PROTESTO İŞLEMLERİ - HALUK NECDET TEKİN (TNB HUKUK DANIŞMANI)

HALUK NECDET TEKİN (T.N.B BAŞKAN DANIŞMANI) - TÜM MAKALELERİ


 

 

I - KAMBİYO SENETLERİ:

 

Kambiyo senetleri 6102 sayılı TTK’ da:

1) Poliçe (TTK md. 671– 775)

2) Bono veya emre yazılı senet (TTK md. 776–779)

3) Çek (TTK md. 780–823)

Olarak gösterilmiştir.

 

1- POLİÇE:

 

a) Tanımı ve niteliği:

 

“Poliçe, üç taraflı ilişkiyi düzenleyen bir senettir. Bu senette düzenleyen keşideci, muhatap olarak adlandırılan diğer bir kişiye, poliçede gösterilen ve lehtar olarak adlandırılan diğer bir kişinin emrine veya istinaen namına, vadede belirli bir meblağı ödeme emrini, muayyen şekil şartlarına bağlı olarak verir. Muhatap olarak adlandırılan kişi bu ilişkiye esasen “kabul“ ile birlikte girer.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

b) Poliçenin unsurları (zorunlu şekil şartları):

 

TTK’nın 671 inci maddesi gereğince poliçenin;

a)        Senet metninde “poliçe” kelimesini, senet Türkçeden başka bir dille yazılmışsa, o dilde poliçe karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,

b) Belirli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız havaleyi,

c)        Ödeyecek olan kişinin, “muhatabın” adını,

d) Vadeyi,

e) Ödeme yerini,

f)        Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,

g) Düzenlenme tarihini ve yerini,

h) Düzenleyenin imzasını,

içermesi gerekir

 

TTK’nın 672 nci maddesi uyarınca;

671inci maddede yazılı unsurlardan birini içermeyen senet poliçe sayılmaz. Ancak bu madde hükmüne iki istisna getirilmiştir. Buna göre:

a) Poliçede vadenin gösterilmemesi, senedin poliçe sayılmamasını gerektirmez, bu durumda senet görüldüğünde ödenecek poliçe (TTK 703) olarak kabul edilir.

b) Poliçede düzenleme yerinin gösterilmemesi de, senedin poliçe sayılmamasını gerektirmez, düzenlenme yeri gösterilmeyen poliçe, düzenleyenin adı yanında gösterilen yerde düzenlenmiş sayılır.

Bu iki ayrık durum dışında kalan diğer unsurların poliçede bulunmaması halinde, şekil unsurlarında noksanlık söz konusu olduğundan senet poliçe olarak kabul edilemez.

 

TTK’nın 671 inci maddesi gereğince ödeme yerinin poliçede gösterilmesi zorunludur. TTK’nın 672 nci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince, ödeme yeri poliçede ayrıca gösterilmemiş ise muhatabın adı yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da muhatabın yerleşim yeri sayılır. Poliçede ödeme yeri ayrı olarak gösterilmemiş ve muhatabın adı yanında da bir yer belirtilmemiş ise şekil eksikliği nedeniyle senet poliçe sayılmaz.

 

c) Poliçelerde ciro ve aval:

 

Poliçelerde ciro ile ilgili hükümlere TTK’nın 681 ila 690 ıncı, aval ile ilgili hükümlere ise 700 ila 702 nci maddelerde yer verilmiştir.

 

ç) Poliçe düzenleme türleri:

 

TTK’nın 703 üncü maddesinin 1 inci fıkrası gereğince, poliçeler ödenme zamanına göre dört tür olarak düzenlenebilir. Buna göre bir poliçe;

a)        Görüldüğünde,

b)        Görüldükten belirli bir süre sonra,*

c)        Düzenlenme gününden belirli bir süre sonra, *

d)        Belirli bir günde,

ödenmek üzere düzenlenebilir.

Aynı maddenin 2 nci fıkrası gereğince de, vadesi başka şekilde (yukarıda sayılanlar dışında) yazılan veya birbirini takip eden çeşitli vadeleri gösteren poliçeler batıldır.

*Sürelerin hesaplanmasına ilişkin açıklamalar için TTK 706 ncı maddeye bakınız)

 

Görüldüğünde ödenecek poliçe:

TTK’nın 704 üncü maddesi uyarınca, görüldüğünde ödenmek üzere düzenlenen poliçe ibrazında ödenir. Böyle bir poliçenin düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibrazı gerekir. Düzenleyen bu süreyi kısaltabileceği gibi, daha uzun bir süre de belirleyebilir. İbraz süreleri cirantalar tarafından kısaltılabilir. Düzenleyen, görüldüğünde ödenecek bir poliçenin belirli bir günden önce ödenmek üzere ibraz edilmeyeceği hakkında şart koyabilir. Bu takdirde ibraz süresi o tarihten başlar.

 

Görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek poliçe:

TTK’nın 705 inci maddesi gereğince, görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek bir poliçenin vadesi, kabul şerhinde yazılı tarihe veya protesto tarihine göre belirlenir.

 

d) Poliçenin kabulü ve ibraz süresi – Muhatabın kabul beyanı ve imzalama zorunluluğu:

 

“Kabul, muhatabı poliçe ilişkisine sokan ve onu poliçenin asıl borçlusu haline getiren şartsız ve bağımsız bir taahhüttür. Muhatap kabulden önce poliçeden sorumlu olmaz.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

TTK’nın 691 ve 693 üncü maddeleri gereğince;

Poliçe, vadeye kadar hamil veya poliçeyi elinde bulunduran herkes tarafından muhatabın yerleşim yerinde onun kabulüne arz olunabilir. TTK’nın 691 inci maddesinde, poliçenin, vadeye kadar muhatabın kabulüne arz olunabileceği belirtilmiş bulunduğundan, poliçenin kabul için vade günü ibraz edilmesi mümkün değildir.

Görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi şart kılınan poliçelerin ise, düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde kabule arz edilmesi gerekir. Düzenleyen bu süreyi kısaltabileceği gibi, daha uzun bir süre de şart koşabilir. Cirantalar kabule arz sürelerini kısaltabilirler.

 

Görüldüğünde ödenen poliçeler kabule ibraz edilmez.

 

TTK’nın 695 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca muhatabın kabul beyanının;

Poliçe üzerine yazılması ve “kabul edilmiştir” veya buna eş anlamlı başka bir ibareyle (ödeyeceğim gibi) ifade edilmesi,

Muhatap tarafından imzalanması zorunludur.

Muhatabın, poliçenin ön yüzüne yalnız imzasını koyması da kabul hükmündedir.

 

Muhatap, poliçe bedelinin bir kısmını kabul edebilir. (TTK md. 696/1)

 

e) Kabul etmeme protestosu ve çekilme süresi:

 

TTK’nın 714 ve 715 inci maddeleri gereğince, kabul etmemenin, kabul etmeme protestosu denilen resmi bir belge ile belirlenmesi ve bu belgenin 716 ncı maddede belirtilen şekil ve surette noterlikçe düzenlenmesi zorunludur.

 

e.1) Kabul etmeme protestosunun çekilme süresi:

 

6102 sayılı TTK’nın 714 üncü maddesinin 2 nci fıkrası gereğince, poliçenin kabul edilmemesi nedeniyle çekilen kabul etmeme protestosunun, kabule arz için belirli olan süre içinde çekilmesi gerekir. Kabul için ibraz ve süresine ilişkin hükümlere, yukarıda (c) bendinde açıklandığı üzere TTK’nın 691-693 üncü maddelerinde yer verilmiştir.

TTK’nın 691 inci maddesinde, poliçenin, vadeye kadar hamil veya poliçeyi elinde bulunduran herkes tarafından muhatabın yerleşim yerinde onun kabulüne arz olunabileceği belirtilmiş bulunduğundan, vade günü kabul için poliçenin ibraz edilmesi mümkün değildir. Ancak, TTK’nın 714 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince, 694 üncü maddenin birinci fıkrasında gösterilen halde (muhatabın, poliçenin, kendisine arz edildiği günü izleyen günde bir daha ibrazını istemesi halinde) poliçenin ilk arzı vadeden önceki son günde olmuşsa, protesto o günün ertesi günü de çekilebilir.

 

e.2) Kabul etmeme protestosu çekilmesi halinde ödememe protestosu çekilemeyeceği:

 

TTK’nın 714 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası gereğince, kabul etmeme protestosu çekilmiş olması halinde ödeme için poliçeyi ibraz etmeye gerek olmadığı gibi, ödememe protestosu çekmeye de ihtiyaç yoktur.

 

f) Ödeme için ibraz ve süresi:

 

Poliçeyi ödeyecek borçlu (muhatap), poliçenin el değiştirmesi halinde ödeme gününde kimin elinde bulunduğunu bilemeyeceği için, hamilin poliçeyi borçluya (muhataba) ibraz etmesi gerekir.

 

Belirli bir günde veya düzenlenme gününden ya da görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek poliçelerde:

TTK’nın 708 inci maddesi gereğince, belirli bir günde veya düzenlenme gününden ya da görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek bir poliçenin hamili, poliçeyi ödeme gününde veya onu izleyen iki iş günü içinde ödenmek üzere ibraz etmelidir.

Poliçenin bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer.

 

Görüldüğünde ödenecek poliçede:

TTK’nın 704 üncü maddesi uyarınca, görüldüğünde ödenmek üzere düzenlenen poliçe ibrazında ödenir. Böyle bir poliçenin düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibrazı gerekir.

 

g) Ödememe protestosu ve çekilme süresi:

 

TTK’nın 714 ve 715 inci maddeleri gereğince, ödememenin, ödememe protestosu denilen resmi bir belge ile belirlenmesi ve bu belgenin 716 ncı maddede belirtilen şekil ve surette noterlikçe düzenlenmesi zorunludur.

 

Ödememe protestosunun çekilme süresi:

Belirli bir günde veya düzenlenme gününden ya da görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi şartını içeren poliçelerde:

Bu tür poliçelerden dolayı çekilecek ödememe protestosunun, ödeme gününü izleyen iki iş günü içinde çekilmesi zorunludur. (TTK md. 714/3)

 

Görüldüğünde ödenmesi şart olan poliçelerde:

Görüldüğünde ödenmesi şart olan poliçeler, yukarıda değinildiği gibi kabul için ibraz edilmez. Ancak, bu tür poliçelerden dolayı çekilecek ödememe protestosunun, TTK’nın 714 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında belirtildiği üzere kabule arz için belirli olan süre (Düzenlenme gününden itibaren bir yıl) içinde çekilmesi gerekir. (TTK md. 714/3)

“Görüldüğünde ödenecek poliçenin, 704 üncü maddede gösterilen süre (keşide tarihinden itibaren bir yıl) içinde protestosu mümkündür. İki iş günlük süre burada söz konusu değildir. Böyle bir poliçe, ilk ibrazını müteakip protesto edilebileceği gibi, müteaddit ibrazlardan sonra da protesto olunabilir.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

ğ) Protestoda bulunması gereken hususlar:

 

 Protestonun, TTK’nın 716 ncı maddesinde gösterilen kayıtları içermesi zorunludur. Bunlar dışında:

 Kısmi ödeme yapılmış ise, kalan kısım için müracaat borçlularına başvurulabilmesi için bu durumun protestoda belirtilmesi gerekir.

 Kabul için kendisine bir poliçe ibraz edilmiş olan muhatap, TTK’nın 694 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca poliçenin ertesi günü tekrar ibrazını istemiş ise bu durum da protestoya yazılır.

 

h) Poliçeye ilişkin işlemlerin yapılacağı yer:

 

 TTK’nın 755 inci maddesi gereğince; poliçeyi kabul veya ödeme için ibraz etmek, protesto çekmek, poliçenin bir nüshasının verilmesini istemek gibi belirli bir kişi nezdinde yapılacak olan bütün işlemlerin, bu kişinin ticaret yerinde ve böyle bir yeri yoksa konutunda yapılması gereklidir.

 

ı) Poliçede yer alacak imzaların el ile atılması zorunluluğu:

 

 Aynı Kanunun 756 ncı maddesinde açıklandığı üzere;

 Poliçe üzerindeki beyanların el ile imza edilmesi gerekir.

 El ile atılan imza yerine, mekanik herhangi bir araç veya elle yapılan veya onaylanmış bir işaret veya resmi bir şahadetname kullanılamaz.

 

 

2- BONO VEYA EMRE YAZILI SENET:

 

a) Bono veya emre yazılı senedin unsurları (zorunlu şekil şartları):

 

TTK’nın 776 ncı maddesi gereğince bono veya emre yazılı senedin;

a)        Senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçeden başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,

b)        Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini,

c)        Vadeyi,

d) Ödeme yerini,

e)Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,

f)        Düzenlenme tarihini ve yerini,

g)Düzenleyenin imzasını,

içermesi gerekir.

 

TTK’nın 777 nci maddesi uyarınca;

776 ncı maddede yazılı unsurlardan birini içermeyen senet bono sayılmaz. Ancak bu madde hükmüne iki istisna getirilmiştir. Buna göre:

 a) Bonoda vadenin gösterilmemesi, senedin bono sayılmamasını gerektirmez, bu durumda senet görüldüğünde ödenecek bono (TTK md. 778/b yollamasıyla 703) olarak kabul edilir.

 b) Bonoda düzenleme yerinin gösterilmemesi de, senedin bono sayılmamasını gerektirmez, düzenlenme yeri gösterilmeyen bono, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır.

