VELAYET - ANKARA NOTER ODASI

 

1. Genel olarak velayet

 

Sözlük anlamı başkalarına sözünü geçirme, otorite, yetke demektir. Hısımlıktan doğan ve yalnız ana baba ile evlat edinene ait olan bir haktır. On sekiz yaşından küçük çocukları ve çocuğun malları üzerindeki ana babanın bakım, yönetim ve temsil yetkileridir. Aynı zamanda bir görevdir, bir sorumluluktur. Ana baba ve evlat edinenden başka kimselerin çocuk üzerinde velayet hakları yoktur ve olamaz. Bunlardan başkası ancak vasi olabilir.

Velayet, aile hukuku içinde yer alıp toplum düzenini yakından ilgilendirdiği için, devlet tarafından yerine getirilip getirilmediği denetlenmek zorundadır.

Ergin olmayan yani on sekiz yaşını bitirmemiş olan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal neden olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Ergin çocuk kısıtlanırsa; kural olarak vesayet altına alınmayıp, ana ve babasının velayeti altında bırakılır (TMY 335). Hakkında vesayet hükümleri değil, velayet hükümleri uygulanır. TMY m.342/3'e göre; kısıtlıların temsiline ilişkin kurallar, vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında velayetteki temsilde de uygulanır. Çocuğu yine ana ve babası birlikte temsil edecektir, üçüncü kişilerle yapılan hukuksal işlemlerde vesayet ve denetim makamlarının izin ve onayı alınmayacaktır. Örneğin, çocuğa ait bir taşınmaz mal satılmak istendiğinde vesayet ve denetim makamlarından izin ve onay alınmadan ana ve baba satabileceklerdir.

Velayet, düzgün nesepli çocuklarda doğumla hatta ceninken başlar. Evlat edinmede ise mahkeme kararıyla başlar.

Küçüğün ergin olması yani on sekiz yaşını doldurması veya on beş yaşını dolduran küçüğün mahkeme kararıyla ergin kılınması ya da on yedi yaşını doldurup evlenmekle veya on altı yaşını doldurup mahkemece evlenmeye izin kararı verilmesiyle velayet sona erer.

2. Velayet Hakkının Kullanılması

Evlilik devam ettiği sürece, ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Bununla beraber, iyi niyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birisinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler (TMY 342/2). Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birisine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise, mahkemece, çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir (TMY 336). Eşlerden birinin velayeten açtığı davaya diğer eşin dava sonuna kadar onama vermesi ile velayetin birlikte kullanılması gerçekleşmiş olur. Bununla beraber, Adalet Bakanlığı hukuk işleri genel müdürlüğünün görüşlerini yansıtan TNB'nin 2002/54 sayılı genel yazısı ile:

a) Eşlerin ayrı yerlerde bulunması durumunda, velayetin kullanılmasını gerektiren işlem için işlemi yapacak olan eşe diğer eşin muvafakat veya vekalet verebileceği,

b) Eşlerin belli bir iş için velayetin kullanılmasında konusunu belirterek işlemin yerine getirilebilmesi için üçüncü kişiye vekalet verebilecekleri,

c) Varlığının noterce saptanmasına gerek olmadan velinin beyanı ile fiili imkansızlık halinde (ana babadan birinin yurtdışında olması, hasta olması veya babanın askerde bulunması gibi) diğerinin tek başına velayet hakkını kullanabileceği, noterin bu beyanla işlem yapabileceği,

d) Süre darlığı söz konusu olduğunda, okullara verilecek taahhüt ve muvafakatnamede diğerinin rızası alınmaksızın eşlerden birinin işlem yapabileceği bildirilmiştir.

Ergin olmayan evlatlık üzerindeki velayet hakkı evlat edinen tarafından kullanılır (TMY 314/1). Evlat edinenin ölmesi ile velayet kendiliğinden küçüğün öz ana ve babasına dönmez. Bunun için mahkeme karan gerekmektedir.

Tanıma, babalığa hüküm veya fiili birleşmelerden doğan çocukların soy bağlarının düzeltilmesine ilişkin (özel af yasaları) yasalar gereğince küçükler babanın nüfus kütüğüne tescil edilmiş olsalar bile baba velayet hakkına sahip değildir. Çocuk evlilik dışı dünyaya geldiği için ana tek başına velidir. Ancak mahkemenin karar vermesiyle baba velayet hakkına sahip olabilir.

