenlenen yardım toplama kimlik belgelerinin, izin veren merciinin onayı ve bilgisi olmadan sorumlu kurul dışındaki kişilere noter tarafından tasdiklenerek vekalet verildiği, verilen vekaletname ile yardım toplama faaliyetinde bulunduklarının belirtildiği, 2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunun 6 ıncı maddesinde: “.İzin alınmadan girişilen yardım toplama faaliyetleri güvenlik kuvvetlerince derhal menedilir ve sorumlular hakkında kovuşturma yapılır”. Aynı Kanunun 11 inci maddesinde: “Gerçek kişiler, yardım toplama faaliyeti için en az üç kişiden ibaret sorumlu kurul oluşturmak zorundadırlar..." ve 15 inci maddesinde “ Yardım toplama iznini veren makamca, her yardım toplama faaliyeti için bir dosya tutulur. Yardım toplama faaliyetinde görev alacaklara, faaliyetin konu ve süresini de belirten fotoğraflı bir kimlik belgesi verilir. Kimlik belgesi, faaliyetin sonunda geri alınıp, o ,işe ait dosyada saklanır." denilmektedir.

Bilindiği üzere 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu ve ilgili yönetmelikte Valilikler tarafından tanzim edilen yardım toplama kimliği dışında, üçüncü kişilerin yardım toplayabilmesine yönelik noter kanalı ile vekalet verilmesi gibi bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle yardım toplama mevzuatında yer almayan vekaleten görevlendirme yoluyla işlem tesis edilmemesi yönünde gerekli önlemlerin alınması” na yönelik 11.07.2023 tarih ve E-740710142-471.03.01-242686 sayılı yazısı Yönetim Kurulunun 18.09.2023 tarihli toplantısında görüşülmüş olup, alınan karar ile;

2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun amaç ve kapsamı ile özellikle 15 inci maddesinin “Yardım toplama faaliyetinde görev alacaklara, faaliyetin konu ve süresini de belirten fotoğraflı bir kimlik belgesi verilir. Kimlik belgesi, faaliyetin sonunda geri alınıp, o işe ait dosyada saklanır.” hükmünü içeren 2nci fıkrası birlikte değerlendirildiğinde, yardım toplama faaliyetinin, yetkili makam tarafından kendisine bu konuda özel kimlik verilen kimse tarafından yapılabileceğine, bu kimse adına vekaleten yapılmasının 2860 sayılı Kanunun amacına aykırı olacağına karar verilmiştir.

 

VEKALETNAMELER VE VEKİLLERLE İLGİLİ OLARAK DİKKATE ALINACAK BAZI HUSUSLAR:

 

16- Bazı vekaletnamelere eklenmesi gereken dayanak belgele r:

 

aa) Tapu işlemleri için verilen vekaletnamelere eklenecek belgeler:

“Tapu işlemlerinde kullanılacak vekaletnameler” ile ilgili (14) numaralı genelgede yer alan açıklamalara bakınız.

 

bb) Araç alımına yetki veren vekaletnamelere vekalet verenin (alıcının) kimlik örneğinin ekleneceği:

Noterliklerde düzenlenen araç alımına ilişkin vekaletnamelerle ilgili hususlar Yönetim Kurulunun 14.08.1997 günlü toplantısında görüşülmüş ve araç alımı konusunda verilen vekaletnamelere, vekalet verenin (alıcının) kimlik örneğinin eklenmesine karar verilmiş bulunduğundan bu yönde işlem yapılması gerekmektedir.

 

cc) Araç satımına yetki veren vekaletnamelere vekalet verenin (satıcının) kimlik örneğinin ekleneceği:

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 03.01.1996 tarihli ve (1) sayılı Genelge’de belirtildiği üzere, Adalet Bakanlığından alınan görüş doğrultusunda:

Araç satımına yetki veren vekaletnamelerin yapılması sırasında, ibraz edilen kimliğin dikkatlice incelenmesini takiben, bu kimliğin gerçek olduğundan emin olunması halinde işlem kağıdına yazılacak ve ayrıca gideri sahibinden alınmak üzere çıkartılacak fotokopisi de 1512 sayılı Noterlik Kanununun 88/1’inci maddesi gereğince dayanak olarak kabulü ile harçsız ve vergisiz olarak işlemin tüm nüsha ve örneklerine eklenecektir.

 

çç) Bankalardan para  çekmeye yetki veren vekaletnamelere  vekalet  verenin kimlik örneğinin ekleneceği:

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 03.01.1996 tarihli ve (1) sayılı Genelge’de belirtildiği üzere, Adalet Bakanlığından alınan görüş doğrultusunda:

Bankalardan para çekmeye yetki veren vekaletnamelerin yapılması sırasında, ibraz edilen kimliğin dikkatlice incelenmesini takiben, bu kimliğin gerçek olduğundan emin olunması halinde işlem kağıdına yazılacak ve ayrıca gideri sahibinden alınmak üzere çıkartılacak fotokopisi de 1512 sayılı Noterlik Kanununun 88/1’inci maddesi gereğince dayanak olarak kabulü ile harçsız ve vergisiz olarak işlemin tüm  nüsha ve örneklerine eklenecektir.

 

dd) Yabancı bir ülke noterliğinde yapılmış bir vekaletname veya sair bir belgeye dayanılarak işlem yapılması halinde, o ülke noterliğine ait belgenin bir fotokopisinin veya aslına uygun olarak çıkarılmış bir örneğinin işleme ekleneceği:

 

Bazı tapu dairelerinden Birliğimize yapılan başvurularla, yabancı bir ülke noterliğinin düzenlediği vekaletnameye göre yapılan noterlik işlemlerinde yalnızca işlemin yapıldığı makam ile belgenin tarih ve sayısının belirtildiğinin, işlemin bir örneğinin bulunmaması nedeniyle bazı yanlışlıklar ve hatta sahteciliklerin bilahare ortaya çıktığının bildirilmesi üzerine, yabancı bir ülke noterliğinde yapılmış bir vekaletname veya sair bir belgeye dayanılarak işlem yapılması halinde, ülke noterliğine ait belgenin bir fotokopisinin veya aslına uygun olarak çıkarılmış bir örneğinin mutlaka eklenmesinin bu gibi ihtimalleri ortadan kaldıracağının düşünüldüğü noterliklere 16.03.1988 tarihinde duyurulduğundan, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.

 

17-Vekaletnamelerde fotoğraf Yapıştırılması gerekenler ve gerekmeyenle r:

 

-Tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren vekaletnamelerin,

-Boşanma davaları için düzenlenecek vekaletnamelerin,

-T.C. Merkez Bankası tarafından verilen kredi mektuplarına ilişkin vekaletnamelerin,

-Araç satışına yetki veren vekaletnamelerin, asıl ve örneklerine fotoğraf yapıştırılması zorunludur.

 

Buna karşılık;

-Tevkil yetkisine dayanılarak verilen vekaletnamelere fotoğraf yapıştırılması gerekmemektedir.

(Ayrıntılı açıklamalar için (4) numaralı “Noterlik işlemlerinde kullanılacak fotoğraflar” genelgesine bakınız.)

 

18-Vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarası ve adres bilgilerine yer verilip verilmeyeceği:

 

a)Vekaletnamelerde, vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarasının yazılması:

Bir kısım noterliklerde, vekillerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına vekaletnamelerde yer verilmediği Birliğimize ulaşan bilgilerden anlaşılmakla, konu, Yönetim Kurulunda görüşülmüş ve vekil tayin edilenlerin T.C. kimlik numaralarına vekaletnamelerde yer verilip verilmeyeceği hususunda Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesine karar verilmiştir.

Adı geçen Genel Müdürlüğün gönderdiği ve Yönetim Kurulunun 26.05.2009 tarihli toplantısında görüşülen 24.03.2009 tarihli ve 2943-735l sayılı cevap yazısında;

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 47. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ‘Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişilerin her türlü işlem ve kayıtlarında yer alır.’ hükmü ve Geçici 1. maddesinde yer alan ‘Kurumlar ve tüzel kişiler bu kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde mevzuatlarını, bu kanun hükümlerine uygun hale getirerek işlemlerinde kimlik numarasını kullanmak zorundadırlar.’ hükmü gereğince, noterliklerde vekaletname düzenlenmesi sırasında vekil tayin edilen kişinin

T.C. kimlik numarasının vekaletnameye yazılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.” denildiğinden, uygulama birliğinin sağlanması için tüm noterliklerde vekaletnamelere, vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarasının yazılması zorunludur.

 

(T.C. kimlik numarası, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 46’ncı maddesi gereğince kişiye bir defa verilmekte, değiştirilememekte ve bu numara üzerinden de kişinin diğer nüfus bilgilerine ulaşılabilmesi mümkün bulunmaktadır.)