Bu iki ayrık durum dışında kalan diğer unsurların bonoda bulunmaması halinde, şekil unsurlarında noksanlık söz konusu olduğundan senet bono olarak kabul edilemez.

 

TTK’nın 776 ncı maddesi gereğince ödeme yerinin poliçede gösterilmesi zorunludur. TTK’nın 777 nci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince, ödeme yeri ile ilgili olarak bonoda açıklık bulunmadığı takdirde düzenleyenin adının yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da düzenleyenin yerleşim yeri sayılır. Bonoda ödeme yeri ayrı olarak gösterilmemiş ve düzenleyenin adı yanında da bir yer belirtilmemiş ise şekil eksikliği nedeniyle senet bono sayılmaz. (1981/52 s. Genelge’de de aynı konuya yer verilmiştir.)

 

TTK’nın 779 uncu maddesinde, bir bonoyu düzenleyen kişinin, tıpkı bir poliçeyi kabul eden gibi sorumlu olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

b) Poliçelere ilişkin hükümlerden hangilerinin bonolarda da uygulanacağı:

 

Poliçelere ilişkin hükümlerden hangilerinin bonolarda da uygulanacağı TTK’nın 778 inci maddesinde gösterilmiştir.

Bu madde hükmüne göre; poliçelerin kabule arz ve kabulüne ilişkin 691 ila 696 ve 698 ile 699 uncu maddeleri bonolarda uygulanmaz.

 

c) Bonolarda ciro ve aval:

 

Poliçelerin cirosu ile ilgili TTK’nın 681 ila 690 ıncı, aval ile ilgili 700 ila 702 nci maddelerinde yer verilen hükümler TTK’nın 778 inci maddesi gereğince bonolarda da uygulanır.

 

ç) Bono düzenleme türleri:

 

TTK’nın 778 inci maddesi yollamasıyla 703 üncü maddesinin 1 inci fıkrası gereğince, bonolar ödenme zamanına göre dört tür olarak düzenlenebilir. Buna göre bir bono;

a) Görüldüğünde,

b) Görüldükten belirli bir süre sonra,*

c) Düzenlenme gününden belirli bir süre sonra, *

d) Belirli bir günde,

ödenmek üzere düzenlenebilir.

Aynı maddenin 2 nci fıkrası gereğince de, vadesi başka şekilde (yukarıda sayılanlar dışında) yazılan veya birbirini takip eden çeşitli vadeleri gösteren bonolar batıldır.

 

*Sürelerin hesaplanmasına ilişkin açıklamalar için TTK 706 ncı maddeye bakınız.

 

Görüldüğünde ödenecek bono:

TTK’nın 778 inci maddesi yollamasıyla 704 üncü maddesi uyarınca, görüldüğünde ödenmek üzere düzenlenen bono ibrazında ödenir. Böyle bir bononun düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibrazı gerekir. Düzenleyen bu süreyi kısaltabileceği gibi, daha uzun bir süre de belirleyebilir. İbraz süreleri cirantalar tarafından kısaltılabilir. Düzenleyen, görüldüğünde ödenecek bir bononun belirli bir günden önce ödenmek üzere ibraz edilmeyeceği hakkında şart koyabilir. Bu takdirde ibraz süresi o tarihten başlar.

 

d) Ödeme için ibraz ve süresi:

 

Bonoyu ödeyecek borçlu (keşideci), bononun el değiştirmesi halinde ödeme gününde kimin elinde bulunduğunu bilemeyeceği için, hamilin bonoyu borçluya (keşideciye) ibraz etmesi gerekir.

 

Belirli bir günde veya düzenlenme gününden belirli bir süre sonra ödenecek bir bonolarda:

TTK’nın 708 inci maddesi gereğince, belirli bir günde veya düzenlenme gününden belirli bir süre sonra ödenecek bir bononun hamili, bonoyu ödeme gününde veya onu izleyen iki iş günü içinde ödenmek üzere ibraz etmelidir.

 

“TTK’nın 615/4 (6102 s. TTK 703/1-d) maddesi gereği bononun vadesi muayyen bir gün olarak tespit olunması halinde, bonoyu tanzim eden keşideci borçlu ödeme zamanında senedin kimin elinde olduğunu bilemeyeceğinden senet hamili TTK’nın 620. (6102 s. TTK 708 inci) maddesi gereği ödenmek üzere bonoyu keşideciye ibraza mecburdur.” (Yargıtay HGK T. 22.3.2000 E. 2000/12-706 K. 2000/181)

 

Görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenmesi şart olan bonolarda:

TTK’nın 779 uncu maddesinin 2 nci fıkrası gereğince, görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenmesi şart olan bononun düzenleyene 693 üncü maddede yazılı süreler  (düzenlenme gününden itibaren bir yıl) içinde ibraz olunması gerekir.

“Bonoda ‘kabul’ söz konusu olmadığından, bu ibraz sadece, senedin vadesinin hesaplanabilmesi yönünde önem taşır. Tanzim eden, kendisine ibraz edilen böyle bir senet üzerine, senedi gördüğünü belirten tarihli bir şerh yazar ve imzalar. Burada önemli olan tarih yazılmasıdır. Zira senedin vadesi, bu tarihe ‘belli sürenin’ ilavesiyle bulunacaktır. Tanzim eden, böyle bir kaydı yazmaya yanaşmadığı takdirde, durumun bir protesto ile tevsiki icap eder. (TTK md. 695/2) Bu takdirde süre, protesto tarihinden itibaren işlemeye başlar.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

Görüldüğünde ödenecek bonolarda:

TTK’nın 704 üncü maddesi uyarınca, görüldüğünde ödenmek üzere düzenlenen bono ibrazında ödenir. Böyle bir poliçenin, düzenlenme gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibrazı gerekir.

 

e) Bonolarda ödememe protestosu ve çekilme süresi:

 

TTK’nın 714 ve 715 inci maddeleri gereğince, ödememenin, ödememe protestosu denilen resmi bir belge ile belirlenmesi ve bu belgenin 716 ncı maddede belirtilen şekil ve surette noterlikçe düzenlenmesi zorunludur.

 

Belirli bir günde veya düzenlenme gününden ya da görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi şartını içeren bonolarda:

Bu tür bonolardan dolayı çekilecek ödememe protestosunun, ödeme gününü izleyen iki iş günü içinde çekilmesi zorunludur. (TTK md. 714/3)

 

Görüldüğünde ödenmesi şart olan bonolarda:

Görüldüğünde ödenmesi şart olan bonolardan dolayı çekilecek ödememe protestosunun, TTK’nın 714 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında belirtildiği üzere (poliçeler için) kabule arzla ilgili olarak belirlenmiş olan süre (düzenlenme gününden itibaren bir yıl) içinde çekilmesi gerekir. (TTK md. 714/3) İki iş günlük süre burada söz konusu olmayıp, ibrazı üzerine ödenmediği takdirde protestonun çekilmesi gerekir.

 

 

f) Bonoya ilişkin işlemlerin yapılacağı yer:

 

 TTK’nın 778 inci maddesi uyarınca 755 inci madde hükümleri bonolarda da uygulanır. (1/h maddesine bakınız.)

 

g) Poliçede yer alacak imzaların el ile atılması zorunluluğu:

 

 TTK’nın 778 inci maddesi uyarınca 756 ncı madde hükümleri bonolarda da uygulanır. (1/ı maddesine bakınız.)

 

 

3- Ç E K:

 

a) Çekin unsurları (zorunlu şekil şartları):

 

TTK’nın 780 inci maddesi gereğince çekin;

a)        Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçeden başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,

b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,

c)        Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını,

d) Ödeme yerini,

e) Düzenlenme tarihini ve yerini,

f)        Düzenleyenin imzasını,

g) Banka tarafından verilen seri numarasını,

h) Karekodu,

içermesi gerekir.

 

TTK’nın 781 inci maddesi uyarınca;

780 inci maddede yazılı unsurlardan birini içermeyen senet çek sayılmaz. Ancak bu madde hükmüne üç istisna getirilmiştir. Buna göre:

 a) TTK’nın 780 inci maddesi gereğince ödeme yerinin çekte gösterilmesi zorunludur. TTK’nın 781 inci maddesinin 2 nci fıkrası gereğince, ödeme yeri ile ilgili olarak çekte açıklık bulunmadığı takdirde, muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa çek muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir.

 b) Çekte düzenleme yerinin gösterilmemesi de, senedin çek sayılmamasını gerektirmez, düzenlenme yeri gösterilmeyen çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır.

 c) Yabancı banka tarafından bastırılan çeklerde, 780 inci maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde belirtilen banka tarafından verilen seri numarası ve/veya (h) bendinde belirtilen karekodun bulunmaması senedin çek olarak geçerliliğini etkilemez.

 .

Bu üç ayrık durum dışında kalan diğer unsurların çekte bulunmaması halinde, şekil unsurlarında noksanlık söz konusu olduğundan senet çek olarak kabul edilemez.

 

 b) Poliçelere ilişkin hükümlerden hangilerinin çeklerde de uygulanacağı:

 

Poliçelere ilişkin hükümlerden hangilerinin çeklerde de uygulanacağı TTK’nın 818 inci maddesinde gösterilmiştir.

Bu madde hükmüne göre; ciro hakkındaki 683 ila 685 inci maddeler; avalin şekil ve hükümleri hakkındaki 701 ve 702 nci maddeler; protestoya ait 715 ila 717 nci ve 719 ila 721 inci maddeler; “Protestosuz” kaydına dair 722 nci madde; ihbar hakkındaki 723 üncü madde; atıfet sürelerinin kabul olunamayacağına, poliçeye ilişkin işlemlerin yapılması gereken yer ile elle imzaya dair 754 ila 756 ncı maddeler çekler hakkında da uygulanır.

 

 

c) Çeklerde ciro ve aval:

 

Çeklerde ciro ile ilgili hükümlere TTK’nın 789 ila 793 üncü, aval ile ilgili hükümlere ise 794 üncü maddelerde yer verilmiştir.

 

ç) Çekte ödeme günü:

 

TTK’nın 795 inci maddesi gereğince;

Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt (örneğin vade) yazılmamış hükmündedir.

Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir.

 

d) Ödeme için ibraz ve süresi:

 

TTK’nın 796 ncı maddesi gereğince bir çek;

Düzenlendiği yerde ödenecekse on gün,

Düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde

muhataba ibraz edilmelidir.

 

Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa ülkesinde düzenlenip de Akdenize sahili bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdenize sahili olan bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır.

 

Yukarıda yazılı süreler, çekte yazılı olan düzenlenme tarihinin ertesi günü başlar.

 

Çekin bir takas odasına ibrazı ödeme için ibraz yerine geçer. (TTK md. 798)

 

e) Çeklerde ödememe protestosu ve çekilme süresi:

 

TTK’nın 808 inci maddesi gereğince, zamanında ibraz edilmiş olan çekin ödenmemiş olduğu ve ödememe hali iki şekilde saptanabilir:

1) Noterlikçe 716 ncı maddede belirtilen şekil ve surette düzenlenmiş “protesto” ile tespit edilebileceği gibi,

2) Noterlik dışında 808 inci maddenin 1 inci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde gösterilen şekillerde de tespit edilebilir.

 

Ödememe durumunun protesto ile saptanması istenilmekte ise, aynı Kanunun 809 uncu maddesi gereğince protesto,  ibraz süresinin geçmesinden önce (ibraz süresi içinde) yapılmalıdır.

İbraz, sürenin son gününde yapılırsa, protesto, izleyen iş gününde de yapılabilir.

 

f) Süreler:

 

Bir çekin ibrazı ve protestosu, ancak bir iş gününde yapılabilir.

Çeke ilişkin işlemler ve özellikle ibraz ve protesto veya buna eş değer belirleme işlemlerinin yapılması için kanunla belirli sürenin son günü, pazara veya diğer bir tatil gününe rastladığı takdirde, bu süre onu izleyen ilk iş gününü kapsayacak kadar uzar. Aradaki tatil günleri süre hesabına dahildir. (TTK md. 816)

 

 

II- KAMBİYO SENETLERİNİN ŞEKİL ŞARTLARINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR VE BAZI UYGULAMALAR:

 

1- POLİÇE VE BONO:

 

a) Genel olarak:

 

a.1) Açık poliçe ve bono düzenlenebileceği:

 

“TTK'nın 690. (6102 – 778 inci) maddesi göndermesi ile bonolarda da uygulanması gereken TTK'nın 592. (6102 – 680 inci) maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesi mümkündür. Tamamen doldurulmamış bono tedavüle çıkarken anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile kanıtlanmadığı sürece, bono üzerinde yazılı vade, tanzim gibi tarihler gerçekliğini de varlığını da korur.” (Yargıtay 12. HD T. 18.9.2001, E. 2001/12815, K. 2001/14093)

 

a.2) Senet üzerindeki düzeltmelerin, paraf edilmesi (kısa imza ile imzalanması) halinde geçerli olacağı:

 

“Bilirkişi raporunda 18.1.1992 vade tarihinin 18.1.1993 olarak düzeltildiği kabul edilmiştir. Düzeltme borçlu tarafından parafe edilmediğinden bağlayıcı değildir. Düzeltmeden önceki duruma göre vade tarihi tanzim tarihinden önceki bir tarih olduğundan senet bono niteliğinde değildir.” (Yargıtay 12. HD T. 30.3.2006, E. 3235, K. 6585; T. 14.2.2006, E. 26135, K. 2429; T. 22.9.1994, E. 1994/10675, K. 1994/10950; T. 25.3.1986 E. 9980, K. 3252)

 

a.3) Üzerinde TTK’ da gösterilen şekil şartlarına uymayacak şekilde noksan bilgiler olan ya da paraf edilmemiş düzeltmeler yapılan senetlerin kabul edilmemesi gerektiği:

 

“Uygulamada birlik sağlanması ve şikayetlere meydan verilmemesi için noterlerimizin de yukarıda sayıldığı şekilde noksan bilgileri ihtiva eden veya tarihler üzerinde tahrifat bulunan senetleri protesto için kabul etmemeleri gerektiğinin noterlerimize bir kere daha duyurulmasında yarar görülmüştür.” (1988/56 sayılı Genelge)

 

a.4) Senet üzerine konulan “Ciro edilemez” kaydının senedin geçerliliğini etkilemeyeceği:

 

Ciranta, "yeni bir ciroyu yasaklayabilir." (TTK. m.597/11 ) (6102 s.TTK m. 685). Bir cirantanın, poliçenin ( bononun ) tekrar ciro edilmesini yasaklayarak, bu yasağa rağmen poliçeyi ciro yoluyla devralan şahıslara karşı garanti vecibesinin doğurduğu sonuçlardan kendisini kurtarması mümkündür.

