TİCARİ İŞLEMLERDE TAŞINIR REHNİ KANUNU UYGULAMASI - HALUK NECDET TEKİN- TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ BAŞKAN DANIŞMANI

HALUK NECDET TEKİN (T.N.B BAŞKAN DANIŞMANI) - TÜM MAKALELERİ


 

1-TESCİLE TABİ TAŞINIRLAR VE TABİ OLMAYAN TAŞINIRLAR NELERDİR VE BUNLAR ÜZERİNDE NE ŞEKİLDE REHİN KURULABİLİR?

 

a)Tescile tabi taşınırlar hangileridir?

 

Taşınır bir malın bir sicile tescili ancak mevzuatta bir hüküm olduğu takdirde yapılabilmektedir. Örneğin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Araçların Satış, Devir ve Tescil Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından tescil edilecek araçlar, askeri araçlar, makineleri ve raylı sistemle çalışanlar dışındaki bütün motorlu araçların tescilleri noterler tarafından yapılmakta, keza 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 50 inci maddesi gereğince Türk sivil hava araçları Ulaştırma Bakanlığınca tutulan "Uçak sicili" ne, sınai mülkiyet hakları da (marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adları) 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, Türk Patent ve Marka Kurumunun tuttuğu sicile tescil edilmektedir. Mevzuatta bir hüküm yoksa herhangi bir taşınırın bir sicile tescili yapılmamaktadır.

 

b)Taşınırların rehin işlemleri ne şekilde yapılır?

 

TMK’nin 939 uncu maddesi gereğince, ana kural olarak taşınırlar, kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında ancak zilyetliğin alacaklıya devri suretiyle rehin edilebilir.

Kanunlarda bulunan ayrık durumlarla ilgili düzenlemelerden birisi TMK’nin 940

ıncı maddesinde yer almaktadır. Buna göre, iki durumda;

1-Herhangi bir sicile tescil edilmeleri zorunlu olmayan hayvanların rehine konu olması halinde rehin işleminin icra dairesinde tutulacak özel rehin siciline tescil edilmesi,

2-Kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır malların rehine konu olması halinde, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile yazılması,

Suretiyle taşınırlar üzerinde, zilyetlikleri alacaklılara teslim edilmeden de rehin

kurulabilir.

 

Bu iki durum farklıdır. Rehin işleminin kurulması için:

Birinde sadece bu amaçla ÖZEL BİR REHİN SİCİLİ kurulmakta ve rehin bu sicile kayıt edilmekte,

Diğerinde ayrı bir rehin sicili kurulmamakta, TAŞINIRIN TESCİLİNİN YAPILDIĞI KAYITLARINA rehin kurulduğu da yazılmaktadır. Bu sicil sadece rehin ile ilgili bir sicil değildir. Bu sicil, kanunen belirli bir yere tescil edilmesi gereken taşınırların tescil kaydına, rehin kaydının düşülmesine ve bu suretle de zilyetliğin teslimine gerek kalmadan rehin kurulmasına imkân vermektedir. (2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa tabi araçların rehni ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununa göre hava aracı üzerinde kurulan ipotek gibi.)

 

TMK’ da yer alan bu hükümler dışında, 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu ile de bir düzenleme yapılmış ve Kanunda sayılan kişiler arasında ve yine Kanunda (Kanunun 3 ile Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin 10 uncu maddelerinde sayılan taraflar arasında ve Kanunun 5, aynı Yönetmeliğin 11 inci maddelerinde) sayılan taşınır mallar üzerinde teslime bağlı olmaksızın, ÖZEL SİCİLE tescil edilmek suretiyle de rehin kurulması imkanı getirilmiştir.

 

2-BU KANUNA GÖRE KURULACAK REHİN, MEVCUT VEYA GELECEKTE DOĞACAK BORÇLARIN GÜVENCESİDİR:

 

Rehin, ferî nitelikte bir hak olup, varlığı bir alacağın/borcun bulunmasına bağlıdır. 6750 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde belirtildiği gibi kurulan rehin, bir borcun güvencesi olarak oluşturulmaktadır.

Kanunun 1 nci maddesinin üçüncü fıkrasında, rehinin “bir borca” güvence teşkil etmek üzere kurulabileceğinin belirtilmiş olmasına karşılık, (Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında) Yönetmeliğin 5 ve 6 ncı maddelerinde borcun kapsamı genişletilerek rehnin, mevcut veya müstakbel bir borca” güvence teşkil etmek için kurulacağı hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükümlere göre, rehin alan ile rehin veren arasında 6750 sayılı Kanun hükümlerine göre rehin hakkının kurulabilmesi için ya mevcut bir borç olması ya da ileride doğacak bir borcun bulunması gerekir.

 

Mevcut borç, alacaklı ile borçlu arasında oluşmuş,

Müstakbel (gelecekte doğacak) borç ise, henüz doğmamış ve dolayısıyla oluşmamış, belirli bir ticari iş nedeniyle alacaklı ile borçlu arasında daha sonra oluşacak, bir borç ilişkisini ifade etmektedir.

 

Kefaletle ilgili TBK’nin 582 inci maddesinde, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabileceği hükmüne yer verilmiştir. Kefalet gibi bir teminat türü olan rehin de gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kurulabilir. İkinci derecede bir hak olan rehnin, varlığı bir borcun bulunmasına bağlı olduğundan, borcun doğmaması ya da geçersiz hale gelmesi halinde rehin de hüküm ifade etmez.

(Taşınır rehni ile hangi alacağın teminat altına alındığının da, ferden tayin edilmiş olması gerekir. Alacağın ilerde doğacak olması, bir şarta bağlı olması, muayyenlik ilkesine aykırı değildir. Ancak ilerde doğabilecek bilumum alacaklar için rehin hakkı tesisi, kişilik haklarına aykırı olduğundan TMK. 23 m. gereğince geçerli değildir. TESCİLLİ TAŞINIR REHİNLERİ – Makale Prof. Dr. Şeref ERTAŞ)

 

Uygulamada, rehin borçlusuna sağlanan finansman (kredi) nedeniyle yapılan banka sözleşmelerinde rehnin, ileride verilecek kredileri ve bunlarla ilgili verilecek kefaletleri de kapsadığına dair kayıtlar konulmaktadır ki bu şekilde konulan kayıtlar geçerli olup, borçluya tanınan limitler içinde ileride verilecek krediler ile sağlanacak kefaletlerin de rehin kapsamına alındığını ifade etmektedir.

 

3-BU KANUN UYARINCA, NE TÜR BORÇ TEMİNAT ALTINA ALINMAKTADIR.