 

b)Vekilin adresinin yazılmasının zorunlu olmadığı:

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının vekaletname düzenlenmesi sırasında bazı hususlara dikkat edilmesine ilişkin mahalli noterlere yaptığı uyarı üzerine konunun intikal ettirildiği Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 07.09.1995 tarih ve 12514 sayılı yazıda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 502, 512’nci maddeleri ile 1512 sayılı Noterlik Kanununun 84’üncü maddesi hükümleri açıklandıktan sonra sonuç olarak:

Türk Borçlar Kanunu ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu ile herhangi bir şekil şartına bağlı tutulmayan vekaletnamenin, noterliklerde düzenlenmesi halinde 1512 sayılı Noterlik Kanununun 84’üncü maddesinde belirtilen hususların işlem kağıdında (vekaletnamede) bulundurulması zorunlu olup, vekaletnamenin düzenlendiği sırada çoğu zaman vekil, noter huzurunda hazır bulunmadığından ayrıntılı kimliği ve adresi konusunda vekalet verenin verdiği bilgi ile yetinilmesi, vekalet verenden vekilinin ayrıntılı kimliğinin ve adresinin bildirilmesinin istenmesi vekalet verenin doğru olmayan bilgi vermesine yol açacağı gibi, doğru bilgi verilmiş olsa bile vekilin, işlem kağıdında (vekaletnamede) yazılı adresini her zaman değiştirebileceği veya terk edebileceği göz önüne alındığında vekilin adresinin işlem kağıdına yazılmasından beklenen olumlu sonucu vermeyeceğinden ve vekaletname düzenlettirmenin çabukluk ve kolaylık sağlama amacı ile de bağdaşmayacağından vekilin adresinin işlem kağıdına yazılmamasının,

……….uygun olacağı düşünülmektedir.” denildiğinden;

(14) numaralı genelgede yapılan açıklama doğrultusunda avukat vekaletnameleri dışında kalan diğer vekaletnamelerde, vekalet verenin yazılmasını talep etmesi ayrık olmak üzere, vekalet verenden vekilin adresinin bildirmesinin  istenmesi ve  vekaletnameye yazılması gerekmemektedir.

 

19- Ölümden sonra geçerli olmak üzere vekalet verilebileceği :

 

Ölümden sonra geçerli olmak üzere verilen vekaletnamelerin, tüm konular için mi, yoksa belli konularla sınırlı olarak verilebileceği hususunda yaşanan duraksama nedeniyle, konuya ilişkin Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmiştir.

Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 29.3.1995 tarih ve 4834 sayılı yazıda:

"6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513’üncü maddesinde ‘Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekalet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur.’ denilmektedir. Madde hükmünde, vekilin veya müvekkilin ölümü halinde kural olarak vekalet sözleşmesinin sona  ereceği, ancak ölümden sonra da vekaletin devam edeceğine dair sözleşmede hüküm bulunuyorsa bu takdirde vekaletnamenin ölümden sonra da hüküm ifade edebileceği belirtilmektedir.

Ayrıca konu ile ilgili olarak, 7 Aralık 1940 tarih ve 1938/20 Esas, 1940/87 Karar numaralı İçtihatları Birleştirme Kararında şöyle denilmektedir. “Borçlar Kanununun 397’nci (6098 sayılı TBK’nın 513’üncü maddesinde) gerek vekilin gerek müvekkilin ölümü ile ve ehliyetinin zevali veya iflasıyla  vekaletin nihayet bulması hakkındaki hüküm, hilafının mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılması kaydı ile takyid edilmiş olmasına göre tevhidi içtihadı mucip olan hadiselerde olduğu gibi müvekkilin ölümünden sonra dahi mustasarrıf olduğu gayrimenkul malını tapu dairesinde şahsı ahara bey ve ferağa dair vuku bulan vekaletin devam edeceği iki taraf arasında muteber surette mukavele edilmiş ise, müvekkil öldükten sonra da vekilin salahiyetleri devam edeceğine, fakat azil hakkı ölünün kanuni haleflerince intikal etmiş olacağından mirası red etmemiş olan mirasçılar tarafından azil olunabileceğine birinci içtimada sülüsan ekseriyet hasıl olmadığından ikinci içtimada mutlak ekseriyetle karar verildi.)

 

İçtihatları Birleştirme kararında sadece taşınmaz mal üzerinde tasarruf yetkisi veren vekaletnameler incelenmiş ve bu vekaletnamelere ölümden sonra da geçerli olacağına dair kayıt konulabileceği, bu kaydın geçerli olacağı kabul edilmiş, bütün vekaletnamelere dair bir hüküm sevk edilmemişse de kanun hükmü genel ifadeli olup bütün vekaletnamelere, ölümden sonra geçerli olacağına dair hüküm konulmasına hukuki bir engel bulunmamaktadır. Bu itibarla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 513’üncü maddesinin genel ifadesi uyarınca, tüm vekaletnamelere ölümden sonra da geçerli olacağına dair hüküm konulabileceği düşünülmektedir" denilmiştir.

 

20- Tevkil yetkisine dayanılarak verilen vekaletnameler :

 

a)Vekaletnamelerde, devredilebilecek (tevkil) yetkilerinin şüpheye yer vermeyecek şekilde vekaletnameye yazılması gerektiği:

Daha ziyade konularına göre bölümlere ayrılmak suretiyle yazılan vekaletnamelerde, son bölüm altına yazılan  tevkil yetkisinin diğer bölümleri kapsayıp  kapsamadığının anlaşılmaması ve bazı vekaletnamelerde de tevkil yetkisinden sonra da bazı yetkiler yazılması nedeniyle uygulamada sorunlar yaşanmaktadır.

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 1988/80 sayılı Genelge ile duyurulduğu üzere; ileride herhangi bir soruna meydan verilmemesi bakımından vekaletnamelerde “başkalarını vekil etme” yetkisinin tüm yetkilerin en sonuna yazılması, tüm bölüm ve yetkileri kapsayıp kapsamadığının açıkça belirtilmesi, tevkil (alt vekil tayin etme) yetkisinin yazılmasından sonra yazılmış başka yetkiler de varsa bu yetkinin bunları da kapsayıp kapsamadığının açık  bir şekilde metinde ifade edilmesi uygun ve yerinde olacaktır.

 

b)Devredilen yetkilerin yeni yapılan vekaletname metninde aynen yazılmasının gerekli olup olmadığı:

Tevkil yetkisine dayanarak vekilin verdiği vekaletnamelerde; devredilen yetkilerin yeni yapılan vekaletname metninde aynen yazılmasının  gerekli olup  olmadığı, böyle bir vekaletnamenin geçerli olduğunun kabulü halinde, 1512 sayılı Kanunun, 79’uncu maddesi gereğince müstenidat şerhinin verilmesinin gerekli olup olmadığı ve örneği ekli* vekaletnameye dayanarak işlem yapılıp yapılamayacağı konularında intikal ettirilen tereddütler nedeniyle, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesi üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 05.01.1996 günlü 238 sayılı yazıda:

“Ekte alınan vekaletname örneğinde şöyle denilmektedir.

(Trabzon Üçüncü Noterliğinden tasdikli 2.5.1994 tarih ve 13516 sayılı vekaletname ile müvekkilim ................ adına bilvekale hareketle başkalarını da tevkil, teşrik ve azle yetkisine istinaden ve fotokopisi mesnet olarak ekli bulunan bu vekaletnamedeki bilumum yetkilerin tamamını ...................a devrettim ve bu surette vekil tayin ettim.)

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 506 ve 507’nci maddesi hükümleri uyarınca, vekilin vekaletnamesindeki tevkil yetkisine dayanarak üçüncü bir kişiye vekalet vermesi mümkün bulunmaktadır. Madde hükümlerinde ayrıca, vekilin bu yetkisini kullanırken dikkat ve özen göstermesinin gerektiği belirtilmektedir.

Noterlik Kanunu 79’uncu maddesinde ise vekil sıfatıyla başkaları adına işlem yaptıracak kişilerin sıfat ve yetkilerini, işlemi yapmaya izinli olduklarını bildiren belgelerini göstermelerinin gerektiği, noterlikçe belgenin gösterildiğinin işlem kağıdına yazılarak birer örneğinin harçsız ve vergisiz olarak dairede saklanacak aslına ve ilgiliye verilecek örneklere eklenmesi gerektiği belirtilmektedir.

Bu itibarla vekilin tevkil yetkisine dayanarak üçüncü bir  kişiye vekil tayin etmesi halinde,

1-Dayanılan vekaletnamedeki yetkilerin yeni vekaletnamede aynen yazılması gerekli olmayıp, sadece devredilmek istenilen yetkilerin yazılmasının yeterli olduğu,

2-Noterlik Kanununun 79’uncu maddesi hükmüne uygun olarak, kağıdına müstenidat şerhinin verilmesinin ve müstenidat olan vekaletnamenin dairede saklanacak aslı ile ilgiliye verilecek örneklere eklenmesinin gerektiği,

3-Yazı ekinde alınıp incelenen vekaletnameye, müstenidatın da eklenmesi halinde bu vekaletnameye dayanılarak işlem yapılabileceği,

Düşünülmektedir” denilmiştir.