Senet üzerinde "Ciro edilemez kaydını" nasıl ciranta koyabilirse, aynı şekilde keşideci de koyabilir.

… keşideci tarafından konulan ciro edilemeyeceği kaydı senedi nama yazılı hale getirir. Bu şekilde, keşideci tarafından konan kayıtla nama yazılı hale gelen senedin ciro edilme imkanı kalmaz. …

Bono üzerine konulan "ciro edilemez" şerhi, senedin kambiyo senedi olma niteliğini engellemez.” (Yargıtay HGK T. 11.4.2007, E. 2007/12-206, K. 2007/202)

 

a.5) Senede yazılan ilave kayıt ve şartların senedin unsurlarını belirsiz hale getirmesi halinde senedin geçersiz olacağı:

 

Bonoya yazılan ilave kayıtlar bononun zorunlu unsurlarını belirsiz hale getirirse ya da birden fazla vade yazılırsa senet bono vasfını yitirir. Bu sebeple zorunlu unsurları bertaraf eden kayıtların senede yazılmaması gerekir. Mesela, belirli bir bedelin kayıtsız şartsız ödenmesi vaadine aykırı nitelikte olan, bedel ödemeyi şarta bağlayan ya da bedelin belirliliğini ortadan kaldıran kayıtlar senedin zorunlu unsurlarından birisini belirsiz hale getirdiği için bononun geçersiz sayılmasına neden olur.

 

“Takip dayanağı senedin ön kısmında “not” yazılı bölümde “yeni işlem, alım-satım işlemi yapılana kadar geçerlidir” ibaresi bulunmaktadır. Bu durumda senet şarta bağlandığından, kayıtsız şartsız borç ikrarını içermeyen bu senet bono niteliğinde değildir.” (Yargıtay 12. HD. 24.9.2002 E. 2002/17259, K.18160”

 

“Temyiz konusu olayda dayanılan bononun arkasında satılmış olan taşınmazın içindeki kiracının 1.6.1986 tarihine kadar tahliye edilmesi için verildiği, tahliye olunmadığı takdirde işlem göreceği, aksi takdirde işlem görmeyeceği yazılıdır. Bu açıklamalardan ödemenin kiracının taşınmazı tahliye etmesi koşuluna bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu tür bir şartı ihtiva eden ödeme vaadi, borç ikrarı, kambiyo senedi vasfına aykırıdır.  … Takip konusu senet, bono niteliğinde kabul edilemeyeceğinden kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılamaz.” (Yargıtay 11. HD T. 24.8.1987, E. 1986/12237, K. 1987/8654)

 

“Arkasındaki yazıdan ‘kapora’ olarak düzenlendiği anlaşılan bononun kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğinin kabul edilemeyeceği…” (Yargıtay 12. HD. T 19.01.2001,  E. 2000/20499, K. 2001/554; T 05.03.1997, E.1997/2162, K.1997/2540)

 

a.6) Faiz şartı

 

Görüldüğünde veya görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenmesi şart kılınan bir poliçeye, düzenleyen tarafından faiz şartı konulabilir. Diğer poliçelerde böyle bir faiz şartı yazılmamış sayılır. (6102 s. TTK md. 675)

“Görüldüğünde veya görüldüğünden muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart kılınan bonolara keşideci tarafından faiz şartı dercedilebilir. Vade tarihi gösterilen bonolarda yazılı faiz şartı yazılmamış sayılır.” (Yargıtay 12. HD T. 30.11.1995, E. 1995/16733, K. 1995/17016)

 

a.7) Senedin yırtılmasının ödendiğine karine teşkil edeceği:

 

“Senedin yırtılması ödenmiş olduğuna karinedir. Alacaklı yırtık senede dayanarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapamaz.” (Yargıtay 12. HD T. 3.12.1999, E. 1999/14229, K. 1999/15633)

 

a.8) Teminat senetleri:

 

Ticari hayatta, alacakları ve özellikle kredileri güvence altına almak ve bunların sorunsuz şekilde geri dönüşünü temin etmek amacıyla istenilen teminat türlerinden birini de senetler oluşturmaktadır.

 

Teminat olarak alınacak senetlerin; yasal unsurlarının tam olması ve arkalarına “Bedeli teminattır”, “Bedeli rehindir”, “Teminat içindir” veya rehni ifade eden başka bir ibare yazılarak ciro edilmiş bulunması şarttır. Uygulamada bu ibareler senetlerin ön yüzüne de yazılmaktadır.

 

Senedin ön yüzüne ya da arkasına yukarıda belirtilen ciro kayıtlarının konulması emre muharrer senet vasfını ortadan kaldırmaz, senet alacağı özelliklerini değiştirmez. Senedi teminat olarak alan kimse, senedin maliki ve senetteki alacağın da alacaklısı durumuna gelmektedir.

“Senedi elinde teminat olarak bulunduran hamilin, poliçenin özelliği icabı, bazı hakkı koruyucu işlemleri yerine getirmesi gerekir. Sadece hak sahibi olarak değil, aynı zamanda görevi icabı, senedi zamanında ibraza (duruma göre kabule arza), gerektiğinde protesto çekmeğe vs. mecburdur. Aksi takdirde, senedi teminat olarak verenin müracaat haklarını kaybetmesine yol açar. Tahsil edilen para, teminat alana aittir; alacağından fazla bir meblağ eline geçmiş ise, bu fazla kısmı teminat verene tediye zorundadır.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

Belirtilen nedenlerle; bir bononun teminat olarak ciro edilmesi (teminat senedi vasfını kazanması) kambiyo senedi (ticari senet) özelliğini yitirmesine neden olmayacağından bu senetlerin de şartları oluşmuş ise protesto edilmeleri gerekmektedir.

 

Teminat için verilen senetlerde, senedin arkasına yazılacak yukarıda belirtilen ibareler dışında, neyin teminatı olduğunun yazımlamaması gerekir. Senet üzerine teminatın neye ilişkin olduğunun yazılması halinde senet, kambiyo senedi vasfını kaybeder ve dolayısıyla protestosu da yapılamaz.

 

“İcra takibinin dayanağı olan bononun ön yüzünde ve sadece "bedeli teminat olarak ahzolunmuştur" ibaresinin bulunması onun kambiyo senedi vasfını ve bu senetlere ilişkin özel yol ile takibe dayanak yapılmasını engellemez. (HGK.nun 14.03.2001 tarih ve 2001/12-233 sayılı ve yine HGK.nun 20.06.2001 tarih ve 2001/12-496 sayılı kararları). Dayanak bononun (hangi ilişkinin) teminatı olduğu yazılı bir belge ile kanıtlanmadığı sürece senet metninde yer alan "teminat senedi" sözcükleri tek başına bononun kayıtsız ve şartsız belli bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliğini etkilemeyeceği yukarıda açıklanan gerek HGK’nın gerekse Dairemizin yerleşik uygulamalarından anlaşılmaktadır.” (Yargıtay 12. HD T. 17.7.2006, E. 2006/13210, K. 2006/15840)

 

b) Senet metninde “poliçe”, “bono” ya da “emre muharrer senet” kelimelerinin yazılması zorunluluğu:

 

b.1) Senet metninde “poliçe”, “bono” ya da “emre muharrer senet” kelimelerinin bulunması zorunluluğu:

 

TTK’nın 671 ve 776 ncı maddeleri gereğince senet metninde “poliçe”, “bono” ya da “emre muharrer senet” kelimelerinin, senet Türkçeden başka bir dille yazılmışsa, o dilde bunların karşılığı olarak kullanılan kelimelerin yazılması zorunludur.

 

b.2) “Poliçe”, “bono” ya da “emre muharrer senet” kelimelerinin senet metninde yazılması gerektiği, başlık şeklinde üste ve alta yazılamayacağı:

 

TTK’nın 671 ve 776 ncı maddelerinde, belirtilen kelimelerin “senet metninde” yazılacağı açık olarak belirtildiğinden, senedin üstüne ya da altına başlık şeklinde veya başka bir şekilde yazılamaz.

 

c) Bedel:

 

c.1) Bedeller arasında fark olması:

 

Poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa, yazı ile gösterilen bedel üstün tutulur.

Poliçe bedeli yalnız yazıyla veya yalnız rakamla birden çok gösterilmiş olup da bedeller arasında fark bulunursa, en az olan bedel geçerli sayılır.

(6102 s.TTK madde 676)

 

TTK’nın 778/2-c maddesi yollaması nedeniyle 676 ncı madde hükmü bonolarda da uygulanır.

 

c.2) Bedelin nereye yazılması gerektiği:

 

“Bonodaki muayyen meblağın nerede yazılı olacağı, Kanun’da belirtilmemiştir. Kanaatimizce, ödenecek meblağın senedin üzerinde gösterilmesi yeterli olup, nerede yazıldığının önemi yoktur. Senet metni içinde işaret edilebileceği gibi, metnin üstünde, sol ve sağ köşede yazılması da mümkündür.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

c.3) Senet bedelinin altın olarak gösterilemeyeceği:

 

“28.7.1941 tarih ve 32/28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı gibi altın para herhangi bir mal hükmünde olup, muayyen bir bedel olarak kabulü mümkün değildir. …Takip konusu senet bedeli "100 gr. Altın" olarak tespit edilmekle açıklanan kuralın dışında tutulamaz. Altının 22, 18, 14, 24 gibi ayarlar taşınması ve yazılı bedelin hangi ayarda tahsili gerektiği dahi muhakemeye muhtaçtır. Senet bedelinin altın para veya belli gramda altın olarak düzenlenmesi halinde dahi 688/2 (6102 TTK 776) madde koşullarını taşımayacağı cihetle bono vasfı bulunmadığı…” (Yargıtay 12. HD T. 15.11.1999, E. 1999/11073, K. 1999/14219)

 

c.4) Bedelin yabancı ülke parası olabileceği:

 

Gerek Türk Ticaret Kanunu, gerek Borçlar Kanunu ve gerekse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri açısından, bonoda ödenmesi vaat edilen borç miktarının yabancı bir para birimi ile gösterilmesinde her­hangi bir engel bulunmamaktadır. (1984/16, 1986/63 s. Genelgeler)

 

c.5) Ülke belirtilmeksizin sadece “Dolar” yazılması halinde, bedelin Amerikan Doları olarak kabul edileceği:

 

“Bononun somut olayda gözlendiği gibi cinsi belirtilmeksizin sadece dolar üzerinden düzenlenmesi anılan madde hükmüne aykırılık teşkil etmez ve kambiyo senedi niteliğini etkilemez, diğer bir anlatımla bono vasfı ortadan kalkmaz. Dairemiz süreklilik arzeden içtihatlarında da bu kural benimsenmiştir. Öte yandan Türkiye hudutları dahilinde yaygın olarak işlem yapılan para birimi Amerikan Doları olup, ayrıca tefriki yapılmayan hallerde, cinsi belirtilmeksizin dolar yazılmasından anlaşılması gerekende Amerikan Doları olacağından Mercice aksine düşüncelerle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.” (Yargıtay 12. HD T. 4.4.2002, E. 2002/5551, K. 2002/6983)

 

c.6) Matbu olarak yazılan (TL) Türk Lirası ibaresinin çizilerek Amerikan Doları ibaresi yazılmış olmasının senedin geçerliliğini etkilemeyeceği:

 

“Senette yazılan rakamın veya borcun nevinin silinmesi ya da bu bölümlerde kazıntı yapılması söz konusu değildir. Senet doldurulurken matbu olarak gösterilen Türk Lirası kelimesi çizilmiş, yerine, Amerikan Doları ibaresi yazılmış olup senet içeriğinde yazı ile olan bölümde bu husus teyit edilmiştir. Tarafların iradesinin borçlanmanın Amerikan Doları üzerinden yapıldığı yönünde oluştuğu anlaşılmaktadır.” (Yargıtay 12. HD T. 19.1.2004, E. 2003/23835, K. 2004/581)

 

c.7) Bedelin YTL olarak gösterilmesi halinde yapılacak uygulama:

(2005/42 sayılı Genelge ile 5083 sayılı Kanun, 2007/11963 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay kararları dikkate alınarak hazırlanmıştır.)