Evlilik dışı doğan çocuğun velisi yalnız anasıdır. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim çocuğun yararına göre vasi atar veya velayeti babaya verir (TMY 337). Daha önce velayete ilişkin bir ilam yoksa 1.1.2002 tarihinden önce doğan evlilik dışı çocuğun velayet hakkı anaya aittir. İlamda bir düzenleme varsa o devam edecektir.

Boşanma davasında velayet hakkı kendisine verilen eşin ölümü ile kendiliğinden velayet diğer eşe geçmez, ancak mahkeme karanyla geçebilir.

Ana ve baba, velayetleri altındaki ayırtım gücüne sahip olan veya olmayan küçük adına kefil olamaz, vakıf kuramaz ve önemli bağışlarda bulunamazlar (TMY 449). Doğaldır ki kendileri de bu yetkileri kullanamazlar.

3. Noterde Velayet Hakkının Kullanılması

Noterde çocuğuna velayeten işlem yapmak isteyen ana ve baba veli olduklarını, çocuğun ve kendilerinin nüfus hüviyet cüzdanlarını göstererek kanıtlamakla yükümlüdürler. Belgenin gösterildiği işlem kağıdına yazılmakla beraber işlemle ilgili kısımlan ve nereden hangi tarih ve numara ile verilmiş olduğunu gösteren birer örneği harçsız ve vergisiz olarak asıl ve örneklerine bağlanır (NY 79, YONT 92/b).

Çocuk evlilik dışı dünyaya gelmiş ise yalnız ana veli olduğu için ana ve çocuğun nüfus hüviyet cüzdanlan yeterli olacaktır. Ana ve baba boşanmışlarsa, mahkemenin kesinleşmiş boşanma kararında velayet hakkı eşlerden hangisine verilmiş ise yalnız onun tarafından kullanılacaktır. Boşanma kararında velayet hakkı eşlerden hiçbirisine verilmeyip çocuğa vasi atanmış olabilir. Böyle bir durumda çocuğun ana ve babası birbiriyle tekrar evlenince kendiliğinden velayet hakkına sahip olamazlar. Öncelikle çocuk üzerindeki vesayetin mahkeme kararıyla kaldırılması ve soma mahkemece uygun görülüp velayet hakkının ana ve babaya verilmesi gerekir. Boşanan eşlerden birisine mahkeme kararı ile verilen velayet hakkı, eşlerin tekrar birbirleri ile evlenmesi halinde kendiliğinden ana ve babaya ait olur.

4. Velayet Altındaki Çocuğun Fiil Ehliyeti

Velayet altındaki çocuğun fiil ehliyeti belirlenirken, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Bilindiği gibi ayırt etme gücü; akla uygun şekilde davranma yeteneğidir. Olaydan olaya, kişiden kişiye değişen bir yetenek olan ayırt etme gücü için yasa, bir yaş sınırı belirlememiştir.

Ayırt etme gücüne sahip olmayan çocuğun tüm hukuksal işlemlerini yasal temsilcileri yapar. Ayırt etme gücüne sahip olmayan kendisi yaptığı takdirde geçersiz sayılır, hukuksal sonuç doğurmaz. Ayırtım gücüne sahip olunca ehliyetsizken yaptığı işleme onama (icazet) verse bile ona geçerlilik sağlayamaz. Yasal temsilcileri de icazet verse yine işleme geçerlilik kazandıramazlar. İşlemi yeni baştan yapması gerekir.

Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük, fiil ehliyetinden yoksun olduğu için tam ehliyetsizdir. Bu nedenle dava ehliyetine de sahip değildir. Taraf ehliyetine sahip olmadığı için avukat da atayamaz. Taraf bulundukları davalarda yasal temsilcileri tarafından temsil edilirler. Baba ve anadan birisinin küçük çocuğuna velayeten açmış olduğu davaya, diğerinin dava sonuna kadar onay vermesi gerekir. Onay duruşmada hazır bulunmak şeklinde olabileceği gibi, onayını gösteren noterden onaylı belge ile de olabilir. Diğer eşin onayı sağlanamazsa, dava reddedilir. Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklan kendisi de kullanamaz, kural olarak yasal temsilcileri de kullanamazlar. Ancak Yargıtay, bazı kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları yasal temsilcinin kullanmasında zorunluluk olduğunu belirterek yasal temsilcinin dava açmasını kabul etmektedir. Boşanma davası açılması gibi.