 

* VEKALETNAME

 

Trabzon Üçüncü noterliğinden tasdikli ………… tarih ve …… sayılı vekaletname ile müvekkilim ……….. oğlu ………….doğumlu ……………… adına bilvekale hareketle başkalarını da tevkil, teşrik ve azle yetkisine istinaden ve fotokopisi mesnet olarak ekli bulunan işbu vekaletnamedeki bilumum yetkilerin tamamını ………doğumlu …………. devir ettiğimi ve bu surette vekil tayin ettim. 25.09.1995

 

VEKİL EDEN:…… Oğlu ….. adına vekaleten …… Oğlu …… doğumlu ……

İstek üzerine dairede yazılan işbu vekaletname altındaki imzanın ibraz eylediği Trabzon nüfus idaresinden verilmiştir. …………. tarih ve ………… numaralı nüfus hüviyetine göre ………… Trabzon ……….Köyü ………. hanede kayıtlı …………… oğlu …………. doğumlu ……………………olup huzurumda imzaladığını tasdik ederim. Bindokuzyüzdoksan beş senesi Eylül ayının yirmibeşinci Pazartesi Günü 25.09.1995


Türkiye Cumhuriyeti

GENEL VEKALETNAME

(Oto satışları için)

 

Vekil Eden        :

Vekil        :

Taşıtın

Plakası        : 1.EM.386

Cinsi        : Hususi Otomobil

Markası        : Murat 131 Şahin

Modeli        : 1982

Tipi        : 4 Kapılı

Şasi        : 131A009

Motor No        : 131A10160098249

 

 

Yukarda evsafı yazılı motorlu taşıtımın tamamını beni temsilen dilediği bedel ve şartlar dairesinde………………………. Satmaya, satış bedellerini almaya, satış senetlerini tanzim ve imzalamaya satışları gerek kat’i ve gerekse mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapmaya mülkiyetli satışlarda şartlan tayin ve tesbite, borç hitamında gerekli ibrasını vermeye, ibranamelerini tanzim ve imzalamaya, ilgili yer ve mercilerden münasebetlerini kesmeye varsa bilcümle harç ve resimlerini ödemeye kanunen ve usulen benim yapacağım sair işleri benden farksız olarak ifa, imza ve ikmale ahzu kabza icabında ruhsatını değiştirmeye, ilişik kesme belgesi almaya, bu yetkilerin tamamı veya bir kısmı ile başkalarını da tevkil, teşrik ve azle yetkili olmak üzere …… oğlu ………………………vekil ettim. 2.5.1994

Vekil Eden:

İstek üzerine dairede yazılan işbu vekaletname altındaki imzanın İbraz eylediği Trabzon Nüfus idaresince verilmiş ……………. tarih ve …………..numaralı nüfus hüviyetine göre Trabzon …………….köyü  …………..hanede kayıt ………………olup, huzurumda imzaladığım tasdik ederim. Bindokuzyüzdoksandört senesi Mayıs ayının İkinci günü. 2.5.1994


 

21- Süreli vekaletnamelerde dikkat edilecek hususlar :

 

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 1990/53 ve 1991/65 sayılı Genelge’ler ile duyurulduğu üzere, belirli süreli vekaletnamelerin geçerlilik tarihlerinde tereddütler yaşandığının ve bu arada bazı tarihler üzerinde de oynamalara rastlandığının Birliğe ulaşan bilgilerden anlaşılması nedeniyle konunun, Yönetim Kurulu’nda görüşülmesi sonunda;

İlgilinin iradesinin kesin olarak tespiti ile yazılan tarihin (mesai saati sonuna kadar) denilmek suretiyle tarihten dolayı oluşacak duraksamaların ve keza tarihin hem rakamla ve hem de yazı ile yazılması suretiyle de olası sahteciliklerin önlenmesinin mümkün ve yerinde olacağına,

Herhangi bir yanlışlık veya hataya sebebiyet verilmemesi bakımından, işlemin içine yazılsa dahi vekaletin süreli olduğunun işlemin en başına, vekaletname başlığının hemen altına dikkati çekecek bir şekilde yazılmasının uygun olacağına,

Karar verildiğinden, buna göre işlem yapılması gerekmektedir.

 

22- Aynı  kişinin  birden  fa zla  kişinin  vekili olması ( Aynı kişinin birden  fazla kişinin vekili olarak şirket kuruluşu yapabileceği) :

 

Birliğimizce sorulan soru üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünden alınan 30.9.1991 tarih ve 10 (014.0) 31871 sayılı yazıda:

“a) İbraz edilen vekaletnamelerde şirket kuruluş işlemleri için sarih olarak yetki verilmiş olması halinde müvekkilin, bu yoldaki iradesini vekili eliyle beyan ettiğini kabul zorunluluğu bulunduğu,

b)Kurucu ortakların aynı kişiyi değişik tarihlerde vekil tayin etmiş olmalarının ise (iradelerin aynı anda) birleşmesi açısından bir sakınca teşkil etmediği, vekilin beyanının bütün ortakların iradelerini temsil etmesi halinde bu durumun karşılıklı iradelerin aynı anda birleşmesi olarak kabul etmenin uygun olacağı,

c)Diğer taraftan, aynı kişiyi vekil eden ortaklardan menfaatlerinin zıt olduğu gerekçesiyle hakkının ihlal edildiğini iddia edenlerce çıkarılabilecek sorunların ise vekil ile müvekkil arasında yargı yoluyla çözülebileceği cihetle, noterler açısından bu hususun değerlendirilmesine gerek bulunmadığı görüşlerine varılmıştır.” denildiğinden, birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 1991/70 sayılı Genelge’de belirtildiği üzere benzer işlemlerde bu görüş çerçevesinde hareket edilmesi gerekmektedir.

 

23- Araç alım ve satımına ilişkin vekaletnamelerde kullanılabilecek kimlikle r :

 

Araç alım ve satımına ilişkin verilecek vekaletnamelerde kullanılabilecek kimlikler (1) numaralı “Noterlik işlemlerinde kullanılacak kimlikler” genelgesinde açıklanmış bulunduğundan, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.

 

24- Araç alım/satım vekaletnamelerinde sadece plakanın yazılmış olması halinde de alım/satım işlemin in yapılabileceği :

 

Araç alım/satım vekaletnamelerinde sadece plakanın yazılmış olması halinde de alım/satım işleminin yapılabileceği, 39 sayılı birleştirilmiş genelgede açıklanmış bulunduğundan, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.

 

Bazı noterlik dairelerinde bu şekilde düzenlenen vekaletnameler ile satış işlemi yapılmadığı yönünde şikayetler iletilmesi üzerine, 18.02.2015 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında konu görüşülmüş ve uygulamada karşılaşılan yakınmaların önüne geçilmesi bakımından 39 sayılı birleştirilmiş genelgede yer alan açıklamalar  doğrultusunda işlem yapılması gerektiğine karar verilmiştir.

 

25- Araç satımına yetki veren vekaletnamede, açık yetki bulunmadığı takdirde aracın parçalarının ayrı olarak satışının yapılamayacağı:

 

Birliğimize yapılan bazı başvuruların intikal ettirildiği Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 11.3.1992 tarih ve 12405 sayılı yazıda:

"Tescile tabi bir motorlu aracı satmağa yetkili bulunan vekilin bu aracın bir bölümünü (motor, şasi v.b.) satıp satamayacağı hususunda Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Kural olarak vekil, vekaletnamedeki yetkisi çerçevesinde araç hakkında her  türlü tasarrufta bulunabilir. Mesela aracı satabilir, bağışlayabilir, rehnedebilir. Ne var ki, ister malik ister vekili olsun tescile tabi araç hakkında yapılacak tasarruf ve ameliyelerin trafik mevzuatına da uyması gerekecektir. Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğünün konuyla ilgi yazısında da bu husus vurgulanmaktadır. Buna göre, kişi aracın maliki de olsa onun motor şasi ve benzer bir parçasını satması, alması veya değiştirmesi halinde, bazı mercilerin bilgi, onay ve tescili, başka bir deyişle yeni resmi işlemler yapılması gerekecektir.

Bir bütünü satmağa yetkili olan vekil, o bütünün bir bölümünü de satabilir. Ancak olayımızdaki durum yukarda da açıklandığı üzere farklılık arz etmektedir. Zira aracın kısmen bölünerek satılması halinde başkaca halli gereken idari ve teknik problemler ortaya çıkacağı göz önüne alınarak, bir aracın sadece alıcıya devrine yetki veren vekaletname ile aracın motor, şasi veya benzer bir bölümünün satılamayacağı, böyle bir satış için vekaletnamede açık yetki bulunması gerekeceği düşünülmektedir." denildiğinden, bu tür işlerde buna göre hareket edilmesi icap etmektedir.

 

26- Taşınmaz satış yetkisi bulunan vekaletname ile satış vaadi de yapılabileceği ve bu tür vekaletnamelerde ilgilinin iradesinin tam olarak tespit edilmesi gerektiği:

 

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 15.11.1985 tarihli ve (85) sayılı Genelge’de:“Kendisine bir gayrimenkulü satış yetkisi veren vekaletname ile o kişinin bu gayrimenkulü satış vaadinde bulunup bulunmayacağı hususunun öteden beri ihtilaf ve münakaşa konusu olduğu malumlarıdır.

Ancak, Yargıtay’ın son senelerde istikrar kazanan kararlarına göre bir gayrimenkulü satma yetkisini taşıyan vekaletnameye müsteniden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılması mümkün görülmektedir. Hal böyle ise de Birliğimize devamlı surette intikal eden olaylardan dolayı çıkacak veya çıkması muhtemel anlaşmazlıkları önlemek için, bir vekalete istinaden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yaptırmak isteyen ilgilinin kesin iradesinin öğrenilerek bu hususun vekaletname içinde açık seçik belirtilmesinin yararlı olacağı düşünüldüğünden, noterlerimizin gayrimenkul satışına yetki veren bir vekaletname düzenlenmesi istendiğinde ilgiliden bu hususu açıkça sorarak müspet veya menfi bir şekilde vekaletnamede belirtmelerinin uygun olacağı düşünülmektedir.” denilmesi ve açıklanan hususlarda bir değişiklik olmaması nedeniyle, buna göre uygulama yapılmasına devam edilecektir.