 

31 Ocak 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun ile 01.01.2005 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para biriminin Yeni Türk Lirası olduğu kabul edilmiş ise de, Merkez Bankasının 31 Aralık 2008 tarihli basın duyurusunda da belirtildiği üzere; 5 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazete’de, 5083 sayılı Kanun’a istinaden yayımlanan 4 Nisan 2007 tarihli ve 2007/11963 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruş’ta yer  alan “Yeni” ibareleri 1 Ocak 2009 tarihinde kaldırılmıştır.

 

“Senedin düzenlendiği tarihte tedavülde olmayan para birimi (YTL) olarak düzenlenen senedin, takip tarihinde (YTL)’ nin tedavülde olması halinde senedin geçersizliği ileri sürülemez” (Yargıtay 12. HD. 5.2.2007 T. 24397/2388; 2.11.2006 T. 17032/20136; 16.12.2005 T. 21590/25319 sayılı kararları.)

1 Ocak 2009 tarihinden sonra (TL) tedavülde olduğu için, yukarıda belirtilen Yargıtay kararları gereğince, hangi tarihte düzenlenmiş olursa olsun bedeli (TL) olarak yazılan tüm senetlerin şartları varsa protestoları yapılabilecektir.

 

Kambiyo senedinde gösterilen bedel, tanzim tarihinde tedavülde olan, protesto tarihinde ise tedavülde olmayan bir para birimi olarak gösterilmiş ise, o senedin de protestosu yapılabilecektir. Buna göre; 01.01.2005 – 01.01.2009 tarihleri arasında (YTL) olarak tanzim edilen kambiyo senetlerinin, bu tarihler arasında geçerli olan para birimine göre düzenlenmiş bulunmaları nedeniyle protestoları mümkün bulunmaktadır.

Kambiyo senedinde gösterilen bedel, gerek tanzim tarihinde gerekse protesto tarihinde tedavülde olmayan bir para birimi olarak gösterilmiş ise, senedin protestosu mümkün değildir. Buna göre; sadece (TL)’ nin tedavülde olduğu tarihlerde (örneğin; 01.01.2009 tarihinden sonra) düzenlenmiş senetlerde bedelin (YTL) olarak gösterilmesi halinde, senet geçerli olmadığından protestosu da mümkün değildir.

 

ç) V a d e:

 

ç.1) Vade tarihi bulunmayan bonoların protestolarında iki iş günü süresinin aranmayacağı:

 

Konuya yer verilen 1992/21 sayılı Genelge’de: “Vadesiz bonoların ne şekilde ibraz ve protesto edileceği konusunda Birliğimize vaki başvurular üzerine konu Birlik Hukuk Servisine inceletilmiştir. Özet ve sonuç olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 776 ncı maddesi uyarınca ve alışılagelmiş bir uygulama sonucu bonolara bir vade tarihi konulmaktadır. Ancak bonolarda vade tarihinin bulunmaması bononun geçerliğini etkileme­mektedir. Aynı Kanunun (778/b yollamasıyla) 703 ve 704 üncü maddelerinde açıklandığı üzere vadesiz bonolar görüldüğünde ödenecek bir bono olarak işleme tabi tutulmaktadır.

Bu durumda bononun hamil tarafından muhatabına arz edildiği anda ödenmesi gerektiğinden, vadesi belli bonolar için protesto hususunda söz konusu olan vadeyi izleyen iki iş günü koşula bu tip bonolar için uygulan­mayacaktır. Diğer taraftan bonolarda, bononun niteliği gereği, poliçelere uy­gulanan kabul etmeme protestosunun uygulanması imkansız olup, ödememe protestosu çekilmesi gerekmektedir.

Vade tarihi yazılmamış olan bir bononun ibrazında, bonoda bulunması zorunlu diğer unsurlar var ise, bononun noter tarafından protestosu gerekli ve zorunlu olup, edilmemesi hailinde noterin sorumlu tutulabileceği düşünül­mektedir.

Protestonun şekli ödememe protestosu şeklinde olması ve bononun keşide tarihinden itibaren bir yıl içerisindeki hamilin saptayacağı herhangi bir günde yapılması gerektiği mütalaa olunmuştur.

Konu bu hali ile Yönetim Kurulunda görüşülmüş ve Adalet Bakanlığından görüş istenmesine karar verilmiştir. Adalet Bakanlığından gönderilen 31.3.1992 tarih ve 16008 sayılı yazıda Birlik Hukuk Servisinin görüşüne iştirak edildiği, ibraz anında ödenmesi gerektiğinden iki iş günü kaydı aranmayacağının; çekilecek protestonun ödememe protestosu olduğunun belirtildiği görülmüştür.” denildiğinden, vade içermeyen bonoların protestolarının buna göre yapılması icap etmektedir.

 

 

ç.2) Vade tarihi ile düzenleme tarihinin aynı gün olmasının senedin geçerliliğini etkilemeyeceği:

 

“Takip dayanağı bonoda, tanzim tarihi ile vade tarihinin aynı olması bono vasfını etkilemez. TTK.nun 615. maddesine aykırılık teşkil eden başkaca bir husus bulunmadığına göre, mercice her iki tarihin aynı günü göstermesi nedenine dayanılarak takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.” (Yargıtay 12. HD T. 18.12.1996, E. 1996/15550, K. 1996/15912)

 

ç.3) Vade tarihinin düzenleme tarihinden önce olması halinde senedin geçersiz olduğu:

 

“Vade tarihi tanzim tarihinden önceki bir tarih olduğundan senet bono niteliğinde değildir.” (Yargıtay 12. HD T. 22.9.1994, E. 1994/10675, K. 1994/10950)

 

ç.4) Vade tarihinin takvimde olmayan bir gün olması halinde (30 Şubat, 31 Haziran gibi) ayın son gününün vade günü olarak kabul edileceği:

 

“Takip dayanağı bono 31.06.2006 vade tarihini taşımaktadır. Mahkemece anılan tarihin imkansız bir tarih olduğundan bahisle İİK' nın 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar verildiği görülmektedir. Dairemizin süregelen içtihatlarında da benimsendiği üzere bonoda yukarıda açıklanan biçimde gerçekte var olmayan bir tarihin vade tarihi olarak gösterilmiş olmasının bono vasfını ortadan kaldıracağını kabul etmek hakkın zayiine sebep olur. Her ne kadar Haziran ayının 31. günü söz konusu olmaz ise de, vade tarihinin bu şekilde gösterildiği hallerde bononun vade tarihinin Haziran ayının son günü olacağının kabulü gerekir.” (Yargıtay 12. HD. T. 9.3.2007, E. 2007/1118, K. 2007/4394; HGK T. 21.06.2000, E. 2000/12-1011, K. 2000/1076)

 

ç.5) İki farklı vade tarihinin bulunması senedi geçersiz kılar:

 

“TTK'nın 690. (6102 - 778) maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 615. (6102 - 703) maddesi hükmüne göre ( ...poliçe görüldüğünde, görüldüğünden muayyen bir müddet sonra veya keşide gününden muayyen bir müddet sonra ya da muayyen bir günde ödenmek üzere keşide olunabilir. Vadesi başka şekilde yazılan veya birbirini takip eden vadeleri gösteren poliçeler batıldır... )

Somut olayda, vade tarihi senet üzerine rakamla 05.11.2005 yazı ile 05.09.2005 olarak gösterilmiş olup, iki vadeli bu senet bono niteliğinde değildir.” (Yargıtay 12. HD T. 28.11.2006, E. 2006/19127, K. 2006/22466; 11. HD. T.12.10.1986, E. 1986/6215, K. 1986/6695)

 

ç.6) Belirli bir gün olarak kabul edilebilecek ve edilmeyecekler:

 

“Belirli bir gün şeklindeki vade, “13.4.2008, “Kurban Bayramının ilk günü” şeklinde ifade edilebilir. Uygulamada “24.7.2008’e kadar ödenecektir” biçiminde ifade olunan” vade tarihi” de geçerli kabul edilmektedir (Ülgen, H.,/Helvacı, M.,/Kendigelen, A.,/Kaya, A., a. g. e., s. 114) Fakat, senette “2002 Gurban Bayramı” şeklinde belirtilen tarih “vade tarihi” olarak algılanamaz (Bkz., 12. HD. 20.6.2003 T. 13100/14772). Aynı şekilde; “Pancar parası 2000” şeklinde belirtilen tarihte “vade tarihi” olarak kabul edilemez (Bkz., 12. HD. 5.2.2002 T. 1174/2346; 26.5.1998 T. 5589/6028).” (Talih Uyar – Bononun Geçerlilik Koşulları- 159 no.lu dip notu)

 

d) Alacaklı (Lehtar):

 

d.1) Alacaklının “gerçek” ya da “tüzel kişiliğe sahip olması” gerektiği:

 

“Senette gösterilen lehtarın (alacaklının) gerçek kişi veya tüzel kişi olması gerekir. Gerçek kişi, senede ad ve soyadının yazılması ile tüzel kişi ise, dernek, şirket, vakıf gibi ibarelerin senette yer alması ile anlaşılır.

Tüzel kişiliği belli etmeyen “Yağmur İnşaat, Umut Dershanesi, Van Elektrik” gibi ibarelerin (iş yeri/firma isimlerinin) yer aldığı senetler ticari senet olarak kabul edilmez.

Eğer senette, hem iş yeri/firma ismi ve hem de işyeri/firma sahibi gerçek kişinin ad ve soyadı (Burçak Ticaret – Çağrı Burçak) (Çiğdem Çiçek – Mühendislik, Mimarlık Taahhüt ve Yapı Tic.) şeklinde birlikte gösterilmiş ise senet geçerlidir. İsmin yanına ya da ticari unvanın yanına sonradan unvan veya ismin yazılması halinde bunun düzenleyen tarafından paraflanması (kısa imza ile imzalanması) halinde senet geçerli olur.”

(Yargıtay 12. HD. T. 30.1.2007, E. 23951, K. 1376; T. 5.3.2007, E. 1397, K. 3881; T. 16.11.2006, E. 17865, K. 21407; T. 4.7.2006, E. 11906, K. 14652; T. 14.3.2005, E. 3907, K. 5267; T. 14.5.2005, E. 5218, K. 8209; T. 27.10.2005, E. 17045, K, 20989; T. 9.9.2002, E. 15741, K. 15789; 24.11.1993, E. 14471, K. 18490; T. 10.12.1992, E. 3994, K. 6518; T. 6.6.1988, K.7434)

(Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

(Talih Uyar – Bononun Geçerlilik Koşulları)

 

1989/42 sayılı Genelge ile de; “Son zamanlarda noterlere protesto için getirilen bazı senetlerin alacaklı kısmında yalnızca «Nil Ticaret>> veya «Sel Ticaret>> gibi unvanlar kullanıldığı, bu unvanların yanında alacaklının isim ve soyadına yer verilmediği görülmüştür.

Malumları olduğu üzere tüzel kişiliği bulunmayan alacaklıların, senedin alacaklı kısmına ad ve soyadlarının yazılması kanun gereğidir. Türk Ticaret Kanununun bu hükmüne rağmen alacaklının isim ve soyadı yazılmayarak düzenlenen senetlerin hukuken protesto edilmesi de mümkün bulunmamakta ve bu nedenle senet sahipleri ile noterler arasında münakaşalar çıkmaktadır.

Bu itibarla konunun incelenmesi ve görüşümüzün uygun bulunması halinde Bankaların uyarılmasına ilişkin yazımıza Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreterliğinden gönderilen 4.5.1989 tarih  ve 8921 sayılı yazıda: ‘senet tanziminde, tüzel kişiliği olmayan alacaklıların senedin alacaklı kısmına unvanla yetinilmeyip, mutlaka ad ve soyadlarının yazılması gereği 4.5.1989 tarihli mektubumuzla Birliğimize üye Banka Genel Müdürlüklerine duyurulmuştur.’ denilmektedir.” açıklamasına yer verilerek, gerçek kişi alacaklıların ad ve soyadlarının senette bulunması gerektiği duyurulmuştur.

 

d.2) Alacaklının sadece adi ortaklık olduğunun yazılması halinde senedin geçersiz olduğu, adi ortaklık yanında ortakların ya da temsilcinin isminin yazılması halinde ise senedin geçerli olduğu:

 

“Adi şirketin tüzel kişiliği bulunmadığı için, senede böyle bir ortaklığı göstermek üzere bir unvanın yazılmış bulunması yeterli değildir.(12. HD. T.10.09.1987, K. 10406). Ticari senetlerin düzenlenişine veya devrine vs... adi şirketlerin de katıldığı durumlarla ilgili olarak uygulamada en çok rastlanan hata bu noktaya ilişkindir. Adi şirketin tüzel kişiliği bulunmadığından, böyle bir şirket, bir ticari senette ancak bütün ortakları belirtilerek veya temsil durumu yeterli şekilde gösterilerek (keşideci, ciranta, muhatap v.s... olabilir). (Yargıtay 11. HD.14.06.1983 K. 3089) (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

d.3) Alacaklı şirketin noksan yazılan unvanının ciro şerhinde tamamlanmış olması halinde senedin geçerli olduğu:

 

“Kambiyo senetlerinde lehtar hanesine hakiki ve hükmü şahsın belirli şekilde yazılması şarttır. Ne var ki lehtarın eksik ifade edilmesi ve bunun sonradan belirli hale dönüştürülmesi durumunda yukarıda açıklanan kuralın tamamlanmış olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda takip konusu ciro şerhinde lehtarın tam hüviyeti belirlenmiş olmakla eksiklik de tamamlanmıştır. Bu durumda şikayetin reddi gerekir.” (Yargıtay HGK T. 12.3.2008, E. 2008/12-240, K. 2008/236; 14.3.2001 tarih, 2001/199 E. ve 2001/244 K.)