Çocuk ayırtım gücüne sahipse veya ayırtım gücüne sahip kısıtlıysa (SINIRLI EHLİYETSİZ), yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler (TMY 16). Yasa maddesi yalnız borçlandırıcı işlemden söz etmişse de, öğretide genellikle kabul edildiği gibi tasarruf işlemlerini de kapsamaktadır. Tasarruf işlemleri ; malvarlığındaki bir hakka doğrudan doğruya etki yaparak onu başkasına devreden, sınırlayan, değiştiren, ortadan kaldıran işlemlerdir. Buna göre sınırlı ehliyetsiz, ancak yasal temsilcisinin rızasını alarak borçlanma işlemi ve tasarruf işlemi yapabilir (TMY 16/1,343, 451). Sınırlı ehliyetsiz vesayet altında ise; vasinin rızasıyla birlikte gerekiyorsa TMY nın 462 ve 463 ncü maddelerinde sayılan bir durum varsa vesayet ve denetim makamlarının da izni alınacaktır. Yasal temsilcinin rıza veya işleme katılması kamu düzeniyle ilgili olduğu için emredici bir hukuk kuralıdır ve anlaşarak veya sözleşme ile ortadan kaldırılamaz.

Bu konuda ana ve babanın seçimlik bir hakkı vardır. Ya borçlandırıcı veya tasarruf işlemini yasal temsilci sıfatıyla çocuk adına ve hesabına kendileri yaparlar ya da çocuğun tek başına yapmış olduğu borçlandırıcı veya tasarruf işlemine izin veya sonradan onama verirler veya yapılırken işleme katılırlar. Yasal temsilcileri, işlemin yapılmasına kadar verdiği izni geri alabilirler. İşlem yapıldıktan sonra geri alınması olanaksızdır. Sınırlı ehliyetsizin yapmış olduğu borçlanma ve tasarruf işlemine, yasal temsilci izin vermez, işleme katılmaz veya karşı tarafın verdiği ya da başvurusu üzerine hakimin verdiği uygun süre içinde onay vermezse işlem geçersiz olduğu gibi, diğer taraf da bununla bağlı olmaktan kurtulur (TMY 343,451).

Velayet altındaki çocuk ayırt etme gücüne sahip ise, ananın babanın rızasıyla aile adına hukuksal işlemler yapabilir. Bu işlemlerden borç doğmuş ise ana ve baba sorumlu olacaktır (TMY 344). Çocuk işlemi yaptıktan sonra ana ve baba onama vermişse o işlem hukuksal sonuç doğuracak, ana ve baba sorumlu olacaktır. Çocuk ayırtım gücü taşımıyorsa işlem geçersiz olacaktır.

Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılar da kural olarak dava ehliyetine sahip değildirler. Davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilirler. Bazı hallerde dava ehliyetine sahiptirler. TNB nin 1992/45 sayılı genelgesinde de açıklandığı gibi;

a) Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davalarda kural olarak dava ehliyetine sahiptirler. Yasal temsilcilerinin rızasına gerek yoktur. Boşanma, ayrılık ve babalık davalarında olduğu gibi.

b) Ana ve babası tarafından kendisine bir meslek ve sanatla uğraşma izni verilmiş ayırt etme gücüne sahip küçük (TMY 359) veya sulh hukuk mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla uğraşma izni verilen vesayet altındaki kimse, bu meslek ve sanatın gereği olarak yapılan işlemlerle ilgili alacak ve borçlar için açılan davalarda dava ehliyetine sahiptirler (TMY 453,462/7).

c) Tasarruf hakkı kendilerine ait olan serbest mal ve alacaklar (TMY 359,455) için açılan davalarda dava ehliyetine sahiptirler.