6750 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde belirtildiği üzere bu Kanunun amacı, Kanun’da sayılan rehin verebilecek kişilerin finansmana (para ya da mala) erişimini kolaylaştırmaktır. Bu Kanun uyarınca; rehin alacaklısı, borçluya (Kanunun başlığından da anlaşılacağı üzere) ticari amaçlı bir finansman (para ya da mal) sağlamakta, rehin borçlusu ise ihtiyacı olan para ya da malı, verdiği rehin veya sağladığı kefalet karşılığında temin etmektedir.

 

İhtiyacı olan finansmanı sağlamak isteyen kişi, bunu,

-Kendisinin veya kendisi lehine üçüncü bir şahsın verdiği bir rehinle,

-Veya kefalet sağlayan bir kamu veya özel kurum ve kuruluşunun verdiği bir kefaletle alabilmektedir.

 

Bunun sonucu olarak; rehin veren bir kredi kuruluşundan, tacirden ve esnaftan aldığı finansmana karşılık doğrudan finansmanı temin eden kişiye ya da aldığı finansman için kefalet sağlayan kamu veya özel kurum ve kuruluşuna bu kefaleti nedeniyle kendine ya da üçüncü bir kişiye ait taşınırları rehin vermektedir. Bu sebeple; rehine konu borcun nedeni, 6750 sayılı Kanun ile ferdileştirilmiş, ticari amaçlı bir finansman (para veya mal) temin edilmesine veya aynı nitelikteki borca bir kefalet verilmesine bağlanmıştır.

 

Rehin alacaklıları, ancak kredi kuruluşları, tacirler ve esnaflar olabilir. Dolayısıyla finansman sağlayanlar da ancak kredi kuruluşları, tacirler ve esnaflardır. Rehne konu para ya da mal, Kanunda tanımı yapılan kredi kuruluşlarınca, tacir, esnaf, çiftçi, üretici örgütü veya serbest meslek erbabından herhangi birine verilebileceği gibi; tacir tarafından tacire veya esnafa, esnaf tarafından esnafa veya tacire de verilebilir.

 

Rehine konu kefaleti verecekler yönünden, kanun koyucu tarafından “kefalet sağlayan kamu veya özel kurum ve kuruluşları” denilmek suretiyle sınırlama getirilmiştir. Ancak, bu sınırlama nedeniyle kefaletin, mutlaka bu kurum ve kuruluşlar tarafından verilmesi gerektiğini, 6750 sayılı Kanun kapsamına giren kişiler tarafından verilecek kefaletleri kapsamadığını söylemenin, Kanunun amacına uygun olmayacağı; örneğin, bir tacirin aldığı krediye diğer bir esnaf veya tacirin kefil olması durumunda, kefaleti veren tacir veya esnafın da bu kefaletini 6750 sayılı Kanun hükümlerine göre güvence altına almasının mümkün olduğu düşünülmektedir.

 

6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu hükümlerine göre ve TARES üzerinden yapılan bir rehin işlemi, ancak kredi kuruluşları, tacirler ve esnafların ticari amaçla sağladıkları bir finansmanın (verdikleri para veya malın) ya da kefalet kuruluşunun verdiği kefaletin teminatını sağlar. TARES üzerinden yapılacak rehin işlemi, Kanunda sayılan kişiler arasında ticari amaçla finansman sağlanması (ihtiyaç duyulan para veya malın verilmesi) dışında kalan hiçbir hukuki işlemin ve ilişkinin teminatı olamaz.

 

6750 sayılı Kanunun 4/6-b maddesi ile Yönetmeliğin 9/1-ç maddesi gereğince, rehin sözleşmesinde, rehnin dayandığı sözleşmenin konusuna yer verilmesi zorunlu

 

olduğundan rehin kurulmasını gerektiren hukuki ilişkinin sözleşmeye açık olarak yazılması gerekir.

Bankalar tarafından hazırlanan sözleşmelere “her türlü borcu/krediyi kapsar” “bankaya karşı doğmuş tüm borçlarının ve ferilerinin teminatıdır” ibarelerine yer verilmektedir. “Her türlü borç/kredi”, “bankaya karşı doğmuş tüm borçlar” gibi ifadeler, ticari amaçla finansman sağlanmasına yönelik, sadece 6750 sayılı Kanuna konu olabilecek, tarafları bu Kanunda sayılan kişiler arasında doğan borçlar olarak kabul edilmelidir. Diğer bir anlatımla, bu Kanuna tabi rehinlerde Kanunun kendisi borcun konusunu ferdileştirmiştir. Yapılan rehin işlemi, sadece ticari amaçla ve Kanunda sayılan kişilere verilen ve verilecek olan finansmanları (ticari amaçla ihtiyaç duyulan para ve malları) kapsamaktadır. Gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de rehin kurulabildiğine göre, verilen rehin, rehnin konusu olan bir kredi sözleşmesinin teminatı olabileceği gibi, kredi müşterisi ile banka arasında bu Kanun’a konu olabilecek şekilde doğacak her türlü borç için de verilebilir. 6750 sayılı Kanuna göre yapılan rehin sözleşmelerinde, rehnin konusu kapsamında yer verilen “her türlü borç”, “bankaya karşı doğmuş tüm borçlar” ibareleri, banka ile müşteri arasındaki ticari amaçla finansman teminine yönelik doğacak borçları kapsar, bunlar dışında kalan borç ilişkilerini kapsamaz ve onlar için bir güvence sağlamaz.

 

4-6750 SAYILI TAŞINIR REHNİ KANUNU UYARINCA KURULACAK REHİNİN TARAFLARI KİMLER OLABİLİR?

 

Bu Kanun ile rehin tarafları yönünden bir sınırlama getirilmiş olması nedeniyle,

sadece sayılan kişiler arasında bu Kanuna göre rehin tesis edilebilir.

 

6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanununun 3 ile Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin 10 uncu maddelerinde yer alan hükümlere göre;

 

A)Rehin alacaklısı şu kişiler olabilir:

a)Kredi kuruluşları

b)Tacir.

c)Esnaf.

 

Kredi kuruluşları; 6750 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde tanımlanmıştır. Buna göre kredi kuruluşları şunlardır:

-19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca faaliyet gösteren bankalar ve finansal kuruşları,

-21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca faaliyet gösteren finansal kuruluşlar,

-Kredi ve kefalet sağlayan kamu veya özel kurum ve kuruluşları.

(Bankalardan kredi talebinde bulunan bu Kanuna tabi kişilerin gösterdikleri teminatların yetersiz kalması halinde, (Kredi Garanti Fonu gibi) kefalet sağlayan kuruluşlar bu krediye kefil olmaktadırlar. Kefalet veren bu kuruluşlar, verdikleri kefaletlerini bu Kanun uyarınca rehinle teminat altına almaktadırlar.)