 

d.4) Bonolarda alacaklı ile keşideci sıfatının birleşemeyeceği (Bir kimsenin kendi adına bono düzenleyemeyeceği):

 

“Poliçeye ilişkin hükümlerden hangilerinin bonoya da uygulanacağını gösteren 6102 sayılı TTK’nın 778 inci maddesinde poliçeyle ilgili 673 üncü maddeye atıf yapılmadığından, genellikle, bir kimsenin “kendi emrine” bono tanzim edemeyeceği ileri sürülmektedir. Yani bir bono tanzim eden, bunu kendisini lehtar göstererek düzenleyemez.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

“Bonoda “lehtar” ve “keşideci” sıfatları birleşemez, başka bir deyişle, keşideci kendisini “lehtar” olarak göstererek bono düzenleyemez. (Yargıtay 12. HD. 12.12.2006 T. 20729/2355; 28.11.2006 T. 19212/22365; 26.4.2004 T. 6030/10263 vb.)” (Talih Uyar – Bononun Geçerlilik Koşulları)

 

e) Düzenleme (Keşide) tarihi:

 

e.1) Düzenleme tarihinin "tediye tarihi" kısmında tekrar yazılmasının bononun geçerliliğini etkilemeyeceği:

 

“Bonoda tanzim tarihi 18.05.2000 olarak yazıldığı ve bu tarihin ayrıca bononun üst kısmında, "tediye tarihi" kısmında tekrar edildiği görülmektedir. Tanzim tarihinin bu şekilde ve tediye tarihi bölümünde tekrar edilmiş olması, 2. bir vade tarihi olarak kabul edilemeyeceği için bononun vasfını etkilemez.” (Yargıtay 12. HD T. 22.9.2005, E. 2005/17619, K. 2005/17739; T. 24.04.2003, E. 2003/6584- 9218 K. 7; HGK T. 07.03.1990, E.1989/68, K.1990/154)

 

e.2) Düzenleme tarihi ile vade tarihinin aynı gün olmasının senedin geçerliliğini etkilemeyeceği:

 

“Takip dayanağı bonoda, tanzim tarihi ile vade tarihinin aynı olması bono vasfını etkilemez. TTK.nun 615. maddesine aykırılık teşkil eden başkaca bir husus bulunmadığına göre, mercice her iki tarihin aynı günü göstermesi nedenine dayanılarak takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.” (Yargıtay 12. HD T. 18.12.1996, E. 1996/15550, K. 1996/15912)

 

e.3) Düzenleme tarihinin vade tarihinden sonra olması halinde senedin geçersiz olduğu:

 

“Vade tarihi tanzim tarihinden önceki bir tarih olduğundan senet bono niteliğinde değildir.” (Yargıtay 12. HD T. 22.9.1994, E. 1994/10675, K. 1994/10950)

 

f) İ m z a:

 

f.1) El ile imza zorunluluğu, parmak izi ve mühür kullanılamayacağı:

 

 Poliçe üzerindeki beyanların el ile imza edilmesi gerekir. El ile atılan imza yerine, mekanik herhangi bir araç veya elle yapılan veya onaylanmış bir işaret veya resmi bir şahadetname kullanılamaz. (TTK md. 756)

“Parmak izi veya mühür taşıyan belge, borçlu tarafından ikrar edilse bile, borçlu yönünden (poliçe) (bono) sayılamaz.” (Yargıtay 12 HD. 4.5.1995, E. 7132, K. 7154)        

 

f.2) Geçerli imzalar yanında geçerli olmayan imzaların bulunması halinde, senedin geçersiz imzalar dışında kalanlar için geçerli olduğu:

 

Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. (TTK md. 677)

Senette el ile imza atanlar yanında parmak izi ya da mühür kullananlar da varsa, el ile imzalayanlar yönünden senet geçerlidir.

 

f.3) Okuryazar olmamanın senetteki imzayı geçersiz kılmayacağı:

 

“Somut olayda, takibe dayanak yapılan senette tanzim edenin imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece senetteki imzanın itiraz eden borçluya ait olup olmadığı hususunda huzurda imza örnekleri de alınmak suretiyle yöntemince bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken yazılı gerekçe ile borçlunun okuryazar olmadığı nedenle imza atamayacağından bahisle sonuca gidilmesi yerinde değildir. Okuryazar olmama dayanak bonodaki imzayı geçersiz kılmayacağı gibi borçlunun başka belgelerde parmak izi kullanmış olması da dayanak bonodaki imzanın geçersiz olduğuna karine teşkil etmez.” (Yargıtay 12 HD. 10.02.2016, E. 2015/23264, K. 2016/3295)

 

f.4) İmzanın senedin ön yüzünde olması gerektiği:

 

“Keşidecinin el yazısıyla atılmış imzasının senedin ön yüzünde ve senet metninin altında bulunması gereklidir.” (Yargıtay HGK T. 5.10.2011, E. 2011/12-480, K. 2011/598)

 

 f.5) Keşideci dışında senede atılan ikinci imzanın aval şerhi sayılacağı, keşidecinin iki imzasının bulunması durumunun aval olarak kabul edilmeyeceği:

 

6102 sayılı TTK’nın 701 inci maddesi

“(1) Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır.

(2) Aval “aval içindir” veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır.

(3) Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.

(4) Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır.” hükmünü içerdiğinden muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Muhatabın veya düzenleyenin ikinci bir imza atmaları aval olarak kabul edilmez.

 

“TTK'nın 688/7. (6102 TTK md.776 ncı) maddesiyle 613/7. (6102 TTK md.701 inci) maddesi birlikte değerlendirildiğinde, bononun geçerli olması için, tek imza yeterlidir ve senet ön yüzüne atılan 2. imza aval şerhi sayılır. Ne var ki, bononun ön yüzüne keşideci tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzalar T.T.K.nun 613. maddesine göre aval olarak kabul edilemez. Ancak, keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılır.

Şirket yetkilisi tarafından da olsa senede atılan 2. imza, şirket kaşesi olmadan atılmış ise, burada keşideci sıfatı söz konusu olmayacağından, bu imza aval olarak kabul edilir ve bu imza sahibi borçtan şahsen sorumlu olur. Senette atılan her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez.” (Yargıtay HGK T. 5.10.2011, E. 2011/12-480, K. 2011/598)

 

g) Düzenleyen (keşide eden):

 

g.1) Bir kimsenin kendi adına poliçe düzenleyebileceği:

 

6102 s.Türk Ticaret Kanununun 673 üncü maddesinde “Poliçe bizzat düzenleyenin emrine yazılı olabileceği gibi, bizzat düzenleyen üzerine veya bir üçüncü kişi hesabına da düzenlenebilir.” hükmünün yer alması nedeniyle, bir kimsenin kendi adına poliçe düzenlemesi mümkündür.

 

g.2) Bir kimsenin kendi adına bono düzenleyemeyeceği:

 

“Poliçeye ilişkin hükümlerden hangilerinin bonoya da uygulanacağını gösteren 6102 sayılı TTK’nın 778 inci maddesinde poliçeyle ilgili 673 üncü maddeye atıf yapılmadığından, genellikle, bir kimsenin “kendi emrine” bono tanzim edemeyeceği ileri sürülmektedir. Yani bir bono tanzim eden, bunu kendisini lehtar göstererek düzenleyemez.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

“Bonoda “lehtar” ve “keşideci” sıfatları birleşemez, başka bir deyişle, keşideci kendisini “lehtar” olarak göstererek bono düzenleyemez. (Yargıtay 12. HD. 12.12.2006 T. 20729/2355; 28.11.2006 T. 19212/22365; 26.4.2004 T. 6030/10263 vb.)” (Talih Uyar – Bononun Geçerlilik Koşulları)

 

g.3) Vekaleten poliçe ya da bono düzenlenmesinin mümkün olduğu:

 

“Vekaleten senet imzalanması mümkündür. Vekilin bu konuda özel yetkisinin olması gerekir. Senedin düzenlenmesi sırasında alacaklı bu konuda titiz davranmalıdır. Aksi takdirde sadece senedi imzalayandan talepte bulunabilir. Vekaleten imzalanmış senetlerin gelmesi halinde protestosunun yapılması gerekir. Vekaletin araştırılması gerekli değildir.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

Temsil yetkisi bulunmayanların, temsilci sıfatıyla poliçe imzalamalarından doğacak sorumlulukları TTK 678 inci maddesinde açıklanmıştır.

 

g.4) Adi ortaklık adına senet düzenlenemeyeceği, ortaklar adına ise düzenlenebileceği:

 

Tüzel kişilik olmaması nedeniyle adi ortaklık olarak kambiyo taahhüdünde bulunulamaz. Adi ortaklık adına düzenlenen senette ortakların adı (ya da yönetici/temsilci ortağın adı) yazılı ise bu senedin ortaklık adına değil, ortaklar olarak tanzim edildiği kabul edilmelidir. Hiçbir ortak adı yazılı değil ve sadece adi ortaklık belirtilmiş ise (senet üzerinde imza bulunsa dahi) kambiyo taahhüdüne ilişkin beyan ehliyetsizlik sebebiyle hükümsüzdür. Ancak bu hükümsüzlük, sadece beyanda bulunan kimsenin (adi ortaklığın) borcu yönünden önem arz eder; senedin geçersizliğini gerektirmez. Ehliyetsiz kimsenin düzenlediği poliçe bu şahsı borç altına sokmaz; ancak, senet üzerinde bulunan diğer imza sahiplerine (örneğin kefile) borç yükler.

 

“Adi şirketin tüzel kişiliği bulunmadığı için, senede böyle bir ortaklığı göstermek üzere bir unvanın yazılmış bulunması yeterli değildir.(12. HD. T.10.09.1987, K. 10406). Ticari senetlerin düzenlenişine veya devrine vs... adi şirketlerin de katıldığı durumlarla ilgili olarak uygulamada en çok rastlanan hata bu noktaya ilişkindir. Adi şirketin tüzel kişiliği bulunmadığından, böyle bir şirket, bir ticari senette ancak bütün ortakları belirtilerek veya temsil durumu yeterli şekilde gösterilerek (keşideci, ciranta, muhatap v.s... olabilir). (Yargıtay 11. HD.14.06.1983 K. 3089) (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

g.5) Adi ortaklıkta, yönetici/temsilci ortağın kambiyo senedi düzenleyebilmesi için bu konuda ayrı ve özel bir yetkiye sahip olması gerekmediği:

 

“Adi ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm yer almadığı sürece, Borçlar Kanunu'nun 533/2 ve 534 /son (6098 s. TBK 637 ve 638) maddesi uyarınca şirket namına idareci ortak tarafından yapılan işlemlerin diğer ortakları da bağlayıcı nitelikte olmasına, adi ortaklıkta idareci ortağın statüsünün, Borçlar Kanunu'nun 449. (6098 s. TBK 547 nci) maddesinde düzenlenen ticari mümessile benzer bir nitelik taşımasına, aynı Kanunun 450. (6098 s. TBK 548 inci)  maddesi uyarınca, ticari mümessilin kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine sahip olmasına binaen, adi ortaklıkta idareci ortağın kambiyo senedi düzenleyebilmesi için  bu konuda ayrı ve özel bir yetkiye sahip kılınması gerekmemektedir.” (Yargıtay HGK T. 28.1.2009, E. 2008/12-825, K. 2009/32)

 

g.6) Senette düzenleyenin adının bulunmasının zorunlu olmadığı, imzasının bulunmasının yeterli olduğu:

 

6102 s. TTK’nın 671/1-h ve 776/1-g maddeleri gereğince senette keşidecinin (borçlunun) isminin yazılması zorunlu bir unsur değildir. Buna karşılık, senette keşidecinin (borçlunun) imzasının mutlaka bulunması icap eder.

 

“Bono veya emre muharrer senet, senedi tanzim edenin imzasını ihtiva eder. (6102 TTK. md. 776). Borçlu sıfatıyla senedi imzalayan kişinin gerçekte adının farklı olması, o senedi geçersiz hale getirmez. Önemli olan husus, senet altındaki imzanın, o senedi keşide eden (düzenleyen) borçluya ait olmasıdır. Kambiyo senetlerinde sorumluluğu tespit eden husus, borçlunun (keşidecinin) imzasıdır. İmzanın, "borçlu" veya "kefil, aval veren" sıfatlarından hangisi ile atılmış bulunduğunun da senette belli edilmesi gereklidir.” (Yargıtay HGK T. 5.10.2011, E. 2011/12-480, K. 2011/598)

(Not: Senedin ehliyetsiz bir kimse tarafından düzenlendiği anlaşılmakta ise, imza bulunup bulunmadığına bakılmaksızın senedin ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğu kabul edilmelidir.)

 

 

2- Ç E K:

 

a) Düzenleyen (keşide eden):

 

a.1) Gerçek kişilerin vekaleten çek düzenleyemeyecekleri:

 

5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5 inci maddesinin 3 üncü fıkrası  “Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. …” hükmünü içerdiğinden, gerçek kişiler adına vekaleten çek düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır. (2010/3 sayılı Genel Yazı).