 

27- Resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığı ile yapılması halinde vekalette yer alması zorunlu bilgiler :

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında, mülga Türk Kanunu Medenisinin 74’üncü maddesinden farklı olarak, resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığı yapılmasına ilişkin düzenlemeye de yer verilmiş ve temsil yetkisinin noterlikçe düzenlenmiş bir belgeyle verilmesi, bu belgede de vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmiş bulunması koşulu aranmıştır.

 

Konunun Yönetim Kurulu'nun 30.05.2004 günlü toplantısında görüşülmesi sonunda; resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığı ile yapılması halinde, noterlikçe düzenlenecek temsil belgesinde (vekaletnamede) vakfın amacı ile özgülenecek (tahsis edilecek) mal ve hakların da belirlenip gösterilmesi gerektiğine karar verilmiştir.

 

28-Çek hesabı sahibi gerçek kişinin, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyeceği :

 

20.12.2009 tarihli ve 27438 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu’nun “Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlığını taşıyan 5’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının “Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi halinde, bu çekten dolayı hukuki sorumluluk ile idari yaptırım sorumluluğu çek hesabı sahibine aittir.”  hükmünü içermesi nedeniyle, çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyeceğinden, bunun için vekaletname düzenlenmemesi gerekmektedir.

 

29- İdareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili kişilerin listelerinin ibrazının noterliklerde işlem yaptırmak için yeterli olmadığı :

 

659 sayılı ‘Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin KHK’nin 6. maddesinin 5. bendi kapsamında, idareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili olanların listesini içeren ve Cumhuriyet başsavcılıklarına yazılan yazılar noterliklere iletilmediğinden, noterliklerde yapılacak işlemlerde uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği hususunda Adalet Bakanlığından görüş istenmiştir.

 

Konuya ilişkin olarak Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen görüşü içeren ve Yönetim Kurulumuzun 12.01.2015 tarihli toplantısında görüşülen 23.12.2014 tarihli ve 9008/29153 sayılı yazıda;

“659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6’ncı maddesinde takip ve temsil yetkileri ile bunların kapsamı, niteliği ve kullanılması hüküm altına alınmıştır.

Bilindiği üzere 1512 sayılı Noterlik Kanununun, başkalarına adına işlem yaptıracaklardan aranacak belge başlıklı 79’uncu maddesi:vekil, veli, vasi, kayyım, mümessil ve mirasçı sıfatıyla veya şirket ve dernek gibi tüzel kişiler adlarına noterlik işlemi yaptırmak isteyenleri, sıfat ve yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını bildirir belge göstermekle yükümlü tutmuştur.

İdareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili kişilerin listesinin noterliklere gönderileceği K.H.K. ’de bildirilmediği gibi, 659 sayılı K.H.K. ‘nın 6. maddesinin 2. bendinde, idareleri vekil sıfatıyla doğrudan temsile yetkisi olan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürleri ve avukatların bu yetkilerinin, adli ve idari yargıda, icra mercileri ve hakemler nezdinde bulunduğu belirtilmiştir.

 

Bu itibarla;

K.H.K nın 6. maddesinin 5. bendi uyarınca oluşturulan, idareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili olanların listesini içeren ve Cumhuriyet başsavcılıklarına hitaben yazılan yazıların ibrazının noterlikte işlem yaptırmak için yeterli olmadığı, kurumları adına noterlikte vekil sıfatıyla işlem yaptırmak isteyenlerin, sıfat ve yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını gösterir belge göstermekle yükümlü oldukları,

…………

Düşünülmektedir.”  denildiğinden, buna göre işlem yapılması gerekmektedir.

 

30-Sendikaların verdikleri “Yetki Belgesi” Sendikaların işçi adına takip ettiği davalar ve bunlara ilişkin kararların yerine getirilmesiyle ilgili ihtarname, ihbarname gibi işlemleri noterliklerde yetki belgeleriyle yaptırabilecekleri:

 

Birliğimize yapılan başvurularla, (mülga) 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 32 nci maddesinin 3 üncü bendi (6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrası) uyarınca işçilerin haklarına ilişkin davalar açabilen ve bunları takip edebilen sendikaların, işçilerin işe iadeleri ile ilgili davaların lehlerine sonuçlandığı hallerde işverene bununla ilgili ihtarname göndermek istediklerinde, bu yetki belgeleriyle noterliklerde işlem  yapılıp yapılamayacağı sorulmuştur.

 

Yönetim Kurulunun 11.03.2008 tarihli toplantısında alınan karar uyarınca konu hakkında Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesi üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 02.04.2008 tarihli ve 8229 sayılı cevap yazısında;

“Bilindiği üzere, Sendika ve konfederasyonların faaliyetlerini düzenleyen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında ‘Kuruluşlar (Kuruluş:Sendika ve konfederasyonları ifade etmektedir.), çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahiptir.’ hükmü getirilerek, sendikalara, belirtilen hususlarda sendika üyesi işçiler ile onların mirasçılarını temsil yetkisi verilmiş ve davalarda taraf ehliyeti sağlanmıştır.

1512 sayılı Noterlik Kanununun 79. maddesinde ise başkaları adına işlemin nasıl yapılacağı izah edilmiştir.

Bu itibarla, Birliğiniz tarafından gönderilen "Yetki Belgesidir" başlıklı belgenin içeriği incelendiğinde "......kendi imzasıyla gerekli tüm muameleleri yapmaya, belgeleri imzalamaya, ait olduğu makam ve mercilere vermeye, tebliğ ve tebellüğe, ihtiyati, icrai haciz ve tedbir kararları almaya......." ibaresinde makam ve merciler tek tek sayılmayıp genel bir ifade kullanılma yoluna gidildiğinden  ve  söz konusu  yetki belgesinin düzenlenmesi konusunda Sendikalar Kanununda herhangi bir şekil yada geçerlilik şartı aranmamakla bu yolda da inceleme yapılması mümkün olmadığından, bu belgeye dayanarak sendikaların işçi adına takip ettiği davalar ve bunlara ilişkin kararların yerine getirilmesiyle ilgili ihtarname, ihbarname gibi işlemleri noterliklerde yaptırabilecekleri düşünülmekle birlikte, bu işlemlerle ilgili yargıya müracaat olduğu takdirde, mahkemelerce verilecek kararların esas alınacağı da şüphesizdir.” denilmiştir.

 

Yönetim Kurulunun 21.05.2008 tarihli toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından da görüş alınmasına karar verilmiştir. Adı geçen Bakanlıktan alınan ve Yönetim Kurulumuzun 10.07.2008 tarihli toplantısında görüşülen 12 Haziran 2008 tarihli ve 20103 sayılı cevap yazısında da;

“Bilindiği gibi, Sendika ve konfederasyonların faaliyetlerini düzenleyen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26’ncı maddesinin 2’nci  fıkrasında ‘Kuruluşlar, çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahiptir.’ hükmü öngörülmüştür.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere; sendikalara, belirtilen hususlarda sendika üyesi işçiler ile onların mirasçılarını temsil yetkisi verilmiş ve davalarda taraf ehliyeti sağlanmıştır.” denildiğinden, bu yetki belgelerinin ibraz edilmesi halinde, yukarıda belirtilen davalarla ilgili noterlik işlemlerinin yapılması mümkün olup, ayrıca vekaletname aranması gerekmemektedir.

 

31- Hacizli  veya  rehinli  olan  veya  mülkiyetin  saklı  tutulması kaydıyla satışı  yapılan araçların yurtdışına çıkarılmalarına yetki 

veren vekaletnameler:

 

 

Mülkiyeti muhafazalı, hacizli veya rehinli araçların yurtdışına çıkarılmalarına yetki veren vekaletnamelerle ilgili olarak Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 02.12.1994 tarihli ve 21707 sayılı yazıda da açıklandığı üzere;

a)Mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan satışlarda, alıcı menkul malın mülkiyetini kazanmadığından, ayni bir tasarrufta bulunmamakta ve ancak her türlü yararı ve zararı kendisine ait olmak üzere malı kullanabilmektedir.

Mülkiyeti muhafaza kaydı ile alınan aracın, alıcısı tarafından dilediği gibi kullanılmasına hukuken bir engel bulunmamaktadır. Bu hakkın uzantısı olarak, alıcının kullanma hakkını vekili marifeti ile kullanması ve vekiline aracını yurtdışına çıkarması için yetki vermesi de mümkündür.

b)İcra ve İflas Kanununun 86 ncı maddesinde; "borçlu alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi alınmaksızın mahcuz mallarda tasarruf edemez." hükmüne yer verilmiştir.

Bu madde uyarınca, hacizli araçlar üzerinde borçlunun fiili kullanım hakkı da dahil olmak üzere her türlü tasarruf yetkisi kanun hükmü ile sınırlandığından, alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi olmadan aracın yurtdışına çıkarılmasına yetki veren vekaletnamelerin noterliklerde yapılmaması gerekmektedir.

c)Menkul rehni ise, (4721 sayılı) Medeni Kanunumuzun 939–972 nci maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümler uyarınca menkul rehninin ayni bir hak olarak doğması için (ayrık durumlar dışında) rehin konusu malın zilyetliğinin borçludan alacaklıya geçirilmesi şarttır.