Tacir ve esnaf ile ilgili hükümlere ise 6102 sayılı TTK’nin 11 ve devamı maddelerinde yer verilmiştir.

 

B)Rehin veren şu kişiler olabilir:

a)Tacir.

b)Esnaf.

c)Çiftçi.

ç) Üretici Örgütü.

d) Serbest Meslek Erbabı.

 

Rehin veren ve rehin alan kişilerin belirlendiği bu düzenleme sonucu, rehin hakkı ancak şu kişiler arasında kurulabilir;

a)Rehin alacaklısı bir kredi kuruluşu ile rehin veren tacir, esnaf, çiftçi, üretici

örgütü veya serbest meslek erbabından herhangi biri,

b)Rehin alacaklısı tacir ile rehin veren tacir,

c)Rehin alacaklısı tacir ile rehin veren esnaf,

ç) Rehin alacaklısı esnaf ile rehin veren tacir,

d)Rehin alacaklısı esnaf ile rehin veren esnaf.

 

Bu Kanun hükümlerine göre kurulacak bir rehin ancak sayılan kişiler arasında kurulabilir, bunlar dışında kalan gerçek ve tüzel kişilerle bu Kanun kapsamında bir rehin hakkı kurulamaz.

Ancak, bu kişiler arasında kurulan ticari amaçlı finansman (para ya da mal) sağlanmasına ilişkin sözleşmelerle ilgili olarak, 6750 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası ile (Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında) Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin beşinci fıkrası gereğince herhangi bir kimse de tacir, esnaf, çiftçi, üretici örgütü ve serbest meslek erbabı kişiler lehine 11 inci maddede sayılan taşınırlarından birini veya birkaçını rehin olarak gösterebilir.

 

5-6750 SAYILI KANUNA GÖRE ÜZERİNDE REHİN KURULAMAYACAK VE KURULABİLECEK TAŞINIR VARLIKLAR NELERDİR?

 

6750 sayılı Kanun (TİTRK) ile rehnin tarafları ile rehine konu mallar yönünden bir sınırlama getirilmiş olması nedeniyle, sadece sayılan kişiler arasında ve sayılan taşınırlar üzerinde bu Kanuna göre rehin kurulabilir. Buna göre;

 

a)6750 sayılı Kanun hükümlerine göre üzerinde rehin kurulamayacak ta şınır varlıklar:

 

6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bu Kanun, bir borca güvence teşkil etmek üzere kurulan ve konusu bu Kanunda sayılan taşınır varlıklar olan rehinli işlemlere uygulanır.” hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları ile Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde de nerelerde uygulanmayacağı açıklanmıştır.

 

Sözü edilen düzenlemelere göre bu Kanun hükümleri:

-Sermaye piyasası araçları ile türev araçlara ilişkin finansal sözleşmeleri konu edinen rehinlerde,

-Mevduat rehninde,

-Tapu kütüğüne herhangi bir nedenle tescil edilen taşınırların rehninde,

-4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre kurulmuş teslime bağlı taşınır rehninde,

 

-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre kurulmuş araç rehninde,,

-2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununa göre kurulan hava aracı ipoteğinde

 

-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre kurulan gemi ipoteğinde,

-3213 sayılı Maden Kanununa göre kurulan maden hakları ve cevher rehninde uygulanmaz.

 

Sermaye piyasası araçları, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3 üncü maddesinde;

“Menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dâhil olmak üzere Kurulca (Sermaye Piyasası Kurulunca) bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçları” olarak tanımlanmıştır.

Buna göre, sermaye piyasası araçları;

1)Menkul kıymetler,

2)Türev araçları,

3)Yatırım sözleşmeleri,

4)Sermaye Piyasası Kurulunca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçları, Olmak üzere dört türdür.

 

Aynı maddede yapılan tanımlara göre de;

Menkul kıymetler:

-Paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo sertifikaları,

Borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo sertifikalarıdır.

(Paylar; ortaklığın sermayesini temsil eden ve sahibine ortaklık hakkı veren menkul kıymetlerdir.)

Para, çek, poliçe ve bono menkul kıymet ve dolayısıyla sermaye piyasası aracı değildir.

 

Türev araçları:

-Menkul kıymetleri satın alma veya satma veya birbirleri ile değiştirme hakkı veren türev araçları,

-Bir dayanak varlıktan türetilmiş ve bu dayanak varlığın değerindeki değişimlere göre değeri değişen ürünlere türev ürünler adı verilmektedir. Türev piyasalar, ileri bir vade için fiyatı ve şartları önce belirlenmiş olan türev ürünlerin alım ya da satım işlemlerinin gerçekleştiği piyasalardır. Türev piyasalar ya da vadeli işlem piyasalarında; türev araçlar olarak Futures, Forward, Opsiyon ve Swap işlemleri öne çıkmaktadır.

-Sermaye Piyasası Kurulunca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer türev araçlarıdır.

(Değeri başka bir finansal varlığın veya malın değerine doğrudan bağlı olan finansal araçlar türev araç olarak adlandırılmaktadır. Türev araçlar, dayanak varlığın sahipliğinin el değiştirmesine gerek olmaksızın bu varlıkla ilgili hak ve yükümlülüklerin ticaretine imkân sağlar.)

 

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre kurulmuş araç rehni:

(Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında) Yönetmeliğin “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinin (ç) bendinde yer alan (13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre kurulmuş araç rehni) ibaresine yer verilmiş ise de, bu Kanunda rehinle ilgili bir hüküm bulunmamakta ve rehin bu Kanuna göre kurulmamaktadır. 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununda hava araçları üzerinde ipotek tesisine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda gemi ipoteğine, 3213 sayılı Maden Kanununda madenler üzerinde rehin tesisine ve tesciline ilişkin hükümler olmasına karşılık, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda bu Kanuna tabi araçların rehnine ve rehnin tesciline ilişkin özel bir hüküm bulunma maktadır. Karayolları Trafik Kanununda tanımı yapılan araçların rehni 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre değil, TMK’nin 940 ıncı maddesinin ikinci fıkrası hükmüne dayanılarak kurulmaktadır.

 

Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasında, yer alan “mevzuatı gereği özel sicillerine kaydı gereken gemi, hava aracı, maden ve cevher ile motorlu taşıtlar üzerinde tesis edilen rehin hakları ilgili siciller tarafından sicil merkezine bildirilir” hükmü gereğince, bu sicillerden gelen tescil bilgilerinin TARES’e kayıt edilmesi gerekir.