 

b) Düzenleme yeri:

 

b.1) Düzenleme yerinin kısaltılarak yazılması:

 

“....takibe konu çek, kambiyo senedi vasfını haizdir ve kıymetli evrak olma niteliğini korumaktadır. ... Hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılması koşuluyla keşide yerinin kısaltılmış olması çekin çek olma niteliğini etkilemez.” (Yargıtay HGK. T. 04.06.2008, E. 2008/12-416, K. 2008/416)

 

 

III- KAMBİYO SENETLERİNİN PROTESTO İŞLEMLERİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR:

 

a) Genel olarak:

 

a.1) Protestonun bir tespit işlemi olduğu, tebliğ işlemi olmadığı:

 

6102 sayılı TTK’nın:

714 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının “Kabul etmemenin veya ödememenin, kabul etmeme veya ödememe protestosu denilen resmi bir belge ile belirlenmesi zorunludur.”

717 nci maddesinin ise, “(1) Protesto ayrı bir belge halinde düzenlenerek poliçeye bağlanır.

(2) Protesto, aynı poliçenin çeşitli nüshaları veya poliçenin aslı ile bir sureti ibraz edilerek düzenlenmiş ise protestoyu bu nüshalardan birine veya asıl senede bağlamak yeterlidir.

(3) Diğer nüshalara veya surete, protestonun, kalan nüshalarından birine veya poliçenin aslına bağlanmış bulunduğu kaydolunur.”

Hükümlerini içermesi nedeniyle yapılan işlem bir tespittir. Maddelerde tebliğe ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

 

“Keşideci protestoyu muhataba tebliğ ettirmek zorunda değildir, protestonun kanuni süresi içinde düzenlenmiş ve noter tarafından imzalanmış olması yeterlidir. Protestonun asıl borçluya (kabul eden muhatap veya bonoyu tanzim eden) tebliğ edilmemiş veya geç tebliğ edilmiş olmasının hiçbir önemi yoktur.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

a.2) Ödememe protestosunun yapılmasının sonuçları:

 

“Ödememe protestosunun çekilmesiyle, senedin tedavül senedi olma özelliği sona erer. Ciro zincirinin devamı (uzaması) imkanı kalmaz. Dolayısıyla, ödenmediği için protesto edilmiş bir senet üzerindeki ciro, sadece alacağın temliki hükümlerini yaratır. Protestonun çekilmesiyle, müracaat borçlularının o ana kadar donmuş (uyur) vaziyette duran garanti sorumlulukları canlanır.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

a.3) Sakat protesto

 

6102 sayılı TTK’nın 721 inci madde hükmü gereğince, noter tarafından imza edilen protesto kanuna uygun olarak düzenlenmediği veya içindeki kayıtlar yanlış olduğu takdirde de geçerlidir. Ancak, ikinci fıkrada noter hakkında disiplin hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiş bulunduğundan, sakat protesto yapılması, noterin disiplin yönünden sorumluluğunu gerektirebilir.

Uygulamada, yazım hatası sonucu senet miktarının noksan veya fazla yazıldığı görülmektedir. Belirtilen maddede yer alan hüküm gereğince, bu durum protestonun (ödememenin tespit edilmesinin) geçerliliğini etkilememektedir. Protesto keşide ettiren hamilin talep etmesi halinde Noterlik Kanunu’nun 81 inci maddesi doğrultusunda işlem yapılması da mümkün bulunmaktadır.

 

a.4) Senet hamili kişilerin de protesto çekebilecekleri:

 

“Senet alacaklısı olan hamil, banka olabileceği gibi kişi de olabilir.

Bankaya tahsil ve temlik yahut rehin cirosu ile tevdi edilen senedin vadesinde ödenmesi mümkün olmazsa bankalar kambiyo se­netlerini protesto edilmek üzere notere verirler.

Ancak, kambiyo senetlerinin protesto için bankalar tarafından notere verilmesi şart olmayıp, hamil doğrudan doğruya noterliğe protesto için başvurabilir.” (1978/36 sayılı Genelge)

 

a.5) Protesto isteminde bulunan bankaların ve kişilerin Türk Ticaret Kanununun 716 ncı maddesinde gösteri­len hususları kapsayacak şekilde yazılı ve imzalı beyanda bulunmaları gerektiği:

 

a.5.1) Bilgilerin hamil tarafından yazılı ve imzalı olarak verileceği – Bu bilgileri kapsayan belgenin dairede kalacak nüshaya ekleneceği:

 

1975/20 sayılı Genelge’de: “Hukuk işleri Genel Müdürlüğünün 31 Mart 1975 gün ve 9317 sayılı yazılarında da işaret olun­duğu gibi; kambiyo senetlerinin protestosunda, noterler keşidecinin istemine ve 6102 s. TTK’nın 716 ncı maddesinde gösteri­len hususları kapsayacak şekilde verecekleri bilgilere göre işlem yapmak zorunluluğundadırlar.

 

Türk Ticaret Kanununun 716 ncı maddesinde protestonun;

a) Protestoyu çeken ve kendisine protesto çekilen kişilerin adlarını veya ticaret unvanlarını,

b) Kendisine protesto çekilen kişinin, poliçeden doğan taahhüdünü yerine getirmeye davet edildiği halde, taahhüdünü ifa etmemiş, kendisi bulunamamış veya ticaret yerinin ya da konutunun belirlenememiş olduğuna ilişkin bir şerhi,

c) Sözü geçen davetin yapıldığı veya davet teşebbüsünün sonuçsuz kaldığı yer ve güne ait bir şerhi ve

d) Protestoyu düzenleyen noterin imzasını,

içermesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca kısmi ödemenin protestoda gösterilmesi gerektiğine de işaret olunmuştur.

Bunlardan başka kabul için kendisine bir poliçe ibraz edilmiş olan muhatap, poliçenin ertesi günü tekrar ibrazını istemiş ise bu durumun da protestoya yazılacağı emir olunmaktadır.”

 

1978/35 s. Genelge’de: “Protestoya kaydedilen bilgilerin keşideci tarafından verildiğini tevsik bakımından, keşidecinin bu bilgilerin tamamını içine alacak yazılı ve imzalı beyanının bulunması gerekir.

… neticede protesto edilecek ticari senetlerin notere tevdi edilmesinde örneği ilişik for­mun kullanılmasının yerinde olacağı sonucuna varılmıştır.”

(Formun örneği ve içermesi gereken bilgiler bu Genelge ve ekinde gösterilmiştir.)

 

2003/36 sayılı Genel Yazı’da: “Hamili şahıs olan emre muharrer senetlerin protestosunda, ihbar ve ibrazla ilgili mükellefiyetlerin yerine getirildiğine ve muhatabın protesto edilmesi istendiğine dair imzalı beyanının alınması gerektiği düşünülmektedir.”

 

1978/36 sayılı Genelge’de: “… protestoya kaydedilen bilgilerin keşideci/hamil (banka veya kişi) tarafından verildiğini tevsik bakımından, keşidecinin/hamilin bu bilgi­lerin tamamını içine alacak yazılı beyanına ait tutanak veya bel­genin de dairede kalacak protesto nüshasına eklenmesinin yerin­de olacağı düşünülmektedir.”

 

1978/12 sayılı Genelge’de de: “Noterin, protesto evrakına dercedilecek olan bu hususları, getirilen ticari senette yer alan kayıtlar ile keşideci kişi veya banka­nın bizzat vereceği bilgilerden öğreneceği tabiidir. Keşideci de bu bilgileri, notere imzasını taşıyan yazılı beyanda bulunmak ve yeter­li ve geçerli belge ibraz etmek suretiyle verecektir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 716 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yazılı bulunan ve senet muhata­bına taahhüdünü yerine getirmek için  usulünce davetin yapıldığına ve davetin semeresiz kaldığına ilişkin hususların, ödemeye daveti yapmakla kanunen yükümlü olan senet hamilinin vereceği bilgilere göre noter tarafından protesto evrakına kaydedilmesi kanuna uy­gun olacaktır.”

 

Denildiğinden, 6102 sayılı TTK’nın 716 ncı maddesinde gösteri­len hususları kapsayacak bilgilerin hamil (banka veya kişi) tarafından yazılı ve imzalı olarak verilmesi ve bu bilgileri kapsayan belgenin de dairede kalacak nüshaya eklenmesi gerekmektedir.

 

a.5.2) Poliçenin kabulü ve ödenmesi ile bononun ödenmesi için zorunlu olan ibrazın yapıldığının bildirilmesi gerektiği, doğruluğunun noter tarafından araştırılmayacağı:

 

Yukarıda ilgili bölümlerde açıklandığı üzere; senedi ödeyecek borçlunun (poliçede muhatabın, bonoda da keşidecinin), poliçenin ya da bononun el değiştirmesi halinde ödeme gününde kimin elinde bulunduğunu bilemeyeceği için hamilin, senedi borçluya (poliçede muhataba ve bonoda da keşideciye) ibraz etmesi gerekir.

 

Konuya yer verilen;

2003/27 sayılı Genelge’de “1975/20 sayılı Genelge’de protesto çekilen şahsın taahhüdünü yerine getirmeye davet edildiği halde yerine getirmediği veya bulunamadığı şerhinin Türk Ticaret Kanunu'nun 628. (6100 s. TTK’nın 716 ncı) maddesi uyarınca araştırılması gerektiği, 1978/35 sayılı Genelge’de ise, protesto taleplerinde bulunulması ile ilgili şartlar belirtilmiştir. Buna göre Türkiye Bankalar Birliğinin 18.08.1978 gün  ve 6546 sayılı yazılarında da değinildiği üzere, protesto edilecek ticari senetlerin noterlere tevdiinde ihbar ve ibrazın yapıldığına dair kayıtların aranacağı, bu konuda kullanılacak formun özel sütununda (İhbarın veya ibrazın yapıldığı tarih ve şeklinin) belirtileceği ve notere tevdiinde örneği 1978/35 sayılı Genelge ekinde gösterilen matbu formun kullanılacağı açıklanmıştır.

Ticari senetlerin notere tevdiinde aranması zorunluluğuna değinilen "ihbar veya ibrazın yapıldığına ilişkin kaydın" mevcut bulunduğunun, protesto işleminin içeriğinde de belirtilmesinin bu konuda karşılaşılan sakıncaların önüne geçeceği düşünülmektedir.”

1978/12 sayılı Genelge ve bu Genelge’de yer alan Adalet Bakanlığı görüşünde “6102 sayılı TTK’nın ibraz başlığını taşıyan 708 inci maddesinde “Belirli bir  günde veya düzenlenme gününden ya da görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek bir poliçenin hamili, poliçeyi ödeme gününde veya onu izleyen iki iş günü içinde ödenmek üzere ibraz etmelidir.” denilmesi suretiyle ödemeye davet yükümlülüğünün senedi elinde bulundurana ait olduğu açıkça belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere senetten doğan taahhüdün yerine getirilmesi için borçluyu davet hususunda noterin doğrudan bir yetkisi bulunmadığı gibi, protesto düzenlenmesini isteyip de ödemeye davet mü­kellefiyetini yerine getirdiğini beyan eden senet hamilinin bu beya­nının doğruluk derecesini araştırmakla (noteri) yükümlü kılan bir yasa hük­mü de bulunmamaktadır.

Bu bakımdan, tanzim olunan protestoya keşidecinin verdiği bilgiler esas alınarak yazılan kayıtların yanlışlığının sonradan ortaya çıkması halinde noterin, 6102 sayılı TTK’nın 721 inci maddesine göre hukuki, inzibati veya cezai yönden sorumlu tutulmaması ve bütün sorumluluğun keşideciye ait olması gerekmektedir.”

denilmiştir.

 

Buna göre, protesto için getirilen senetlerde ibrazın yapıldığının mutlaka aranması, bu bilginin hamil tarafından yazılı olarak verilmesi ve ibrazın yapıldığına ilişkin kaydın mevcut bulunduğunun protesto işlemi içeriğinde de belirtilmesi zorunlu bulunmakla birlikte, hamil tarafından verilen bu bilgilerin doğruluğunun noter tarafından araştırılması gerekmemektedir.

 

a.5.3) Bir­den çok sorumlusu bulunan senedin protestosunun, hangi borçluya çekileceğinin yazılı olarak notere bildirilmesi gerektiği:

 

1975/20 sayılı Genelge’de Senet hamilinin, 6102 s. TTK’nın 716 ncı maddesinde gösterilen hususları kapsayacak şekilde verecekleri bilgilere göre işlem yapmaları; bir­den çok sorumlusu bulunan senedin protestosunun, hangi borçluya çekilmesi gerektiğinin yazılı olarak notere bildirilmemesi halinde Türk Ticaret Kanunun 6102 s. TTK’nın 719 uncu maddesi uyarınca ve  Hukuk işleri Ge­nel Müdürlüğünün yazılarında sözü geçen şekilde bütün borç­luları kapsayacak şekilde protesto işlemi yapılması gerektiğinin bi­linmesini rica ederim.” denildiğinden buna göre işlem yapılması gerekmektedir.

 

a.6) Senet borçlusunun protesto edilmesinin yeterli olduğu, ayrıca cirantanın protesto edilmesi koşulunun bulunmadığı:

 

6102 sayılı TTK’nın 730 uncu maddesi gereğince, senet hamili;

a)        Görüldüğünde veya görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi şart olan poliçeyi ibraz,

b)        Kabul etmeme veya ödememe protestosunu düzenleme,

c)        “Gidersiz iade olunacaktır” kaydının bulunması halinde, poliçeyi ödeme amacıyla ibraz,

için belirli süreleri geçirmesi halinde, kabul eden kişi hariç olmak üzere, cirantalara, düzenleyene ve diğer borçlulara karşı sahip olduğu hakları kaybeder.