Rehin borçlusunun, kanun gereğince trafik siciline tescili zorunlu olan aracı üzerinde, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 940 ıncı maddesinin 2. fıkrası uyarınca zilyetlik devredilmeden de, aracın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin hakkı tesis etmesi halinde, aracını dilediği gibi kullanmasına engel olacak bir yasal hüküm bulunmadığından, aracının yurt dışına çıkarılmasına yetki veren bir vekaletnameyi yapmasında  da hukuki bir sakınca bulunmamaktadır.

 

32-Yetki Belgesi” “Bayilik Belgesi” gibi belgelerin vekaletname niteliğinde olmadığı:

 

Birliğimize yapılan bir başvuru ile “Şirketlerin veya kuruluşların, bazı yetkileri içeren, ‘YETKİ BELGESİ’, ‘BAYİLİK TAYİNİ’ gibi isimlerle düzenleyerek belirli bir kişi veya kuruluşa verdikleri belgeleri noterliklerde onaylattırdıkları, daha sonra bu belgeleri noterlik işlemlerinde ‘VEKALETNAME’ olarak kullanmak istedikleri, bir kısım noterliklerin kabul etmemesine rağmen, bazı noterliklerin bunu vekaletname  olarak değerlendirip  işlem yaptıkları” bildirilmekle, Yönetim Kurulumuzun 22.05.2006 tarihli toplantısında konunun gündeme alınarak görüşülmesi sonunda; (Ek 2)’de örneği bulunan yetki belgesinin, beyanname niteliğinde olduğuna, imza tasdiki yapılsa dahi bu belge ile herhangi bir kimsenin alım – satım işlemi yapmasının mümkün bulunmadığına karar verilmiştir.

Belirtilen nitelikte belgelerin ibrazı halinde, vekalet niteliği taşımaması nedeniyle vekaletname olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir.

 

33- Yabancı    uyrukluların    taşınmaz    alımı   ile    ilgili olarak verecekleri vekaletnamelerin noterlikçe bir araştırma yapılmadan düzenle nebile ce ği :

 

Yabancı uyruklu kişilerin Türkiye'de gayrimenkul alımları ile ilgili vekalet düzenlenmesini istemeleri halinde, noterin 1062 sayılı Kanun ile benzer mevzuat hükümleri bakımından ilgilinin uyruğunu ve sonuç olarak o gayrimenkulü temellük etmesine engel yönü olup olmadığını araştırmak zorunda olup olmayacağı hususunda görüş istenmesi üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk işleri Genel Müdürlüğü 1.2.1991 tarih ve 05695 sayılı yazısıyla; “yabancı uyrukluların gayrimenkul alımı ile ilgili olarak düzenlenmesini istedikleri vekaletnamelerin noterlikçe bir araştırma yapılmadan yerine getirilmesinde sakınca

 

bulunmamaktadır.” yönünde görüş bildirdiğinden yabancı uyrukluların taşınmaz alımı ile ilgili olarak verecekleri vekaletnamelerin noterlikçe bir araştırma yapılmadan düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır.

 

34- Dış temsilciliklerimizde yabancı gerçek şahıslar tarafından vekalet verilebileceği, yabancı tüzel kişiliği haiz ticaret şirketlerin ise veremeyecekleri:

 

Ülkemizde ikamet eden veya bağlantıları bulunan yabancı uyrukluların, Türkiye'de ihtiyaç duydukları vekaletname ve diğer  noterlik işlemlerinin yurt dışı temsilciliklerimizde yapılıp yapılamayacağı hususunda yaşanan duraksamalar üzerine konu ve bu hususta Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Prensip Daire Başkanlığından alınan 12.01.2005 günlü  ve 551953 sayılı yazısı ile buna ek olarak gönderilen 07.03.2005 günlü ve 95193 sayılı yazı Yönetim Kurulunun 22.03.2005 günlü toplantısında görüşülmüştür.

Bu yazılarda sonuç olarak; “Vatandaşlarımız ve izinle Türk vatandaşlığından çıkanlar yanı sıra talepleri olması halinde Türk uyruklu (veya eski Türk vatandaşı ya da çift uyruklu) olmayan yabancı şahıslar için de, gerekli bazı koşulları yerine getirmeleri kaydıyla, temsilciliklerimizde vekaletname düzenlenmesine” başlandığı, ancak “Yabancı devletlerin kendi kanunlarına göre kurulan ve yabancı tüzel kişiliği haiz ticaret şirketleri için yabancı dilde yazılmış bulunan yetki belgelerinin ve şirket evrakının kapsamlı bir şekilde incelemeye tabi tutulması ve bu amaçla tercümeleri dahil olmak üzere çeşitli belgelerin, ilgililerince dış temsilciliklerimize ibraz olunması gerekebileceği cihetle, yurt dışında yabancılar için vekaletname düzenlenmesi işleminin gerçek şahıslarla sınırlı tutulmasının, yabancı tüzel kişiliği haiz ticaret şirketleri için dış temsilciliklerimizde vekaletname düzenlenmemesinin uygun olacağı” belirtilmiştir.olarak;

Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarından tekrar görüş  istenmesi üzerine konuya ilişkin

 

Adalet  Bakanlığı  Hukuk  İşleri  Genel  Müdürlüğünden  alınan  01.12.2005  tarihli  ve 23362 sayılı yazıda; “1512 sayılı Noterlik Kanununda konsolosluklarımızın Türk vatandaşlığından çıkmış, Alman vatandaşı olmuş veya diğer yabancı uyruklu kişilerin talebi üzerine vekaletname düzenlemelerine engel teşkil eden bir hüküm bulunmamaktadır.

Ancak bu şekilde yapılan işlemlerin her şeyden önce Noterlik Kanunu’nun 192. maddesinde ifade edildiği üzere, bu Kanunun noterlik işlemlerine ilişkin hükümlerine aykırı olmaması ve içeriği itibariyle de, emredici hukuk kurallarına, kanuna, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı ve konusunun imkansız olmaması gerekmektedir. (TBK 26, 27. md.)”

 

Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Daire Başkanlığından alınan 21.03.2006 tarihli ve 97211/TAS-PR sayılı yazıda da;

“Yurtdışındaki temsilciliklerimizin noterlik servislerinde yabancıların vekaletname düzenlettirmeleri, vekaletname sahiplerinin Türkçe bilmeleri veya vekaletname düzenlenirken bir yeminli tercümanın hazır bulundurulması koşuluyla mümkündür.

Nitekim pek çok temsilciliğimizde  bu tür vekaletname düzenlenmekte olduğu dosyalarımızın tetkikinden anlaşılmıştır.” denilmiştir. Bu görüşler doğrultusunda, yabancı gerçek kişilerin Ülkemizdeki ve işlemleri için dış temsilciliklerimizde vekalet vermeleri ve noterlik işlemi yaptırmaları mümkün bulunmaktadır.

 

35-Resmi dairelerdeki işlerin takibi için avukat olmayan kişilere de  vekalet verilebileceği:

 

İzmir Noter Odasının 5 Kasım 1982 gün ve 1481 sayılı yazısı ekinde gönderilen İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Daire ifadeli İzmir Valiliğine hitaben yazılmış 15.10.1982 gün ve 138505 sayılı yazıda özetle;

“7 Temmuz 1969 tarihinde yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanununun yalnız avukatların yapabileceği işleri düzenleyen 35’inci maddesi hükmü gereğince, yargı mercileri ve adalet dairelerindeki davaları ve adli işlemleri  takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara ait bulunmaktadır.

Kanunda avukatlar dışında kalan kişilerin vekaletnameye dayanarak resmi dairelerde iş takibini yasaklayan ve bu yetkiyi yalnızca avukatlara tanıyan bir hüküm yoktur.

Bu durum karşısında;

1136 sayılı Kanunun 35. maddesine ve bu maddenin gerekçesine uygun olarak, sahiplerinin yargı mercileri ve adalet dairelerindeki işleri dışında, resmi dairelerdeki çekişmeli ve çekişmesiz işlerini vekaletname vermek suretiyle üçüncü kişiler tarafından takip ettirebilmeleri uygun görülmektedir.” denilmiştir.

 

Gerek bu yazı, gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanununun yalnız avukatların yapabileceği işleri düzenleyen 35’inci maddesi hükümleri dikkate alındığında, sahiplerinin resmi dairelerdeki işlerinin takibi için avukat olmayan kişilere de vekalet vermeleri mümkün bulunmaktadır.

 

36-Teyit istemleri – Azil olup olmadığına dair bilgi talep edilmesi:

 

a)Banka veya resmi kuruluşlarca noterlere yazı yazılarak atanmış bir vekil hakkında azil olup olmadığının sorulması:

Zaman zaman noterlerimizden gelen başvurularda, bazı banka veya resmi kuruluşlarca noterlere yazı yazılarak atanmış bir vekil hakkında azil olup olmadığı sorulmakta ve noterlerce ilgili olmayan bu kişilere bilgi verilip verilmeyeceği konusunda tereddüt edildiği anlaşılmaktadır.