 

b)6750 sayılı Kanun hükümlerine göre üzerinde rehin kurulabilecek taşınır varlıklar:

 

6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanununun 5 inci ile (Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında) Yönetmeliğin 11 inci maddelerinde yer alan hükümlere göre rehin hakkı aşağıda belirtilen taşınır varlıklar üzerinde kurulabilir:

a)Alacaklar

b)Çok yıllık ürün veren ağaçlar

c)Fikri ve sınai mülkiyete konu haklar

ç) Hammadde

d)Hayvan

e)Her türlü kazanç ve iratlar

f)Başka bir sicile kaydı öngörülmeyen ve idari izin belgesi niteliğinde olmayan

her türlü lisans ve ruhsatlar

g)Kira gelirleri

ğ) Kiracılık hakkı

h)Makine ve teçhizat, araç, ekipman, alet, makinaları, elektronik haber-

leşme cihazları dâhil her türlü elektronik cihaz gibi menkul işletme tesisatı ı)  Sarf malzemesi

i)Stoklar

j)Tarımsal ürün

k)Ticaret unvanı ve/veya işletme adı

l)Ticari işletme veya esnaf işletmesi

m)Ticari plaka ve ticari hat

n)Ticari proje

o)Vagon

ö) Bu fıkrada sayılanlardan üçüncü kişiler zilyetliğindeki taşınır varlık, hak ve paylı mülkiyet hakları

p) Benzeri her türlü taşınır varlık ve haklar.

6750 sayılı Kanununun 5 inci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları gereğince;

-Yukarıda sayılan varlıklardan biri veya birden fazlası üzerinde rehin kurulabi-

 

-Kendi mevzuatı gereğince bir onaya tabi olan lisans ve ruhsatların rehni bu

 

onayın alınması hâlinde mümkündür.

 

 

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kapsamına giren makinelerinin

rehni:

 

Yönetmeliğin 2        nci maddesinin (ç) bendinde (2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre kurulmuş araç rehni) ibaresine yer verilmesine rağmen, bu Kanunda yer verilen araç ve makineleri tanımlamaları dikkate alınmamıştır. Tanımların yapıldığı bu Kanunun 3 üncü maddesinde;

Araç: Karayolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz ve özel amaçlı taşıtlar ile

iş makineleri ve lastik tekerlekli traktörlerin genel adıdır.

İş makineleri: Yol inşaat makineleri ile benzeri tarım, sanayi, bayındırlık, milli savunma ile çeşitli kuruluşların ve hizmetlerinde kullanılan; amacına göre üzerine çeşitli ekipmanlar monte edilmiş, karayolunda insan, hayvan, yük taşımasında kullanılamayan motorlu araçlardır.

 

Şeklinde tanımlanmış ve 22 nci maddede de makinesi türünden araçların tescillerinin hangi kuruluşlarda yapılacağı açıklanmıştır.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünce TNB’ ye gönderilen ve 2017/12 sayılı Genel Yazı içinde yer verilen 19.07.2017 gün ve 38548646-430 sayılı yazıda: “Her ne kadar makinalarının 2918 sayılı Kanun çerçevesinde araç kavramı içerisinde sayılmış ve araç rehninin araç siciline tescili gerektiği düzenlenmiş olsa da 6750 sayılı Kanunun, rehne konu varlıklar arasında makinalarını bilinçli sayma yolu ile 2918 sayılı Kanuna istisna getirdiğinden makinalarının rehninin bundan böyle Rehinli Taşınır Sicili'ne tescil edilmek suretiyle gerçekleştirileceği” denilmesi nedeniyle Karayolları Trafik Kanuna göre tescil edilen (bir sicilde tescil kaydı bulunan) iş makineleri de yorum yoluyla 6750 sayılı Kanun kapsamına alınmıştır.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 6750 sayılı Kanuna açık bir hüküm koymadan, sonradan bir yorumla makineleri ibaresinin konulmasını bilinçli bir tercih olarak kabul etmiştir. Bir sicile tescil edilebilen ve TMK’nin 940 ıncı maddesi gereğince rehin kaydının bu sicile konulması mümkün olan KTK’de tanımlanan iş makinelerinin rehinlerinin 6750 sayılı Kanuna göre yapılacağını ve Kanunda bir hüküm bulunmadığı halde yorumla bunu bir istisna kabul etmek, TMK’nin 940 ıncı maddesindeki düzenlemeye aykırılık teşkil eder. Her iki Kanunda da TMK 940 ıncı maddeye getirilmiş bir istisna bulunmamaktadır. Bakanlık, 6750 sayılı Kanunda bir düzenlemeye yer vermeden yorum yoluyla “2918 sayılı Kanuna istisna getirildiğini” belirtmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere KTK’de rehinle ilgili bir düzenleme olmaması nedeniyle bu Kanuna değil, Kanuna aykırı olarak ve yorumla TMK’nin 940 ıncı maddesine istisna getirmiştir. TMK’nin 940 ıncı maddesi, 2918 sayılı Kanuna göre tescili yapılan araçların (KTK’de tanımı yapılan ve bu Kanunda tescil şekli belirtilen makineleri de buna dâhildir) rehin işlemlerinin tescil edileceği yeri belirlemiştir.

Kanunun 5 inci maddesinin (h), Yönetmeliğin 11 inci maddesinin (ğ) bendinde yer alan “araç” ve “iş makinaları” ibareleri 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda tanımı yapılan araç ve makineleri değildir. 2918 sayılı Kanun kapsamına giren araç ve makineleri üzerinde 6750 sayılı Kanuna göre rehin hakkı kurulamayacağından, bu iki ibarenin 2918 sayılı Kanunda tanımı yapılan “araç” ve “iş makinesi” dışında kalan araç ve makinelerini kapsadığı düşünülmektedir. 6750 sayılı Kanunun tanımlar kısmında bu ayrımın yapılması gerekirdi.

 

Fikri ve sınaî mülkiyete konu hakların rehni:

Aynı madde ve fıkranın (c) bendinde “Fikri ve sınaî mülkiyete konu haklar” üzerinde de 6750 sayılı Kanun hükümlerine göre rehin kurulabileceği belirtilmiş ise de, bunun mümkün olmadığı düşünülmektedir. Şöyle ki;

6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, bu Kanun; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin başvuruları, tescil ve tescil sonrası işlemleri kapsar. Gerek Kanun’da gerekse Uygulama Yönetmeliğinde tescil işlemlerinin nasıl yapılacağı açıklanmış bulunduğundan, bu Kanun’da sayılan sınaî mülkiyet haklarının, kendi si cillerine tescil zorunlulukları vardır. Bu zorunluluk nedeniyle sınaî mülkiyet haklarından “coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı hakkı” dışında kalan “marka, tasarım, patent ve faydalı model” haklarının kendi sicil kayıtlarına rehin kurulduğu da yazılmak suretiyle zilyetliğin teslimine gerek kalmadan rehin kurulabilmektedir. (Lisans, devir, intikal, haciz ve benzeri hukuki işlemlere konu olamayan ve teminat olarak gösterilemeyen “coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı hakkı” dışında kalan “marka, tasarım, patent ve faydalı model” sınaî hakları rehin edilebilir.)