(Bütün bu davalarda ayırt etme gücüne sahip küçük veya kısıtlı, davayı bizzat takip edebilecekleri gibi kendilerini bir avukatla da temsil ettirebilirler, avukat tutabilirler. Yasal temsilcinin rızasına ihtiyaçları yoktur).

Haklarında ceza mahkemelerinde sanık sıfatıyla dava açılmış olan ayırtım gücüne sahip küçüklerin yasal temsilcilerinin rızası olmadan kendilerini bir avukatla savunmak üzere bizzat vekaletname verebilecekleri TNB nin 1992/45 sayılı genelgesi ile bildirilmiştir.

Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlı dava ehliyetine sahip olduğu konularda kendilerini bir vekille temsil ettirme hakkına da sahiptirler, avukat atayabilirler.

5. Kişiye Sıkı Sıkıya Bağlı Haklar

Ayırt etme gücüne sahip küçüklerin ve kısıtlıların, karşılıksız kazanma ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada ana ve babanın rızası gerekli değildir (TMY 16).

Kişiye sıkı sıkıya bağlılığın anlamı; hakkın kullanılmasına karar verme yetkisinin yalnız hak sahibine ait olmasıdır. Kararını verdikten sonra bu kararın bir sonuç doğurması için gerekli olan işlemleri kural olarak, bizzat kendisinin yapmak zorunda olduğu anlaşılmamalıdır. Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar; başkalarına devredilemeyen, miras yolu ile geçmeyen, parayla ölçülemeyen, temsilci vasıtasıyla kullanılamayan, kişi varlığı alanına giren, ölümle sona eren, sahibinin duygu, düşünce ve kişiliğini birebir ilgilendirip kural olarak onun tarafından kullanılabilen haklardır. Yasa, bir kısım kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların yasal temsilciyle birlikte kullanılacağını belirttiği için onun katılması zorunludur. Örneğin;

1. On beş yaşını dolduran küçük, mahkemede ergin kılınmayı istediğinde, yasal temsilcisinin rızası zorunludur (TMY 12),

2. Küçük veya kısıtlının nişanlanması yasal temsilcinin rızasıyla olur (TMY 118),

3. On yedi yaşını doldurmuş ayırtım gücüne sahip küçük veya kısıtlı yasal temsilcilerinin izni olmadıkça evlenemezler (TMY 126,127 ),

4. Olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir nedenle on altı yaşını doldurmuş kadın ve erkeğin evlenmesine hakim izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir (TMY 124/2),

5. Ayırt etme gücüne sahip küçüğün evlat edinilmesinde ana ve babasının rızası, küçük vesayet altında ise ayırtım gücüne sahip olsun veya olmasın vesayet dairelerinin izni gereklidir (TMY 308,309),

6. Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlıysa veli veya vasisinin de rızası gereklidir (TMY 295/2). Ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin tanıma beyanında bulunmaları olanaksızdır.

Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar içerisinde öyle haklar vardır ki ancak bizzat hak sahibi tarafından kullanılabilir. Nişanlanma, evlenme, zina yapan, hayata kast eden, pek kötü veya onur kinci davranışta bulunan eşin affı, eşlerin oturacaklan konutu birlikte seçme hakkı, eşlere tanınan evliliği temsil hakkı, velayet hakkının kullanılması, ölüme bağlı işlemler yapmak ve mirastan yoksunlukta miras bırakanın affı.

Yargısal erginliği isteme davası (TMY 12),

Kişilik haklarına saldırının önlenmesi davası (TMY 24,25),

Adın korunması davası (TMY 26),

Adın değiştirilmesini isteme davası (TMY 27),

Evlenmenin iptali davası (TMY 148 vd)

Boşanma davası açma hakkı (TMY 161 vd),

Soy bağının reddi (TMY 286),

Evlenme yoluyla soy bağının kurulmasına itiraz davası (TMY 294,

Evlat edinme (TMY 305 vd),

Tanıma (TMY 295),

Tanımanın iptali (TMY 297 vd.),

Babalık davasında davalı olma (TMY 301),

İstek üzerine kısıtlanma (TMY 408),

Manevi tazminat davaları (TMY 25,121, BY 47,49),

Bağışın iptali davası (BY 244) ve

Eşlerden birinin aile konutu ile ilgili kira sözleşmesinin feshedilmesine, aile konutunun devredilmesine veya aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılmasına ilişkin rızası TMY 194).

gibi kişiye sıkı sıkıya bağlı konularda, ayırtım gücüne sahip küçük veya kısıtlıların kendilerini bir avukatla temsil ettirebilecekleri bildirilmiştir. Doğaldır ki avukat tutmadan bu yetkileri kendileri de kullanabilirler.