Bu hususta görüşü sorulan Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 10.3.1992 tarih ve 11749 sayılı yazıda sonuç olarak, "Dar bir yorumla mümkün olmadığı düşünülmekle birlikte tarafların ileride telafisi mümkün olmayan zararlarına ve mağduriyetlerine sebebiyet verilmemesi bakımından sadece azilname  olup  olmadığı hakkında bilgi verilmesinin yerinde olacağı" bildirildiğinden, bu tür taleplerin karşılanması gerekmektedir.

 

b)Noterliklerde işlem yapılmadan önce vekaletname ile ilgili olarak teyit alınması, noterlerce veya ilgili mercilerce talep edilmesi halinde teyit istemlerinin karşılanması:

 

Sahtecilik olaylarının artması sonucu, noterlikler dışında sahte mühürler kullanılarak araç ve gayrimenkul satış konuları başta olmak üzere sahte vekaletnameler yapıldığı yolunda alınan duyum ve başvuruların Yönetim Kurulu'nun 26.09.2003 günlü toplantısında görüşülmesi sonunda; esas itibarıyla noterlikçe düzenlenmiş bir  vekaletname yönünden, düzenleyen noterlikten teyidinin alınmasına ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamakla birlikte, noterlik dışında yapılan sahte vekaletnameye dayanılarak işlem yaptırılması ihtimali bulunan ve şüphe çeken durumlarda, ibraz edilen vekaletnamenin dikkatlice incelenmesinin, gerekirse ait olduğu noterlikten teyit alınmasının uygun olacağına, sahtecilik işlemlerinin önlenmesi açısından noterliklerden ve ilgili diğer mercilerden istenmesi halinde de teyit konusunda bilgi verilmesinden kaçınılmaması gerektiğine,

Doğruluğundan şüphelenilen işlemlerle ilgili olarak, bazı noterliklerin teyit istemlerini tamamen karşılamadığı, bazı noterlerin ise sadece vekaletnamelerle sınırlı olarak cevap verdikleri, teyit isteyen noterlere veya personeline  karşı nezaket dışı davranışlarda bulundukları ve kırıcı sözler sarf ettikleri Birliğimize yapılan başvurulardan öğrenilmekle, Yönetim Kurulumuzun 24.04.2006 tarihli toplantısında konunun görüşülmesi sonunda; noterliklerden teyit isteminde bulunulması halinde bu talebin karşılanması gerektiğine; teyit isteyen noterlere ve personeline karşı kırıcı söz ve davranışlardan kaçınılarak, nezaket sınırları içerisinde cevap verilmesine ve yardımcı olunmasına,

Keza; Yönetim Kurulu’nun 30.05.2007 tarihli toplantısında da; noterler,  bankalar veya resmi kurumlar tarafından, kendilerine ibraz edilen vekaletnamelerle ilgili olarak teyit isteminde bulunulması halinde ilgili noterlerin bu talepleri karşılaması gerektiğine

 

karar verilmiş bulunduğundan Yönetim Kurulu kararları doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir.

 

c)Telefonla teyit isteme uygulamasının devam ettiği:

Telefonla teyit isteme uygulamasının devam edip etmediği yönünde yaşanan tereddütler üzerine konunun, Yönetim Kurulunun 24.05.2016 tarihli toplantısında görüşülmesi sonunda; telefonla teyit alma mesleki dayanışmanın gereği olduğuna, bu uygulamanın zorunlu olduğu yönünde herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamakla birlikte, uygulamanın mevcut haliyle devam etmesinin noterlerin mesleki dayanışması gereği olduğuna karar verildiğinden, telefonla istenilen teyit taleplerinin karşılanmasına devam edilecektir.

 

d)Tapu sicil müdürlüklerince vekaletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin, teyit amacıyla ve faks yoluyla noterliklerden istenebileceği:

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Birliğimize gönderdiği 19.01.2009 tarih ve 604/285 sayılı yazı ile bir noterliğimizce düzenlenmiş vekaletnamenin teyidi için, noterlikte bulunan imzalı aslından bir suretin faks yoluyla gönderilmesinin Altındağ Tapu Sicil Müdürlüğünce istendiğini, ancak, noterlikçe gönderilemeyeceğinin bildirildiğini, bu nedenle teyit alınamadığı beyan edilerek, bu tür teyit istemlerinde, tapu sicil müdürlüklerinde çalışan personele, koşulların elverdiği ölçüde gerekli yardımın sağlanmasının talep edildiği anlaşılmakla konu, Yönetim Kurulumuzun 18.03.2009 tarihli toplantısında görüşülerek, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesine karar verilmiştir.

Adı geçen Genel Müdürlükten alınan ve Yönetim Kurulunun 13.07.2009 tarihli toplantısında görüşülen 21.04.2009 tarih ve 4030-9857 sayılı cevabi yazıda;

“Tapu sicil müdürlüklerince noterliklerde bulunan vekaletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin teyit amacıyla faks yoluyla gönderilmesi istenildiğinde izlenecek yolun bildirilmesi talebini içeren ilgi yazınız ve eki ile konu incelendi.

Bilindiği üzere; 1512 sayılı Noterlik Kanununun 55. maddesi gereğince, noterlik evrak ve defterleri mahkeme, sorgu hakimliği ve Cumhuriyet savcılıklarınca veya resmi daireler tarafından, konusu da belirtilmek suretiyle noterlikte soruşturmaya yetkili kılınan kimselerce incelenebilir. Madde metninde açıkça belirtildiği üzere, resmi dairelerin konusunu da belirtmek şartıyla noterlik evrak ve defterlerini, noterlik dairesinden çıkarmadan inceleme yetkisi bulunmaktadır.

Faksın hukuki niteliği hakkında fikir edinilebilecek olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.02.2008 tarih ve 2008/11-126 esas, 2008/120 sayılı kararıyla, faksın diğer delillerle desteklenmesi halinde hüküm ifade edebilecek yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğu yönünde hüküm kurulmuştur.

Faks çıktılarının Noterlik Kanununun 94-99. maddelerinden oluşan dördüncü bölümünde düzenlenen örnek anlamında mütalaa edilemeyeceği de açık bulunmaktadır. Bu sebeple, tapu sicil müdürlüklerince teyit amacıyla noterliklerden vekaletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin faks yoluyla istenebileceği düşünülmektedir.” denildiğinden tapu sicil müdürlüklerince teyit amacıyla vekaletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin faks yoluyla istenmesi halinde talebin karşılanması icap etmektedir.

 

37 - 5684 sayılı Sigortacılık Kanununu uyarınca verilecek vekâletnameler:

28 Temmuz 2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 63 üncü maddesi uyarınca yayımı tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Yasa ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanununa;

Ek Madde 6 - (1) Bu Kanun uyarınca sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da hesaptan talep edilecek tazminat alacağı ancak;

a)Alacaklı tarafından bizzat,

b)Alacaklının kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcinin bizzat vekâlet verdiği avukat vasıtasıyla,

c)Alacaklının bizzat vekâlet verdiği eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya

avukatı vasıtasıyla, takip edilebilir. Takip yetkisi, sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlar ya da Hesap nezdinde yapılacak işlemleri kapsar.        22

(2)Tazminat alacağı, sadece hak sahibine veya avukatına ödenir ve birinci fıkrada belirtilen kişiler de dâhil olmak üzere hiç kimseye devredilemez.

(3)Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunca belirlenir. Hükümleri eklenmiştir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 22 inci maddesinin on yedinci fıkrasında yer alan; “Maddî hasarla sonuçlanan trafik kazaları için yetkili sigorta eksperleri tarafından düzenlenmiş, örneği İçişleri Bakanlığınca tespit olunacak rapor, sigorta tazminatının ödenmesinde Karayolları Trafik Kanununun 99 uncu maddesindeki kaza ve zarara ilişkin tespit tutanağı hükmündedir" düzenlemesinden, anılan hasar bedelinin sigorta tazminatı kapsamında değer-lendirildiği anlaşılmakla, hasar bedelinin tahsil ve takibi için verilen vekâletnamelerde de 5684 sayılı Kanuna eklenen ek madde 6'nın tatbiki.

İlgililerce hasar ve tazminat alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin vekâlet taleplerinde, 5684 sayılı Kanun ek madde 6 da sayılan kişiler dışındaki kişi ve kurumlara vekâlet verilmesinin talep edilmesi halinde, bu şahıs hakkında hazırlanan vekâletname metnine ve başlığına, sadece 5684 sayılı Kanun ek madde 6 da sayılan kişilere tevkil edilebileceği şartının yazılması”

Gerekmektedir.

Mevcut hukuk sistemimizde sağlık sigortasının genel sağlık sigortası ve özel sağlık si­gortası olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulduğu, bu bağlamda, genel sağlık sigortasına ilişkin ilkelerin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile öngörülmüş olup, Türk Ticaret Kanununda düzenlenen özel sağlık sigortasına ilişkin hükümler bu ilişkiye uygulanmayacaktır.

Genel sağlık sigortası kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumundan talep edilecek tedavi giderleri için (trafik kazalarından kaynaklananlar da dahil olmak üzere), vekâletname içeriğine tedavi giderinin Sosyal Güvenlik Kurumundan talep edileceğinin açıkça yazılması şartı ile herhangi bir sınırlama olmaksızın vekâletname düzenlenebilecektir.