 

Bu sebeple, hamil süresi içinde kabul etmeme ve ödememe durumunu protesto ile tespit ettirmelidir. Senet borçlusunun, poliçeyi kabul etmediğinin ya da bono borcunu ödemediğinin protesto ile tespiti yeterli olup, ayrıca cirantalar yönünden de protesto ile bir daha tespit yapılması gerekli değildir. Diğer bir anlatımla, poliçeyi kabul edip etmeme ve bonoyu ödeyip ödememe senet borçlusunun yerine getirmesi gereken hususlar olduğundan, protesto ile tespitin de senet borçlusu için yapılması zorunludur. Diğer taraftan cirantalar için de böyle bir tespitin yapılacağına dair TTK’da bir hüküm de bulunmamaktadır.

 

Poliçenin kabul edilmediğinin ya da bono borcunun ödemediğinin protesto ile tespitinin yapılması yanında hamilin, TTK’nın 723 üncü maddesi gereğince, cirantalara ve düzenleyene müracaat hakkının kullanılması hakkının doğduğunun bildirilmesi amacıyla protesto gününü izleyen dört iş günü içinde, kabul etmeme veya ödememe hallerini, kendi cirantasına ve düzenleyene ihbar etmek zorundadır. Her ciranta da aldığı ihbarı, bunları aldığı günü izleyen iki iş günü içinde kendi cirantasına ihbar eder.

İhbarı yapacak olan kişi bunu noter aracılığıyla veya sadece poliçenin iadesi yoluyla yapabilir.

 

“İbrazında ödenmeyen bononun borçlusu mütemerrit olacağından (borcunu ödemeyen durumuna düşeceğinden), hamilin müracaat borçlularına başvurabilme hakkı doğar. Ne var ki bu hakkın kullanılması için TTK’nın 626. (6102 s. TTK’nın 714 üncü) maddesindeki süre ve şartlarda senedin keşidecisinin protesto olunması zorunludur. Aksi halde TTK’nın 642. (6102 s. TTK’nın 730 uncu) maddesi gereği hamil, keşideci dışındaki müracaat borçlularına (lehtar ve cirantalara) karşı sahip olduğu müracaat hakkını kaybeder. Ancak keşideci ve kefilin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.” (Yargıtay HGK T. 22.3.2000, E. 2000/12-706, K. 2000/181)

 

“… lehtar, ciranta C.T.E. ve keşideci hakkında uygulanması gereken TTK’nın 626 (6102 – 714 üncü) ve 642. (6102 – 730 uncu) maddeleri gereğince keşideci protesto edilmediği takdirde hamil, lehtara ve diğer cirantalara karşı müracaat hakkını kaybeder. Anılan madde hükümlerine göre keşidecinin protesto edilmesi yeterli olup ayrıca cirantanın protesto edilmesi koşulu getirilmemiştir. Bu nedenle yazılı şekilde ciranta lehtara protesto çekilmediğinden bahisle bu kişi hakkında takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.” (Yargıtay 12. HD T. 5.6.1997, E. 1997/6313, K. 1997/6645)

 

“Takip hamil tarafından senet lehtarı K. Y. hakkında yapılmıştır. Hamilin cirantasına müracaatı keşidecinin TTK’nın 626 (6102 – 714 üncü) ve 642. (6102 – 730 uncu) maddeleri gereğince süresinde protesto edilmesiyle mümkündür. (Yargıtay 12. HD T. 22.6.1982, E. 1982/5292, K. 1982/5683)

 

a.7) Yabancı dilde yazılmış senetlerin protestosunda uygulanacak yöntem:

 

“Son günlerde bazı noterlerden intikal eden sorulardan, yabancı dilde yazılmış kıymetli senetlerin protesto için noterliklere getirildiği ve bunların gerçekten kıymetli senet olup olmadığının o anda tespitinin mümkün olmaması karşısında yapılacak işlemlerde tereddüt edildiği anlaşılmıştır.

Bunun üzerine konu Birliğimizce incelenmiş, Adalet Bakanlığından görüş istenmiş ve yabancı dilde yazılmış kıymetli bir senedin protesto için noterlere gönderilmesinden önce, o senedin bir noterde Türkçeye tercüme ettirilmesi ve Türkçeye çevrilmiş metin ile birlikte aslının notere tevdi edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu görüşümüz 28.1.1988 tarih ve 50/845 sayılı yazılarımız ile Bankalar Birliğine intikal ettirilerek keyfiyetin genelge halinde tüm bankalara duyurulması rica olunmuş idi.

Anılan Birlikten aldığımız 3 Şubat 1988 gün ve R/11-1803 sayılı yazıda sonuç olarak, yabancı dilde yazılmış kıymetli senetlerin protestosu gerektiğinde, daha önce tercüme edilmiş Türkçe' si ile birlikte ve yasal süre içinde notere tevdi edilmesi konusunun tüm Bankalara duyurulduğu bildirilmiştir.” (1988/9 s. Genelge).

 

a.8) Vadenin tatil gününe rastlaması – Protestonun iş gününde yapılması zorunluluğu*:

 

6102 sayılı TTK’nın 714 üncü maddesiyle, bu maddeye atıfta bulunan 778 inci maddesi, ödememe protestolarının vadeyi izleyen iki  iş günü içinde çekilmesini öngörmekte olmasına göre; vadesi Perşembe'ye rastlayan senetlerin Cuma veya Pazartesi; vadesi Cuma'ya rastlayan senetlerin Pazartesi veya Salı, vadesi Cumartesi veya Pazar'a rastlayan senetlerin de (ödeme günü Pazartesi oldu­ğundan) Salı veya Çarşamba günleri protesto edilmelerinde yasal bir sakınca bulunmadığı hususu öteden beri gerek Adalet Bakanlığı ve gerekse Birliğimiz görüşü olarak tereddüt eden noterlere bildi­rilmiş bulunmaktadır.

Ödememe protestosunun ilgilisi tarafından vadeyi izleyen birinci iş günü çekil­mesi istendiğinde birinci iş gününde, ikinci iş günü çekilmesi isten­diğinde de ikinci iş günü çekilmesinde yasal bir sakınca bulunmamaktadır.”

 (1982/19 s. Genelge ve 1998/56 sayılı Genel Yazı)

* (Tatil günleri ve protestonun iş gününde yapılması zorunluluğu için 6102 s. TTK’nın 752, 778/i md. bakınız)

 

 

 a.9) Çek protestosunda dikkate alınacak hususlar ve uygulanacak yöntem:

 

5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3 üncü maddesi hükümlerine göre ödenmek üzere muhatap  bankaya ibraz edilmesine rağmen ödenmeyen ve bu maddeye göre işlem yapılan çeki, hamilin protesto ettirmek istemesi halinde, uygulanacak işlemler konusunda intikal ettirilen tereddütler nedeniyle görüş istenilmesi üzerine        Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 22.10.1996 günlü 15424 sayılı yazıda:

 “Bilindiği gibi yasa koyucu, kıymetli evrakın kambiyo senetleri (Poliçe, Bono, Çek) bölümünü oluşturan poliçe hakkında ayrıntılı hükümler düzenlemiş ve bono ile çek için bu senetlere ilişkin özel durumu göz önüne alarak bir takım kurallar kabul ettikten sonra, her iki senette müşterek olabilen hususlar bakımından, poliçedeki öngörülen hükümlere yollamalar yapmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 818 inci maddesi, poliçede öngörülen hükümlerden hangilerinin çekler yönünden uygulama olanağının bulunduğunu düzenlemiştir.

 6102 sayılı TTK’nın 818/1-ı maddesi, çek protestolarının, aynı Kanun’un 715 ila 717 nci ve 719 ila 721 inci maddelerine göre yapılacağını amirdir. Bu bakımdan çekin ödememe protestosu, yukarıda yazılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak ve 716 ncı maddede gösterilen bütün kayıtlara yer verilecek şekilde noter tarafından tanzim edilmesi gerekmektedir. Protesto, noter tarafından hazırlanırken dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, çekin şekil şartlarını havi olup olmadığının tespitidir. Çekin şekil şartları, 6102 sayılı TTK’nın 780-781 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelerde sayılan ve TTK gereğince bulunması zorunlu olan esaslı unsurların bulunmaması hallerinde, protesto çekilemez. Şartları oluşursa ihtarname veya ihbarnamelerin gönderilmesi gerekmektedir.

 

 6102 sayılı TTK’nın 808 inci maddesi gereğince, hamil tarafından çekin süresinde muhatap bankaya ibraz edilmesine rağmen muhatap tarafından ödemeden imtina edilirse, zamanında ibraz edilmiş olan çekin ödenmemiş olduğu ve ödememe hali;

 a) Resmi bir belge, “protesto” ile,

 b) Muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla,

 c) Bir takas odasının, çek zamanında teslim edildiği halde ödenmediğini tespit eden tarihli bir beyanıyla

tespit edilebilir.

Bu tespit, hamilin, cirantalar, düzenleyen ve diğer çek borçlularına karşı başvurma hakkını kullanması bakımından önemlidir. Zira bu tespit yapılmadığı takdirde hamil, belirtilen müracaat borçlularına başvuramaz.

 

 Çekin ibraz müddeti, 6102 sayılı TTK’nın 796 ncı maddesinde belirlenmiştir. Kanunda yazılı süreler içinde çekin muhatap bankaya ibraz edilmesi gerekir. Müddetinde ibraz edilmeyen çek, çek olma vasfını kaybedeceği gibi hamil, çek borçlularına, cirantaya ve keşideciye  müracaat hakkını  kaybeder.  Ödemeden imtina protestosu bu bakımdan çok önemlidir. Ödemeden imtina protestosunu veya buna eş tespitlerin ibraz müddetini geçirmeden önce yapılması lazımdır. İbraz müddetinin son gününde çek bankaya ibraz edilmiş ve bankada çekin karşılığının bulunmadığı anlaşılmış ise, hamil, bu hali ile bankaya tespit ettirdikten sonra, protesto veya buna uygun tespit yaptırmak istemesi halinde notere müracaat edebilir. Hamilin son günü çeki bankaya ibraz etmesi protesto keşide etmesi zaman bakımından yetersiz olması durumunda, tespitin son günü yapıldığı tevsik edilmesi şartıyla protesto müteakip iş gününde de yapılabilir .(6102 s. TTK md. 809/2). Ayrıca çekin son ibraz günü tatile gelirse, ibrazı ve protestosu tatili takip eden iş gününde yapılır.

 Noter, önüne gelen çekin bankaya müddeti içinde ibraz edilip edilmediğini araştıracak, eğer çek üstünde bunu belirtir bir kayıt yoksa hamilden, süresinde muhatap bankaya çeki ibraz ettiğini gösterir bir belgenin gösterilmesini isteyecektir. Bu şartlar gerçekleştiği takdirde noter çek borçlusuna bonodaki usule göre protesto gönderebilir. Muhatap bankaya protesto gönderilmesi mümkün değildir. Söz konusu çeklerin mutlaka banka aracılığı ile protesto edilmek üzere notere verilmesi de şart değildir. Hamil kendisi bizzat protesto için çeki notere tevdi edebilir.

 

 Çek, mahiyeti itibariyle borç ikrarını havi bir belge değil, sadece havale niteliğinde bir ödeme emri şeklinde olduğundan, poliçelerdeki gibi kabul etmeme protestosu mümkün görülmemektedir.

 Bu itibarla, ilgili yazınızda sözü edilen durumlarda, yukarıda izah edilen şekilde hareket edilmesinin ve protestonun ona göre yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir” denilmiştir. (1996/52 s. Genelge)

 

a.10) Tahsil ya da temlik cirosu nedeniyle bankalarda bulunan çeklerin protestosu:

 

Konuya ilişkin 1988/29 sayılı Genelge’de; “İş Bankası Genel Müdürlüğünden gönderilen bir  yazıda, {Bankamız şubelerince tahsile alınan veya temlik cirosuyla Bankamıza verilen, başka bankaların şubeleri üzerine keşideli çekler, ibraz süreleri içersinde bu şubelere ibraz edilmekte, ancak muhatap bankalar bazı nedenlerle hiç veya kısmen karşılığı olmayan bu çeklerin arkasına şerh vermekten kaçınmaktadır.

Bu durumda, Bankamız, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 808 inci maddesine göre, ibraz süresi geçmeden mevcut durumu protesto belgesi ile belgelendirmesi için mahalli noterlere başvurmakta, ancak noterler, bankalar arası nahoş bir harekete meydan vermemek gerekçesi ile istemlerimizi geri çevirmektedirler. Böyle çekin ibraz süresi içinde ibraz edildiğinin ispatı mümkün olmamakta ve karşılıksız çek keşidesinin hiçbir sonucu doğmamaktadır. Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde konunun çözümlenmesini bilgi ve ilgilerinize sunarız.} denilmiş bulunmaktadır.