Bu sebeple, işletmenin tamamı üzerinde rehin kurulması hali ayrık olmak üzere, TMK’nin 940 ıncı maddesi hükmü doğrultusunda, 6769 sayılı Kanun’a konu sınaî mülkiyet haklarının rehni 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu kapsamına girmemektedir. Bu husus, Sınaî Mülkiyet Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 127 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer verilen “Marka, tasarım ve patentin rehni, aşağıda belirtilen bilgi ve belgelerin sunulması halinde Sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır” , “Birinci fıkra hükmü uyarınca kaydedilen rehinler 20/10/2016 tarihli ve 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu uyarınca kurulan Rehinli Taşınır Siciline bildirilir” hükümlerinden de açıkça anlaşılmaktadır.

Belirtilen Kanun hükümleri uyarınca, işletmenin tamamı üzerinde rehin kurulması hali ayrık olmak üzere, marka, tasarım, patent ve faydalı model sınaî hakları üzerinde kurulacak rehinlerin TARES üzerinden yapılması mümkün bulunmamaktadır.

 

İşlenmiş / işlenmemiş tütün rehni:

4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanunun 6 ncı maddesi gereğince, üreticiden alınan tütünler, alım yapan firmalarca üretim yerlerindeki ticaret borsalarına tescil ettirilir. Tescildeki amaç alımın ve sahipliliğin kayıt altına alınmasıdır. Bir malın alımı suretiyle sahipliliğinin kazanılması, bir sicile tescili gerektiriyorsa, bu mallarla ilgili her türlü tasarrufun da bu sicile kayıt edilmesi gerekir. Bu nedenle, üreticiden alınan ve alım yapan firmalarca üretim yerlerindeki ticaret borsalarına tescil ettirilen tütünler üzerine rehin konulması halinde, sahipliliğin anlaşıldığı ticaret borsasına bu rehnin de tescil ettirilmesi gerektiğinden TARES üzerinden rehnin yapılamayacağı düşünülmektedir. Uygulamada, TARES üzerinden rehin yapılması için sözleşmeler hazırlanmaktadır.

 

c)Gelecekte edinilecek (müstakbel) taşınırlar ve bunların getirileri ile alacaklar üzerinde de rehin kurulabileceği:

 

6750 sayılı Kanununun 5 inci maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince;

İşletmelerin müstakbel taşınır varlıkları üzerinde rehin hakkı kurulabilir. Rehinli müstakbel taşınır varlık üzerindeki tasarruf yetkisi, bu varlıkların mülkiyete konu edilmesini müteakip kullanılabilir. Rehin, işletmelerin mevcut veya müstakbel taşınır varlıklarının getirileri üzerinde kurulabilir.

Her tür sözleşmeden doğan mevcut veya müstakbel alacaklar rehne konu edilebilir. (21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri saklıdır.)

Ayrıca rehin, şart ve vadeye bağlı alacaklar için de kurulabilir. İleride doğacak alacağın rehin verilebilmesi için bir belirliliği olmalıdır. Belirliliği olmayan, ileride doğacak her türlü alacağın rehin verilmesi mümkün değildir.

 

ç) Ticari plaka ve ticari hat üzerinde rehin kurulması, trafik tescil birimlerine bildirim yapılıp yapılmayacağı:

 

6750 sayılı Kanununun 5 inci ile Yönetmeliğin 11 inci maddelerinde “Ticari plaka ve ticari hat” üzerinde de rehin kurulabileceği belirtilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 28 inci maddesinde yer alan “İlk defa tescili yapılan her araca bir tescil plaka numarası tahsis edilir” hükmü uyarınca, her araca bir plaka, Bakanlar Kurulunun 10553 sayılı Ticari Plakaların Verilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Kararı doğrultusunda da taksi, dolmuş, minibüs ve umum servis araçlarına da ticari plaka verilmektedir. Ticari plakaların, ekonomik bir değerinin olması ve araçtan ayrı olarak satılabilmesi nedeniyle rehni de mümkündür.

 

Karayolları Trafik Yönetmeliğinde ticari hatla ilgili olarak bir hüküm bulunmamaktadır. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 ve 9’uncu maddeleri ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 nci maddesi gereğince büyükşehir olan veya olmayan belediyeler dâhilindeki ulaşım hizmetlerinin sunulması konusunda bütün düzenlemeleri yapmak bu belediyelere aittir. Belediyelerce belirlenen ve kendilerine ait olan, gerektiğinde kaldırılan ve değiştirilen, birçok aracın çalıştığı güzergâhlar (hatlar) üzerinde rehin kurulmamaktadır. Re hin, belediyenin belirlediği hat üzerinde ticari plakalı bir aracın çalışma hakkı üzerine konulmaktadır. Ticari plakalı araca bu hat üzerinde verilen çalışma hakkı, hak sahibi tarafından koşulları varsa bir başkasına devir edilebilmektedir. Bu devir işlemi belediyelerce yapılmaktadır. Devre konu hakların rehinleri de mümkün olduğundan ticari hat üzerinde belirli bir plakaya tanınmış çalışma hakkı da rehin edilebilir. Kanunda yer alan “ticari plaka ve ticari hat” bu şekilde anlaşılmalıdır.

Bu rehin işlemi TARES üzerinden tescil edildiğinden, herhangi bir yere bildirilmesi gerekmemektedir. Ancak, belediyelere herhangi bir bildirim yapılmaması nedeniyle Belediyelerce yapılan ticari hatların satışlarında hat üzerindeki çalışma hakkı üzerinde rehin olup olmadığı bilinmeden yapılmakta ve özellikle alıcılar yönünden mağduriyetler yaşanmaktadır. İlgililerin mağdur olmamaları için TARES üzerinden gereken araştırmaları yapmaları gerekir.

 

d)Bütünleyici parça ve eklentinin rehni:

 

Taşınır varlık üzerindeki rehin hakkı, o varlığın bütünleyici parçasını da kapsar. Bütünleyici parçanın ayırt edici özelliklerinin bulunması halinde bunlar ayrıca rehin sözleşmesinde belirtilir.