Sigortacılık Kanununun kapsamına, Türk Ticaret Kanunu bağlamında düzenlenen hastalık ve sağlık sigortalarının girmesi ve kanun gerekçesi incelendiğinde her türlü tedavi giderinin tazminat alacağı olarak değerlendirilmesi nedeniyle, talep edilecek tedavi giderleri de 7251 sayılı Kanun ile Sigortacılık Kanunun eklenen Ek Madde 6 kapsamındadır.

4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun;

1inci maddesinde; Bu Kanunun amacı, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan bireysel emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesidir.

2inci maddesinde; Bireysel emeklilik hesabı: Emeklilik sözleşmesi çerçevesinde katı lımcı ad ve hesabına ödenen katkılar ve bu katkılara ilişkin her türlü getirinin katılımcı bazında izlendiği hesabı, Birikim: Bireysel emeklilik hesabındaki katkılar ile bunların getirilerinin toplamını, ifade

eder,

Düzenlemeleri ışığında, anılan Kanun uyarınca Bireysel Emeklilik Sistemi gereğince emeklilik şirketleri tarafından katılımcılara yapılacak ödemeler Sigortacılık Kanunu kapsamına girmediğinden ve tazminat olarak nitelendirilemeyeceğinden, bireysel emeklilik sistemine dâhil olan katılımcıların emeklilik şirketlerinde olan alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin vekâletnameler herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan verilebilecektir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanununun ek 6 maddesi hükmünde sayılan kişiler arasında tüzel kişilerin bulunmaması nedeniyle, tüzel kişilere alacak takibi için yetki verilemeyeceğin­den madde hükmünde belirtilen sigorta tazminat alacakları ile hasar bedelinin takip ve tahsiline ilişkin verilecek vekâletnamelere getirilen yasaklamalar tüzel kişileri de kapsamaktadır.

 

(Yönetim Kurulunun 15.12.2020; 29.01.2021 ve 27.05.2021 tarihli kararları uyarınca eklenmiştir.)

 

 

38-Engelli Araçlarının Yurt Dışına Çıkarılması Halinde Düzenlenecek Vekaletnameler          

ÖTV’siz alınan engelli aracının vekalet verilmesi suretiyle yurt dışına çıkarılmasında hukuken engel olup olmadığı hususundan konuya ilişkin görüşü sorulan Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı 01.11.2022 tarih ve 119715 sayılı cevabi yazısında;     “4760 sayılı ÖTV Kanununun (7/2) maddesinde malûl veya engellilerin taşıt alımında ÖTV istisnası düzenlenmiş olup, söz konusu istisnanın uygulama usul ve esaslarına ilişkin açıklamalara ise Özel Tüketim Vergisi (II) Sayılı Liste Uygulama Genel Tebliğinin (II/C/1) bölümünde yer verilmiştir.            

Mezkûr Genel Tebliğin;          

-(II/C/1.5) bölümünde, istisna kapsamında ilk iktisabı yapılan taşıtın, engelli kişi tarafından bizzat kullanılması; engelli kişinin taşıtı bizzat kullanmasının mümkün olmaması halinde ise sürekli olarak istifadesine sunulmasının gerekmekte olduğu, taşıtın zorunlu sebepler dışında, engelli tarafından bizzat kullanılmadığının veya engellinin taşıtı bizzat kullanamayacak durumda olması halinde taşıtın bariz bir şekilde engellinin istifadesine sunulmadığının tespiti halinde, istisna şartlarının ihlal edildiğinin kabul edileceği ve ilk iktisapta ödenmeyen ÖTV’nin, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte malul veya engelliden aranacağı,          

-(II/C/1.6) bölümünde ise, muvazaaya dayanan bir ilişki içerisinde engelli kişi adına taşıt iktisap edildiğinin tespiti halinde ilk iktisapta ödenmeyen ÖTV’nin, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen işleme taraf olanlardan (adına taşıt iktisap edilen engelli, engelli adına alıp fiilen kendi istifadesine kullanan ile durumdan haberdar olması şartıyla motorlu araç ticareti yapan kişiden) aranacağı belirtilmiştir.            

Bununla birlikte; Araçların Satış, Devir ve Tescil Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Yönetmeliğin

-(10/14) maddesinde, araçların tescil işlemlerinde, veraset yoluyla intikaller ile 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin (2) ve (8) numaralı bentlerinde düzenlenen istisnalardan yararlanılarak iktisap edilip istisnadan yararlananlar tarafından beş yıldan fazla kullanılıp elden çıkarılanlar ile aynı Kanunun geçici 7 nci maddesi kapsamında istisnadan yararlanılarak iktisap edilip, istisnadan yararlananlar tarafından 3 yıldan fazla kullanılıp elden çıkarılanlar hariç olmak üzere, ilk iktisabında özel tüketim vergisi istisnası uygulanmış olan araçların istisnadan yararlananlar dışındakilerce iktisabı halinde veya ilk iktisabı yapılan araçların ilk iktisap tarihinden itibaren beş yıl içinde Özel Tüketim Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki araçlara dönüştürülmesi durumunda, vergi dairesince düzenlenen Özel Tüketim Vergisi Ödeme Belgesinin ibrazının aranması gerektiği,          

-(16/1) maddesinde, engellilere ait araçların tescilinin, araç sahibinin engellilik derecesini gösterir sağlık raporu, ilgili vergi dairesi müdürlüğü tarafından düzenlenen özel tüketim vergisi istisnası uygulandığına dair özel tüketim vergisi ödeme belgesi ve araçların tescili için gerekli diğer belgelerin esas alınarak yapılabileceği,          

-(16/4-a) ve (16/4-c) maddesinde özetle, araçların engelliler tarafından özel tüketim vergisinden müstesna olarak yurt içinden ilk iktisabında, tescil kayıtlarına ”İlk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe özel tüketim vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde sözleşme ile devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” şeklinde şerh işlenmesi gerektiği  belirtilmiştir.            

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde;            

4760 sayılı ÖTV Kanununun (7/2) maddesi kapsamında istisnalı olarak ilk iktisabı yapılan ve anılan Yönetmeliğin (16/4) maddesi uyarınca üzerinde şerh bulunan araçların, malûl veya engellilerce bizzat kullanılması, bizzat kullanımın mümkün olmadığı hallerde ise malûl veya engellinin sürekli istifadesine sunulmasının şart olduğu,            

-Birliğinize bağlı noterliklerce, mezkûr istisna sebebiyle üzerinde şerh bulunan bahse konu araçlar hakkında, bunları kapsayacak nitelikte, yurt dışına çıkış vekaletnamesi düzenlenmesi durumunda, üzerinde şerh bulunan söz konusu araçların malûl veya engellinin sürekli istifadesine sunulması şartının ihlal edilebileceği,            

-Birliğinize bağlı noterliklere, mezkûr istisnalı ve üzerinde şerh bulunan bahse konu araçlara ilişkin olarak yurt dışına çıkış vekaletnamesi düzenlenmesi talebinde bulunulması durumunda, ilgililerin, bahse konu araçların kayıt ve tescili esnasında aranması gereken ÖTV Ödeme Belgesini düzenleyen vergi dairelerine yönlendirilmesi ve konunun istisna şartlarının ihlali bakımından, anılan Genel Tebliğ kapsamında, ilgili vergi dairelerince değerlendirilmesi gerektiği ve bu değerlendirme olmadan bahse konu araçlar hakkında yurt dışına çıkış vekaletnamesi düzenlenmemesi gerektiği, değerlendirilmiştir.”            

(Yönetim Kurulunun 21.11.2022 tarihli kararı uyarınca eklenmiştir. )

 

VEKALETİN SONA ERMESİ

 

39-Velayet altındaki küçük için veli tarafından verilen vekaletin, küçüğün reşit  olması ile sona ereceği:

 

Velayet altındaki küçüğe atanan vekilin vekaletinin, küçüğün reşit olması ile kendiliğinden sona erip ermeyeceği konusunda intikal ettirilen tereddütlerin giderilmesi bakımından Adalet Bakanlığından görüş istenilmesi üzerine Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünce gönderilen 22.10.1996 günlü 15426 sayılı cevap yazısında sonuç olarak “…velayet altındaki küçüğe atanan vekilin vekaleti, küçüğün reşit olması ile kendiliğinden sona ermemekte olup, reşit olan küçüğün vekalet sözleşmesini devam ettirmek istememesi halinde vekili azletmesi icap etmektedir.” yönünde görüş bildirilmiş ve uygulama buna göre sürdürülmüştür.

Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise bu konuda farklı düşünmekte ve küçüğün reşit olmasıyla vekalet görevinin sona ereceğini kabul etmektedir. Hukuk Genel Kurulu 20.04.2016 tarihinde E. 2014/858, K. 2016/525 sayıyla;

“Direnme kararı ve ekleri temyiz incelemesi için gönderilmiş ise de yapılan incelemede; eldeki davada, 31.01.1995 doğumlu davalı ...’nun davaya veriliş tarihi (24.01.2012) itibariyle reşit olmaması nedeniyle kanuni temsilcisi (velisi) olan annesi tarafından ...’ya velayeten verilen 07.12.2010 tarihli vekaletname uyarınca vekil aracılığıyla davaya cevap verildiği, ancak küçük ...’nun 31.01.2013 tarihinde ergin olduğunun anlaşılması karşısında, küçüğün reşit olduktan sonra kendi adına asaleten verilmiş bir vekaletname aslına veya onaylı örneğine tüm aramalara rağmen dosya içerisinde rastlanamamıştır.