Konu Yönetim Kurulumuzda görüşülerek; bu hususta Türkiye Bankalar Birliğinden görüş istenmesi uygun bulunmuştur. Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreterliğinden konuya ilişkin olarak gönderilen 12 Nisan 1988 gün ve 5594 sayılı yazıda sonuç olarak:

{Konu Birliğimiz Yönetim Kurulunun 30.3.1988 günlü toplantısında ele alınmış olup, varılan sonuca göre, ibraz süresi geçmeden mevcut protesto belgesi ile belgelendirilmesini sağlamak üzere noterlere başvurulması halinde bu taleplerinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 808 ve 809 uncu maddelerine göre işleme konulması yasal  bir zorunluluktur.} yönünde cevap verildiğinden, konuya ilişkin talepler geldiğinde buna göre işlem ifasını rica ederim.” denildiğinden,  tahsil ya da temlik cirosu nedeniyle bankalarda bulunan çeklerin protestosunun da yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda yapılması icap etmektedir.

 

 

a.11) Protesto evrakının postaya verilme süresi:

 

“Keşide edilmesi günle sınırlı o!an protesto işlemlerinin düzenlendiklerinin ertesi günü veya işlerin çok olması halinde ise mümkün olan en kısa süre içinde postaya verilmesi gerekmektedir.” (1988/74 s. Genelge’nin 7 nci maddesi)

 

a.12) Çalışma saatleri içinde getirilen protestoların kabul edilmesi gerektiği:

 

“Gerek yukarıda sözünü ettiğimiz protokol hükümleri ve gerekse mesleki menfaatlerimiz açısından kambiyo senetlerinin taksimine ilişkin Oda kararlarına karşı çıkılmaması ve iş kabul saatleri içinde getirilen protesto işlemlerinin zorluk çıkarılamayarak, banka görevlilerine anlayışla davranılmasının yerinde olacağı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, odalarca yapılan senet taksimlerine fazlaca itiraz olunmaması ve iş kabul saatleri dahilinde getirilen protesto işlemlerinin mut­laka kabulü gerektiğinin bilinmesini rica ederim. (1986/71 s. Genelge)

 

“Senet protestosu kabul saatlerinde noterliklerin farklı saat uygulamalarının ortaya çıkardığı sorunların giderilmesini teminen standart bir uygulama getirilmesine ilişkin Türkiye Bankalar Birliği başvurusu üzerine konu Yönetim Kurulu'nun 04.06.2003 günlü toplantısında görüşülmüştür.

 1512 sayılı Noterlik Kanununun 40 ıncı maddesi gereğince noterlik dairesinin resmi daire sayılması nedeniyle, çalışma saatleri konusunda bulunduğu yerdeki resmi dairelerin çalışma saatleriyle bir paralellik kurulmuş, ancak Noter Odalarına belli koşullarla çalışma saatlerini düzenleme yetkisi verilmiştir. Noterlik Kanununun 51 inci maddesi hükmüne göre, noterlik dairesinde günlük çalışma saati diğer resmi dairelerle başlar Noter Odaları, kendilerine bağlı noterliklerin günlük çalışma ve tatil saatlerini, Odanın her yıl ki olağan genel kurul toplantısında, bir yıl süreyle uygulanmak üzere belirler ve Türkiye Noterler Birliği ile Adalet Bakanlığına bildirir. Ancak belirlenen bu iş kabulü süresi, aynı yerdeki diğer resmi dairelerden en çok bir saat fazla olabilir.

 Bu itibarla, 1986/71 sayılı genelgede de duyurulduğu üzere iş kabul saatleri içinde getirilen protesto işlemlerinin mutlaka kabulü gerekmektedir.” (2003/60 s. Genel Yazı)

 

b) Yetkili noterlik:

 

b.1) Yetkili noterlik - Yetkisiz noterin düzenlendiği protestonun geçersiz olduğu:

 

TTK’nın 755 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca, poliçeyi kabul veya ödeme için ibraz etmek, protesto çekmek, poliçenin bir nüshasının verilmesini istemek gibi belirli bir kişi nezdinde yapılacak olan bütün işlemlerin, bu kişinin ticaret yerinde ve böyle bir yeri yoksa konutunda yapılması gereklidir.

Bu madde hükmü; TTK’nın 778 inci maddesinin (i) bendi gereğince bonolarda, 818 inci maddesinin (r) bendi gereğince de çeklerde de uygulanır.

 

1981/52 sayılı Genelge’de “Kambiyo senetlerinde ödeme yerinin gösterilmesi gereklidir. (6102 s. TTK 671, 776, 780)

TTK’nın 671 inci maddesi gereğince ödeme yerinin poliçede gösterilmesi zorunludur. TTK’nın 672 nci maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince, ödeme yeri poliçede ayrıca gösterilmemiş ise muhatabın adı yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da muhatabın yerleşim yeri sayılır. (6102 s. TTK 672/3). Ödeme yeri ile ilgili olarak bonoda da açıklık bulunmadığı takdirde düzenleyenin adının yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da düzenleyenin yerleşim yeri sayılır. (6102 s. TTK 777/3).

Ödeme yeri gösterilmemiş bonoda, düzenleme yeri de gösterilme­miş ve keşidecinin yanında da bir mahalden bahsedilmemiş ise, ödeme yerini TTK 777 nci maddeye dayanarak saptamak imkansız olur. Böyle bir belge bono sayılamaz, adi bir senet sayılır.

Bütün hallerde senedin ibraz yeri ödemeye davet edilen şahsın ticaret yeri olmasına göre, protestonun da ödemeye davet edilen yer noteri tarafından düzenlenmesi gerektiği düşünülmektedir.” açıklamasına yer verilmiştir.

 

“Poliçeye ilişkin ‘muamelenin yapılacağı yeri’ gösteren 667’nci (6102 s. TTK’nın 755 inci) maddesinin bonoya tatbikinde, artık, ‘muhatap’ değil, ‘bonoyu tanzim eden şahıs’ göz önünde bulundurulacaktır. Yani, ödeme için ibraz, protesto tanzimi vs... gibi muameleler bononun asli borçlusu olan ‘senedi tanzim edenin’ ticaret yerinde, böyle bir yer yoksa meskeninde yapılacaktır.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

(NOT: 1981/52 sayılı Genelge’nin 2 nci maddesinde yer alan açıklamada, “hamil ödemeyi senette imzası bulunanlardan is­tediğinden isteyebilmektedir. Bu nedenle de senedi ibraz ettiği-ödemeye davet ettiği-kimsenin ticari yerinde, ticari yeri yoksa ikametgahındaki noterlikte protesto ettirebileceği düşünülmektedir.” denilmiş ise de, burada müracaat borçlularına başvurma hakkı ve kapsamı ile senet borçlusuna ibraz karıştırılmıştır. Hamilin müracaat borçlularına başvurabilme hakkı ancak, bono borçlusuna (bonoyu düzenleyene) senedin ibraz edilmesi üzerine ödeme yapılmamasından ve bunun da protesto ile tespit edilmesinden sonra doğar.)

 

“Yetkisiz bir kimsenin düzenlendiği protesto geçersizdir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 755. maddesi hükmü göz önünde tutulursa, poliçeyi kabul veya ödeme için ibraz etmek, protesto çekmek, poliçenin bir nüshasının verilmesini istemek gibi belirli bir kişi nezdinde yapılacak olan bütün işlemlerin, bu kişinin ticaret yerinde ve böyle bir yeri yoksa konutunda yapılması gereklidir. Bu esaslara uyulmadan, herhangi bir notere protesto düzenlettirilmesi halinde, hamil ve noter tazminatla sorumlu olurlar.” (Prof. Dr. Fırat ÖZTAN - Kıymetli Evrak Hukuku)

 

b.2) İhtilaf halinde yetkili merciinin belirlenmesinin protestoda yetki kuralını değiştirmeyeceği:

 

Başka bir mahal bankasının hamili bulunduğu senetlerin borç­lunun ikametgah adresindeki noterlikte protesto edilmesi istendiğinde, senet üzerinde ihtilaf halinde yetkili merci olarak gösterilen yerin ikametgahtan başka bir yer olması nedeniyle protestosu hususunda tereddüt hasıl olduğu anlaşılmıştır.

Konu Yönetim Kurulumuzda görüşülmüş ve yapılan müzakereler so­nunda bonoda veya başkaca bir kıymetli evrakta, ihtilaf halinde yetkili merci olarak başka bir mahal hakimliğinin gösterilmesinin ve bu bono­nun protesto anında başka bir mahal banka elinde bulunmasının bu se­nedin protesto işleminin borçlunun ikametgahı noterliğince yapılmasına ilişkin yasa hükmünü değiştirmeyeceği sonucuna varılmış ve keyfiyetin genelge halinde tüm noterlere duyurulmasına karar verilmiştir. (1991/71 sayılı Genelge)

 

b.3) Borçlunun ticaret yerinde ya da böyle bir yeri yoksa konutunun bulunduğu yerde banka şubesi bulunmasa dahi o yer noterliğinin yetkili olduğu:

 

 TNB’nin sorusu üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen ve 9.8.1993 tarihli (60) sayılı Genelge’de yer verilen 9.7.1993 tarihli, 29514 sayılı yazıda:

"Tokat Sulusaray İlçesinde bankanın bulunmaması nedeniyle, 10 ki­lometre uzaktaki Ziraat Bankası Yeşilyurt Şubesinin, Sulusaray ilçesinde ikamet eden borçlulara ait senetlerin protestoları için Sulusaray Noterliğine götürmesi mecburiyetinin bulunup bulunmadığı konusunda, banka bulunmayan diğer il­çelere de emsal olmak üzere Bakanlığımızdan görüş istenilmiş olmakla konu in­celendi.

1512 sayılı Noterlik Kanununun 105 inci maddesi gereğince, ticari se­netlerde kabul etmeme ve ödememe protestolarının Türk Ticaret Kanunu hü­kümlerine göre yapılması gerekmektedir.

Türk Ticaret Kanununun 667/1 inci maddesi (6102 s. TTK’nın 755 inci maddesinin 1 inci fıkrası) uyarınca, poliçenin, protesto işleminin borçlunun ticaret yerinde ve böyle bir yeri yoksa konutunda yapılması gerekmektedir. Aynı kanunun 690 ve 730 uncu maddeleri (6102 s. TTK 778 ve 818) gereğince ise poliçeler hakkındaki bu hükmün, bono ve çek protestolarında da uy­gulanması gerekmektedir. Bu nedenle, Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince kambiyo se­netlerinin protesto işleminin, öncelikle borçlunun ticaret adresi noterliğinde, ti­caret adresi yoksa mesken adresi noterliğinde yapılması gerekmektedir.

Bilindiği gibi, Türkiye Noterler Birliği, ticari senetlerin protestosu hakkında bankalarla protokol yapmış bulunmaktadır. Bu protokolün birinci maddesi ge­reğince, her bankanın protesto edilecek senetleri kendi memurları vasıtasıyla noterliğe getirmesi ve geri alması gerekmektedir; Senetler, zimmet defterine imza edilerek verilmekte ve geri alınmaktadır.

Esasen bankalar da protesto için notere başvuran birer iş sahibidirler. Her iş sahibi gibi işini yaptırmak isteyen bankaların da dairesinde görev yapmak zo­runda olan notere gelmeleri ve işlerini yaptırmaları tabi bulunmaktadır.

Bu itibarla, açıklanan kanun hükümleri ve protokol hükümleri karşısında, ödenmeyen senetlerin protestoları için bankaların kendi memurları vasıtasıyla senetleri ilgili noterliğe getirmelerinin ve geri almalarının hukukumuza uygun olacağı düşünülmektedir." denildiğinden, bu durumlarda yetkili noterliğin buna göre belirlenmesi gerekmektedir. (1993/60 sayılı Genelge)

 

b.4) Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki tüm noterliklerin yetkili olduğu:

 

Bilindiği üzere;

1512 sayılı Noterlik Kanununun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası “Şu kadar ki, bir ilin belediye sınırları içinde birden fazla noterlik bulunduğu takdirde, her noterlik, bağlı olduğu asliye mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlı olmaksızın, il belediyesi sınırları içindeki bütün noterlik işlerini görmeye yetkilidir.” hükmünü içermektedir.

6360 sayılı Kanun’un 1 inci maddesiyle büyükşehir belediyelerinin sınırları değiştirilmiş ve gerek yeni kurulan gerekse daha önce kurulmuş büyükşehir belediyelerinin sınırları da il mülki sınırları olarak belirlenmiş; 6’ncı maddesiyle de 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 5 inci maddesi buna paralel olarak “Büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırlarıdır. İlçe belediyelerinin sınırları, bu ilçelerin mülki sınırlarıdır.” şeklinde değiştirilmiştir.

 

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun yürürlüğe girmesi ile noterliklerde yetki yönünden tereddütler yaşanması üzerine konu Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğüne iletilerek görüş sorulmuştur. Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen ve TNB Yönetim Kurulu'nun 08.02.2005 tarihli toplantısında görüşülen 03.02.2005 tarihli ve 2456 sayılı yazıda sonuç olarak;

“5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu uyarınca büyükşehir belediyesi sınırları içerisine alınan bütün yer noterliklerinin 1512 sayılı Noterlik Kanununun 2. maddesi gereğince o yerdeki noterlik işlemlerini yapmaya yetkili olacağı düşünülmektedir.” denildiğinden, büyükşehir belediyeleri sınırları içinde (o ilin sınırları içinde) bulunan tüm noterlikler istisnasız tüm noterlik işlemlerini yapabilirler. (2013/10 s. Gnl.)

 

 

 

 

Haluk Necdet TEKİN

TNB Eğitim, Sağlık,

Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Vakfı

Hukuk Danışmanı