Aksi kararlaştırılmadıkça, rehin sözleşmesi akdedilirken taşınır varlıkta bulunan eklentiler ile sözleşmenin akdedilmesinden sonra ilave edilen eklentiler rehin kapsamında değildirler. (K. Md. 6, Yön. Md. 14)

 

e)Rehnin kapsamı:

 

Rehnin kapsamına taşınır varlığın gelecekteki her türlü faiz, sigorta gibi hukuki getirileri ile doğal ürün ve ikamesi mallar, taşınır varlık ile birlikte doğrudan girer.

Rehinli taşınır varlığın sigortalanması halinde rehinli alacaklının hakkı, sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.

Bir üretim sürecinde kullanılan taşınırın rehnedilmesi halinde rehin, üretimin her aşamasında veya üretimin sonunda rehinli taşınırın yerini alan alacak üzerinde aynı oranda ve sırada kendiliğinden tesis edilmiş sayılır.

Rehinli taşınır varlıkların ikamesi başka bir işleme gerek kalmaksızın rehin kapsamına dâhildir.

 

f)Borç miktarının belirli olması halinde rehine konu varlıklardan ne kada rı üzerinde rehin kurulabileceği:

 

Yönetmeliğin 11 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, rehinle teminat altına alınan borç miktarının belirli olması halinde, bu borç miktarına azami bunun beşte bir oranı kadar yapılacak bir ekleme ile çıkacak miktarı karşılayacak kadar taşınır varlıklar üzerinde rehin kurulabilir. Örneğin; 50.000,TL borç için en fazla 60.000,TL’yi karşılayacak kadar taşınır varlıklar üzerinde rehin kurulabilir.

Yönetmeliğin 11 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için ana koşul, rehinle teminat altına alınan borç miktarının belirli olmasıdır. Rehin işlemine konu miktarı belirlenmemiş müstakbel bir borç söz konusu ise, bu ana koşul oluşmadığından belirtilen fıkra hükmü uygulanmayacaktır.

 

   6-İŞLETMENİN TAMAMI ÜZERİNDE REHİN KURULMASI:

 

İşletmenin tamamı üzerinde de rehin kurulabilir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

-6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanununun 5 inci maddesinde sayılan taşınır varlıkların borcu karşılaması hâlinde işletmenin tümü üzerinde rehin kurulamaz. Ancak, Yönetmeliğin 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasında farklı bir düzenlemeyle Borç miktarının belirli olması halinde 11 inci maddede yer alan diğer taşınır varlıklardan biri veya birden fazlasının borç miktarının tamamına ek olarak beşte birinden fazlasını karşılaması hâlinde işletmelerin tümü üzerinde rehin kurulamaz” hükmüne yer verilmiştir.

Yönetmeliğin 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmünün de uygulanabilmesi için ana koşul, rehinle teminat altına alınan borç miktarının belirli olmasıdır. Rehin işlemine konu miktarı belirlenmemiş müstakbel bir borç söz konusu ise, bu ana koşul oluşmadığından belirtilen fıkra hükmü uygulanmayacaktır.

-Ticari işletme ve esnaf işletmesinin tamamı üzerinde rehin kurulması hâlinde, rehnin kuruluşu anında işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan her türlü varlık rehnedilmiş sayılır.

-Bu varlıkların rehni diğer kanunlarca bir sicile tescilini gerektiriyorsa bu rehin ilgili sicillere bildirilir. Bu varlıklar üzerinde diğer kanunlar uyarınca önceden bir rehin hakkı tesis edilmiş olması hâlinde bu Kanun çerçevesinde tesis edilerek bildirilen rehin sonraki sırada yer alır.

 

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere işletmenin tamamı üzerinde rehin kurulması halinde, işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan (tapuya kayıtlı taşınmazlar, Karayolları Trafik Kanununa tabi araçlar, 6769 sayılı Kanun’da sayılan sınai haklar ve benzeri gibi başka bir sicilde kayıtlı taşınmaz ve taşınırlar dahil) her türlü varlık rehin edilmiş sayılacağından, bu durumda rehin işlemlerin TARES üzerinden yapılması ve rehin kurulduğunun bunlarla ilgili tescil kayıtlarını tutan kurumlara bildirilmesi gerekir.

TARES üzerinden bu bildirimin yapılabilmesi için, başka bir sicile kayıtlı olan taşınırların ve taşınmazların sözleşmede ya da eki bir listede yer alması gerekir. İşletmenin tamamının rehin edildiği bir noterlik işleminde sadece işlet menin tamamının rehin edildiğinin belirtilmesiyle yetinildiği ve sözleşmede 2918 sayılı Kanun kapsamında olan araçların gösterilmemesi nedeniyle bu araçların sicil kayıtlarına rehin şerhinin işlenemediği anlaşılmıştır. Noksanlık bir zarara sebebiyet verilmeden giderilmiş ise de, bu tür bir noksanlığın hak kayıplarına yol açabileceği unutulmamalıdır. Bu sebeple, işletmenin tamamı üzerinde rehin kurulması halinde, başka sicillere bildirilecek bir mal olup olmadığının anlaşılabilmesi için mutlaka işletmeye dahil tüm malvarlıklarının listesinin alınması gerekmektedir.

 

Ticari işletme ve esnaf işletmesinin tamamı üzerinde kurulan rehinler, ticaret veya esnaf siciline bildirilecektir. Sicil ile diğer siciller arasındaki veri paylaşımının TARES üzerinden elektronik ortamda yapılmasına kadar, ticaret veya esnaf sicillerine bildirimler kâğıt ortamında yapılacak ve gerekli posta gideri ilgilisinden alınacaktır.

 

7-REHİN SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI VE REHİN HAKKININ KURULMASI

 

a)Rehin sözleşmesinin yapılış şekli:

 

6750 sayılı TİTRK’ in 4 üncü ve (Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında) Yönetmeliğin 8 inci maddelerinde yer alan hükümlere göre:

Rehin sözleşmesi iki türlü yapılabilir:

1)Elektronik ortamda,

2) Yazılı olarak.

 

1) Elektronik ortamda düzenlenen rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilebilmesi için sözleşmenin güvenli elektronik imza ile onaylanması şarttır.

2)Yazılı sözleşme de;

a)Tarafların imzalarının noterce onaylanması,

b)Sözleşmenin sicil yetkilisinin huzurunda imzalanması, suretiyle olmak üzere iki şekilde yapılabilir.

 

Sözleşmenin sicil yetkilisinin huzurunda imzalanması usulü noterlikler dışında bir sicil yetkilisinin olması hali içindir. Sicil yetkilisi olarak noterliklerin belirlenmesi nedeniyle, bu ikinci şeklin uygulanması imkânı kalmamıştır. Bu sebeple, yazılı sözleşmelerin noterliklerde imza onaylaması şeklinde yapılması gerekmektedir.