Bu nedenledir ki, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede işin esası incelenmeden önce dava açıldıktan sonra davalı ...’nun 31.01.2013 tarihinde 18 yaşını doldurması karşısında dosyanın, anılan davalı tarafından asaleten verilmiş vekaletname aslı veya onaylı örneği veyahut icazet belgesinin tamamlanması için geri çevrilmesi gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak ele alınıp tartışılmıştır.

Bilindiği üzere, çocuk dava sırasında ergin (reşit) hale gelirse, kanuni mümessilin temsil görevi sona erer ve davaya (ergin olan) çocuk devam eder. Vekil ile müvekkili arasındaki vekalet ilişkisi güvene dayalıdır. Kural olarak, vekaletten azil veya istifa her zaman olanaklıdır. Çocuk, ergin (reşit) olduktan sonra davasını bizzat kendisi takip edebileceği gibi kendi adına düzenlenecek vekaletname ile daha önce görevlendirilen avukatı ya da bir başka avukatı vekil olarak ataması da olanaklıdır.

Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; vekalet ilişkisinin sona erme hallerinin düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512 ve 513. maddesinde vekaleti sona erdiren hallerin arasında küçüğün ergin olmasının sayılmadığı, ergin çocuk ile velisi tarafından velayeten tayin edilen vekili arasındaki ilişkinin devam ettiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Öyleyse, mahkemece yapılacak iş; davalı ... 31.01.2013 tarihinde 18 yaşını doldurduğuna göre, anılan davalı tarafından asaleten verilmiş vekaletname aslı veya onaylı örneği veyahut icazet belgesinin tamamlanması için davalı ...’ya olanak tanınmalı, eksiklik tamamlandıktan sonra dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmek üzere yerel mahkemeye geri çevrilmesi gerekir.” yönünde karar vermiştir.

 

Her ne kadar Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün görüşlerine dayanılarak uygulama sürdürülmüş ise de, Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda yer verilen kararı karşısında uygulamanın bu yönde değiştirilmesi gerekmektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim. Saygılarımla,

 

 

Dursun CİN 

Başkan

 

 

 

12/06/2019 H. Danışmanlık Personeli   :F.KORKMAZ

12/06/2019 Hukuki Danışman        :Ş.ARTAR

12/06/2019 Genel Sekreter Yard.        :B.EMEL

12/06/2019 Genel Sekreter        :İ. GÜL

 

 

 


Ek. 1

 

 

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğünce

Birliğimize gönderilen 08.01.2015 tarihli ve 225.99 sayılı yazı;

 

 

"Bakanlığımıza intikal eden yazılardan, 1 Seri No.lu Geçici İthal Edilen Kara Taşıtlarına İlişkin Gümrük Genel Tebliği hükümleri çerçevesinde turistik kolaylıklardan istifade edilerek geçici ithali yapılan taşıtların farklı illerde Noter tarafından düzenlenen kiralama sözleşmeleri ve vekaletnameler ile yurt içinde yerleşik kişilere kiralandığı veya başkasının kullanımına bırakıldığı anlaşılmıştır.

 

21/10/2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Geçici İthalat Sözleşmesi, 4/11/1999 tarihli ve 23866 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve 7/10/2009 tarihli ve 27369 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4458 sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkındaki 2009/15481 sayılı Karara istinaden düzenlenen 1 Seri No.lu Geçici İthal Edilen Kara Taşıtlarına İlişkin Gümrük Genel Tebliği hükümleri çerçevesinde Türkiye Gümrük Bölgesi dışında yerleşik kişiler tarafından ikamet yerlerinde üzerlerine kayıtlı bulunan ya da başkasına ait olup vekaleten veya kiralama yoluyla getirilen kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarının geçici ithaline izin verilmektedir.

Türkiye Gümrük Bölgesi dışında yerleşik kişiler tarafından ikamet yerlerinde üzerlerine kayıtlı bulunan ya da başkasına ait olup vekaleten veya kiralama yoluyla getirilen kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarının geçici ithaline izin verilmektedir.

 

Söz konusu Tebliğin 19/1 inci maddesinde; Geçici ithaline izin verilen kişisel ve ticari kullanıma mahsus kara taşıtlarının; getiriliş amacı dışında kullanılması, bir başkasına kiralanması, ödünç verilmesi, başka bir şahsa izinsiz devredilmesi, satılması, hak sahibi olmayan kişilerce kullanılması, taşıtla birlikte giren ve belgelerinde kayıtlı olan parçalarının izinsiz olarak değiştirilmesi, kişisel kullanıma mahsus kara taşıtları için yurtta kalma süreleri içerisinde yurtdışına çıkarılmaması veya herhangi bir gümrük idaresine teslim edilmemesi halinde, 5607 saydı Kaçakçılıkla Mücadele Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 238 inci maddesi hükümleri uyarınca işlem yapılacağı ve geçici ithal izinleri iptal edilerek taşıtın gümrük idaresince teslim alınacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, anılan Tebliğin 29 uncu maddesi uyarınca; turistik kolaylıklardan faydalanılarak geçici ithali yapılan taşıtların, geçerli bir vekaletname ile Türkiye Gümrük Bölgesi dışında yerleşik başka bir şahıs tarafından yurt dışı edilmesine, vekalet veren ve vekalet alan kişilerin gümrük idaresine birlikte müracaatı halinde izin verilmekte, işlemin taşıtın ilk girişine ilişkin 1 No.lu Taşıt Takip Programında kaydının kapatılması ve devralan şahıs adına giriş kaydı oluşturularak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 

Bu itibarla, anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde geçici ithali yapılan yabancı plakalı taşıtların kiralanmasına veya satılmasına yönelik sözleşme ya da vekaletname düzenlenmeyeceğinden, konunun teşkilatınıza duyurularak, gerekli hassasiyetin gösterilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir."

 


 

Ek. 2

 

 

YETKİ BELGESİ

 

YETKİ BELGESİ VEREN AVUKAT/

AVUKATLIK ORTAKLIĞI :

Baro ve Sicil No :

Vergi Dairesi ve Sicil No :

Adres :

 

YETKİLİ KILINAN AVUKAT :

Baro ve Sicil No :

Vergi Dairesi ve Sicil No :

Adres :

 

VEKİL EDEN :

Ad ve Soyadı :

Adres :

Dayanak vekaletname/vekaletnameler

Noter Tarih ve Yevmiye No :

 

YETKİ BELGESİNİN KAPSAMI :

 

Bu yetki belgesi, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nu değiştiren 4667 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile 56. maddesine eklenen hüküm uyarınca, vekaletname yerine geçmek üzere, tarafımdan düzenlenmiştir.

 

....../...../......

Avukat/Avukat Ortaklığı

 


Ek. 3

 

YETKİ BELGESİ

 

 

 

MERKEZİ ...... İSTANBUL'DA BULUNAN .... SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. FAALİYET KONUMUZA GİREN ...... ÜRÜNLERİNİ PAZARLAMAYA, SATMAYA, BU KONULARDA BİZİM RESMİ KURULUŞLAR BİLHASSA SOSYAL SİGORTALAR KURUMU VE EMEKLİ SANDIĞI İLE BU KONU HAKKINDA YAPMIŞ OLDUĞUMUZ SÖZLEŞMELERDEN AYNEN YARARLANMAYA .. / ... TARİHLERİ ARASINDA YETKİLİ OLDUĞUNU BEYAN EDERİZ.

 

.. A.Ş.

Temsilci - İmza


 

Ek. 4

 

vekaletname

 

T.C. Hudutları dahilindeki bilumum Gümrük ve Liman İdareleri, Hava Meydanları, TCDD Yolları İşletme Müdürlükleri, Serbest Bölge Müdürlükleri ve bağlı İdareleri, Serbest Bölge İşletici Şirketleri, PTT Müdürlükleri, TSE hasılı; Şirketimizin yurt dışından ithal edeceği ve yurt dışına ihraç edeceği emtianın, ithal ve ihraç işlemlerinin yapılabilmesi için gerekli her türlü gümrük rejimine ait beyannameleri tanzim ve imza ile işlemlerini sonuna kadar takip ve intaca, tebliğ ve tebellüğe, teslim ve tesellüme, taahhütname, talepname, ordino, manifesto, konşimento, tutanak, rapor, gümrük kıymet bildirim formu ile bu işlerle ilgili olarak her türlü belgeyi tanzim ve imzaya, vergi resim ve harçlarını yatırmaya ve geri almaya, ilgili resmi ve özel kuruluşlara depozito olarak nakit yatırmaya ve geri almaya, teminat mektubu vermeye ve geri almaya, zuhur edecek ihtilaflara itiraz etmeye, neticelendirmeye, yurt dışından şirketimiz adına gelmiş ve gelecek malları gümrüklerden teslim almaya, yukarıda yazılı hususlarla sınırlı olmak ve Meri Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliğinin İlgili hükümleri kapsamında .......... 3/73 no.lu karne sahibi gümrük müşaviri ...... veya tevkil edeceği şahısları şirketimiz nam ve hesabına hareket etmek üzere dolaylı temsilci sıfatıyla vekil tayin ederiz.

 

Ekler için tıklayınız.