Ayırt etme gücüne sahip küçük veya kısıtlılar, karşılıksız kazanmada bulunurken yasal temsilcinin rızasını almak zorunda değildirler. İşlemden sonra vergi alınması, korunması, bakımı ve onarımı için giderler yapılması o işlemin karşılıksız kazanma niteliğini ortadan kaldırmaz. Karşılıksız kazanma, sınırlı ehliyetsize ufak da olsa bir yüküm getirmemelidir. Bu nedenle iki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmeyi sınırlı ehliyetsizin kendi başına yapması olanaksızdır. Ancak yasal temsilcinin rızası ile yapılabilir.

Karşılıksız kazanmaları sınırlı ehliyetsiz adına, yasal temsilcilerinin de yapma yetkileri bulunmaktadır.

6. Çocuk Malları

Ayrık durumlar dışında ana ve baba hakimin iznini almadan çocuklarının mallarını satmak yetkisine sahiptirler. Sattıktan sonra da yine hakimin onayını almaya gerek yoktur.

Çocuğun bakımı, eğitimi ve yetiştirilmesi için çocuğun sahip olduğu para dışındaki mallarının (taşınır, taşınmaz mal veya hisse senedi gibi) kullanılması gerektiğinde hakim izni gerekecektir (TMY 356/2). Ana ve baba çocuğun mallarını, çocuğun bakımı, eğitimi ve yetiştirilmesi için satma amacını belirtmediği takdirde noterlerce hakim kararı istenmeyecektir (TNB nin 2002/ 54 sayılı genel yazısı).

TMY' nin 327 ve 356. maddelerindeki koşullar dışında ana ve baba çocuklarına ait malları satarken hakimden izin almayacaklardır.

Noterde velilerin, velayetleri altındaki çocuklarına ait taşınmazların satışı için vekaletname verirken, satışın TMY 'nın 327 ve 356. maddelerinde hükme bağlanan çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi amacına yönelik olmadığını yazmakta fayda bulunmaktadır. İstenirse ayrı bir işlem, bir beyanname olarak yazılmasında sakınca bulunmadığı TNB' nin 2003/29 sayılı genelgesi ile duyurulmuştur.

KAYNAKLAR :

1. Velayet- vesayet- soybağı ve evlat edinme, Ali İhsan Özuğur 2003

2. Miras Hukuku, cilt 1-2, Ali İhsan Özuğur, 2005

3. Vesayet hukuku, Ömer Uğur Gençcan, 2009

4. Miras Hukuku,Ömer Uğur Gençcan, 2008

5. Velayet hukuku davaları ve çocuk mahkemeleri, İsmail Özmen, 2005

6. Vesayet hukuku davaları, İsmail Özmen, 1989

7. Açıklamalı-içtihatlı velayet-vesayet-nafaka, Nurten Yetik, 2007

8. Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, Prof.Dr. Turgut Akıntürk, 2003

9. Kişiler Hukuku, Prof..Dr. Jale Akipek, Prof..Dr..T.Akıntürk, 2007

10. Türk Özel Hukuku, Aile Hukuku,Prof. Dr. Mustafa Dural, Prof..Dr. Tufan Öğüz,Yrd.Doç..Dr. Alper Gümüş, 2005

11. Kişiler hukuku,Prof..Dr..Kemal Oğuzman,Prof..Dr. Özer Seliçi, Prof. Dr. aibe Oktay-Özdemir, 2005

12. Medeni Hukuk, Oğuzman-Barlas, 2006

13. Gerçek kişiler, Doç. Dr. Serap Hel vacı, 2006

14. Miras Hukuku,Prof. Dr. Zahit İmre, Prof Dr. Hasan Erman, 2003.