 

b)Rehin sözleşmesinde yer alması zorunlu hususlar:

 

6750 sayılı Kanunun 4 ve Yönetmeliğin 9 uncu maddesi hükümleri uyarınca rehin sözleşmesinde;

 

Sözleşmenin taraflarına ilişkin bilgilere:

 

Rehin alacaklısının;

-Tacir olması halinde ticaret unvanı, MERSİS numarası, adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin adı, soyadı, kimlik numarası ve imzasına,

-Kredi ve kefalet sağlayan kamu veya özel kurum ve kuruluşlar olması halinde kurum adı, adresi ve yetkili kişinin adı, soyadı, kimlik numarası ve imzasına,

-Esnaf olması halinde, kimlik numarası, adı, soyadı, imzası ve adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin adı, soyadı, kimlik numarası ve imzasına,

 

Rehin veren borçlu ise, borçlunun;

-Tacir olması halinde ticaret unvanı, MERSİS numarası, adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin kimlik numarası, adı, soyadı ve imzasına,

-Esnaf olması halinde, kimlik numarası, adı, soyadı, imzası ve adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin kimlik numarası, adı, soyadı ve imzasına,

-Çiftçi olması halinde kimlik numarası, ÇKS numarası, adı, soyadı, imzası, adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin kimlik numarası, adı, soyadı ve imzasına,

-Serbest meslek erbabı olması halinde kimlik numarası, adı, soyadı, imzası ve adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin kimlik numarası, adı, soyadı ve imzasına,

-Sebze ve Meyve Üretici Örgütleri Hakkında Yönetmelik kapsamında yer alan üretici örgütü belgesine sahip üretici örgütü olması halinde üretici örgütü belge numarası, adresi ile varsa temsil ve ilzama yetkili temsilcinin kimlik numarası, adı, soyadı ve imzasına,

 

Borçlu lehine üçüncü bir kişi rehin vermekte ise, bu kişinin;

Kimlik numarası, adı, soyadı, imzası ve adresi ile varsa temsil ve ilzama

yetkili temsilcinin kimlik numarası, adı, soyadı ve imzasına,

 

-Rehnin dayandığı sözleşmenin konusuna,

-Güvence altına alınan alacağın miktarının belirli olması halinde borç ve güvence miktarına,

-Güvence altına alınan alacağın belirli olmaması halinde rehnin ne miktar için güvence teşkil ettiğine,

-Rehin tutarının para cinsine,

-Rehine konu varlık ile bu varlığın ayırt edici özelliklerine,

-Rehin konusu taşınır varlığın ayırt edici özellikleri yoksa genel olarak belirlenmesine yarayan niteliklerine,

-Rehin kuruluşunda belirlenen rehin sistemi ile sabit derece sisteminin kabul edilmiş olması halinde derecenin itibari değeri ve rehin alacaklısının derece ve sırasına,

-Ticari İşlemlerde Taşınır Varlıkların Değer Tespiti Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde bir değerleme yapılmış ise taşınır varlığının tespit edilen değerine,

 

-Rehin hakkının Sicile tescilinden doğan masrafların hangi tarafa ait olduğuna yer verilmesi zorunludur.

Rehnin dayandığı sözleşmenin konusunun mutlaka belirtilmesi gerektiğinden, rehin kurulmasını gerektiren hukuki ilişkinin sözleşmeye açık olarak yazılması gerekir.

 

2018/159 sayılı Genel Yazı ekinde yer alan, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapan Tebliğ’de bu işlemlerle ilgili yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığından rehin tutarının para cinsi döviz olarak belirlenmesi mümkün bulunmaktadır.

 

c)Rehin sözleşmesinde yer verilebilecek ve verilemeyecek hususlar:

 

Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, Kanuna ve bu Yönetmeliğe aykırı olmayan diğer hak ve yükümlülükler ile diğer hususlar taraflarca sözleşmede belirtilebilir. Uygulamada, bu hükme dayanılarak bankalar tarafından sözleşmelere çeşitli hükümler konulmaktadır. Bu hükümlerin, 6750 sayılı Kanuna, Yönetmeliğe ve diğer kanunların emredici hükümlerine açık şekilde aykırılık bulunmamakta ise, ihtilaf halinde bunların değerlendirilmesinin yargı mercilerince yapılacağının dikkate alınması gerekmektedir.

 

Kanunun 4 üncü maddesinin yedinci fıkrası gereğince, rehin sözleşmesinde, rehne konu taşınır varlığın alt veya art rehine konu edilmeyeceğine ya da rehin verenin rehine konu taşınır varlık üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlandığına dair kayıtlara yer verilemez. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, rehin veren rehne konu taşınır varlığı alt veya art rehne konu edebileceği gibi bu varlık üzerinde tasarruf da bulunabilir.

 

Uygulamada bir işlemle sınırlı da olsa, rehin işlemi yapıldıktan sonra rehin konulan bazı taşınırların rehin veren tarafından elden çıkarıldığını belirleyen rehin alacaklısının noterliğe başvurarak neden buna engel olunmadığını ileri sürdüğü öğrenilmiştir.

Diğer taraftan, rehine konu olabileceği kabul edilen sarf malzemesi, kullanılabilir, harcanabilir bir özelliğe sahiptir. Bu malzemenin tüketilmesi halinde rehne konu varlığın tamamen ortadan kalkması da söz konusu olabilir.

Kanunen bir sicile kayıtlı olma zorunluluğu bulunmayan taşınırlar rehin edildiğinde sadece rehnin tescili yönünden TARES’ e kaydedilmektedir. Rehin verenin bu tür taşınırı satması, sarf malzemelerinde olduğu gibi bunları kullanması mümkündür. Bu tasarruflardan haberi olmayan notere izafe edilebilecek bir kusur söz konusu olamayacağı gibi, Kanunda da noterin bu tür bir sorumluluğundan bahsedilmemiştir. 6750 sayılı Kanun ve Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliği, TARES’ e tescil edilen rehinli taşınırlarla ilgili olarak rehin alacaklısına ve rehin verene çeşitli yükümlülükler vermiş, bunlar dışında kalan kişiler için de sicilin aleniyetini kabul etmiştir. Kanunun 12 ve 16 ncı, Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliğinin 17, 26 ve 28 inci maddelerinde rehin alacaklısının haklarına, devir yapılmasının, aksi sözleşmede kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmeyeceğine ve yaptırımlara yer verilmiştir.

 

Rehin alacaklısının bu haklarının bulunmasına karşılık, 6750 sayılı Kanuna göre rehin kurabilecek bazı alacaklılar, bu Kanun hükümlerine göre yapacakları rehinin, alacaklarını yeterince güvence altına almadığını düşünmekte ve TESLİME BAĞLI REHİN hükümlerine göre rehin kurulmasını talep etmektedirler. Bu şekilde rehin kurulmasını engelleyecek bir hüküm olmaması, 6750 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması zorunluluğunun bulunmaması nedeniyle, talep halinde ticari nitelikteki borçlar için teslime bağlı rehin de kurulabilir.

 

2017/49 sayılı genel yazıda yer verildiği üzere, bazı kredi kuruluşlarının hazırladıkları sözleşmelere;

Kanunun 4 üncü maddesinin yedinci fıkrasında “Rehne konu taşınır varlığın alt veya art rehne konu edilmesi ile rehin verenin rehne konu taşınır varlık üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlayan kayıtlar geçersizdir” hükmünün bulunmasına karşılık, sözleşmelere “Rehin veren ticari işletmeyi veya rehine dahil taşınır varlıkları rehin alanın rızasını almadan/rızası dışında başkalarına devretmemeyi, bir ayni hakla takyit etmemeyi, başka bir yere nakletmeyi veya başkalarıyla değiştirmemeyi taahhüt eder” şeklinde,

Bu Kanun kapsamındaki borçların süresinde ifa edilmemesi hâlinde alacaklının, başvurabileceği yolların da Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılmasına ve takibin, genel hükümler çerçevesinde yapılacağının belirtilmesine (Yönetmeliğin 29 ve 30 uncu maddelerinde de mülkiyetin devrine ilişkin hükümlere yer verilmesine) rağmen, sözleşmelere “Rehin veren ‘nın Temerrüde düşmesi halinde Banka’nın 6750 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki yollardan dilediğine başvurabileceği gibi, önce bu yollardan herhangi birine başvurmaksızın doğrudan yasal takibe geçerek alacağını yasal yollarla tahsil etmek veya dilerse ticari plakayı ve hattı piyasada istediği şekil ve şartlarla, icra yoluna başvurmaksızın sat maya da yetkili olduğunu gayrikabili rücu kabul, beyan ve taahhüt eder” yönünde,

Hüküm koydukları görülmüştür. Bu şekilde konulan hükümlerin, Kanunun 4 üncü maddesinin yedinci fıkrasına, 14 üncü maddesine İİK’ nin 45 inci aykırı olduğu dikkate alınmalıdır.

 

ç) Rehin hakkının geçerlilik süresi ve sona ermesi:

 

Yönetmeliğin 21 inci maddesi gereğince;

Rehin hakkı, rehin sözleşmesinde süre kaydı konulması halinde belirlenen süre boyunca geçerlidir.

Yönetmeliğin 22 nci maddesi gereğince Kanun ve bu Yönetmeliğe göre kurulan rehin hakkı, belirlenen sürenin sona ermesi, alacağın sona ermesi, rehnin terkini veya rehinli taşınır varlığın tamamen yok olmasıyla sona erer.

 

8-REHİN HAKKININ KURULMASI İÇİN SÖZLEŞMENİN TESCİLİNİN ZORUNLU OLDUĞU:

 

6750 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince, rehin hakkı, rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilmesiyle kurulur. Sözleşmenin yapılması tek başına rehin hakkının kurulması için yeterli olmayıp, bu hakkın kurulabilmesi ve üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmesi, rehinli alacaklılar arasında öncelik hakkının belirlenmesi için yapılan sözleşmenin (rehin hakkının) Rehinli Taşınır Siciline (TARES’ e) tescil ettirilmesi zorunludur.

 

Bu Kanunla; 4721 sayılı TMK’nın 939 ve 940 ıncı maddelerine paralel şekilde, 6750 sayılı Kanunda sayılan kişilerin belirtilen taşınırlar üzerinde teslimsiz rehin hakkı kurabilmeleri için REHİN SİCİLİ (TARES) kurulmuştur.

 

Tescil ile ilgili hususlara 2017/49 sayılı genel yazıda ayrıntılı şekilde yer verilmiş olup, buna göre işlem yapılması gerekmektedir.

 

 

9-REHİN HAKKI DEVİR EDİLEBİLİR Mİ?

 

Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliğinde birçok yerde “rehin hakkının devri” ibaresine ve 22 nci maddenin dördüncü fıkrasında da “Rehin hakkını devralan üçüncü kişiler veya bunların temsil ve ilzama yetkili temsilcileri rehin hakkının devrinin tescili talebinde bulunur” hükmüne yer verilmiştir.

 

Rehin işlemlerinde bir devir söz konusu ise, bu rehin hakkının devri değildir. Rehin hakkının, güvence altına aldığı işlemden ayrı olarak ve ondan bağımsız şekilde devri mümkün değildir.

Rehin alan, bir alacağı için bu rehini koydurmuştur. Bu alacağını herhangi bir kişiye devir edebilir, ancak bu alacaktan bağımsız olarak bir teminat olan rehni bir başkasına devir edemez. 6098 sayılı TBK’nin 189 uncu maddesi gereğince, alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer. Bu sebeple, rehinle teminat altına alınan bir alacak devir edildiğinde rehin hakkı da bir devir işlemine gerek kalmadan alacağı devir alana geçer.

 

Rehin veren de, bir borcu için verdiği rehni kendiliğinden kaldıramaz ve bir başkasına devredemez. Ancak, rehin verdiği taşınırlar için TMK’nin 941 ve 942 nci maddeleri gereğince art ya da alt rehin kurabilir. Bu durum, rehinli taşınır üzerinde ikinci bir rehin kurulması olup, rehnin veya rehin hakkının devri niteliğinde bir işlem değildir.

Rehin veren, rehinli taşınır varlığını bir başkasına satabilir, devredebilir. Bu da rehin hakkının devri değil, üzerinde rehin bulunan taşınırın devridir. Kendisine ait olup üzerine rehin konulan taşınırını veya alacağını bir başkasına devir ettiği zaman, Kanunun 12 nci maddesinin altıncı fıkrası gereğince bu durumu Sicile tescil ettirmekle yükümlüdür. Yönetmeliğin 28 inci maddesinde, rehinli taşınır varlığın mülkiyetinin veya zilyetliğinin devrinin, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmeyeceği hükmüne yer verilmiştir.

 

22 nci maddenin dördüncü fıkrasında da yer alan ibarenin “Rehinle teminat altına alınmış bir alacağı devralan üçüncü kişiler veya bunların temsil ve ilzama yetkili temsilcileri rehin hakkının kendi adlarına tescili talebinde bulunur” şeklinde anlaşılması gerekir.

 

İzmir – 15.12.2018

 

 

Haluk Necdet TEKİN

Türkiye Noterler Birliği Başkan Danışmanı