ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR - PROF. DR. ŞEBNEM AKİPEK ÖCAL

İZMİR NOTER ODASI SEMPOZYUMU – 10 MART 2018

 

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR

Prof. Dr. Şebnem AKİPEK ÖCAL

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

 

GİRİŞ

Hukukumuzda, hukuki işlemler sağlar arası işlemler şeklinde olabileceği gibi ölüme bağlı tasarruflar olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Hukuk sistemimizde mirasbırakanın, ölümünden sonra geçerli olacak şekilde hukuki işlemler yapabilmesi mümkündür.

Kanun koyucu miras hükümlerini düzenlerken, kişinin irade serbestisini ve mülkiyet hakkını korumak maksadıyla bazı hükümler tesis etmiştir.

Buna göre mirasbırakanın, kendi malvarlığı üzerinde, ölümünden sonra hüküm ve netice yaratacak hukuki işlemler yapabilmesine hukuki açıdan imkan tanınmıştır.

Ölüme bağlı tasarruflar; bir kişinin terekesinin geleceğine ve yapılmasını arzu ettiği hususlara ilişkin ve kural olarak hukuki neticelerini kendisinin ölümü anında meydana getiren hukuki işlemlerdir.

 

ŞEKLİ

Mirasbırakanın kendi malvarlığı üzerinden yapmış olduğu tasarrufların, ölümünden sonra meydana gelmesi sebebiyle, kanun koyucu bu tasarrufların kurulmasını sıkı şekil şartına bağlamıştır.

Ölüme bağlı tasarrufların gerçekleştirilmesi bakımından getirilen bu sıkı şekil şartı iki şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Bunlardan ilki, mirasbırakanın tek taraflı olarak yaptığı ve her zaman dönebileceği vasiyetname (TMK 531-544).

İkincisi ise iki taraflı ve bağlayıcı özelliği olan miras sözleşmesidir (TMK m.545-549).

 

Ölüme bağlı tasarruflardan vasiyetname; varması gerekli olmayan irade beyanı ile yapılan ve karşı tarafın kabulü aranmaksızın, tek taraflı ölüme bağlı tasarruflardır.

Üç şekilde yapılabilir (TMK m.531). Bunlar;

 Resmi vasiyetname

 Yazılı vasiyetname

Her iki vasiyetnamenin yapılamadığı durumlarda sözlü vasiyetname

Miras sözleşmesi ise yalnızca resmi vasiyetname şeklinde yapılabilmektedir (TMK m.532).

TMK’da, öngörülmüş olan şekli anlamda ölüme bağlı tasarrufun türleri, diğer bir ifade ile vasiyetname ve miras sözleşmesi kesin çizgilerle birbirinden ayırt edilmektedir. Bunlar;

Ehliyet bakımından; vasiyet yapabilme ehliyeti ile miras sözleşmesi yapabilme ehliyeti birbirinden farklıdır,

Alt türlerin bulunup bulunmaması bakımından; miras sözleşmesinin bir türü bulunmasına karşılık vasiyetin ise üç türü bulunmaktadır.

İşlemin hukuksal niteliği bakımından; miras sözleşmesi, bir sözleşme yani iki taraflı bir hukuksal işlem olmasına karşılık vasiyet ise tek taraflı irade beyanı ile kurulmaktadır.

Dönülebilme (rücu) bakımından; vasiyetten her zaman dönülebilmek ya da koşullarını değiştirmek mümkün iken miras sözleşmesinden her zaman dönülemez, miras sözleşmesinde rücu imkanları sınırlıdır.

 

Resmi Vasiyetnamelerde Şekil Şartı

 

Resmi vasiyetname sıkı şekil şartına bağlanmıştır (TMK m.532-537). TMK m.7 gereğince resmi vasiyetname, resmi senet hükmündedir.

Şekil şartının bu derece üzerinde durulmasının sebebi, bir yandan mirasbırakanı düşünmeye ve doğru karar vermeye sevk ederken, diğer yandan hukuki işlemin açık ve güvenilir olmasını sağlamaktır.

Burada en önemli husus olan mirasbırakanın gerçek niyeti ve maksadının vasiyetnameye aktarılmasıdır.

 

Mirasbırakan ölümüne kadar her zaman vasiyetnameyi serbestçe ve tek taraflı olarak geri alabilir, değiştirebilir.

Onun geri alma imkanını ortadan kaldıran ya da sınırlayan her türlü şart ve kayıt geçersizdir

Resmi vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için resmi memurun ve iki tanığın varlığı aranmaktadır.

 

Resmi vasiyetname yapılırken mirasbırakan kural olarak kanunda ön görülen iki şekil şartından birini seçmekte serbesttir. Bunlar;

 

Okunarak ve imzalanarak (TMK m.533, 534)

Okunmadan ve imzalanmadan (TMK m.535) yapılan vasiyetnamelerdir.

 

Mirasbırakan tarafından vasiyetnamesini bizzat okuması ve imzalaması gereken ilk şekil şartı TMK m. 533 ve 534. maddelerinde düzenlenmiştir.

 

Bu hükümlerde öncelikle mirasbırakan son arzularını sözlü veya yazılı olarak resmi memura iletmektedir.

Hazırlanan vasiyetname metni okunması için resmi memur tarafından vasiyetçiye verilmektedir.

Vasiyetçi vasiyetnameyi uygun bulursa imzalamaktadır (TMK m.533/3).

Mühür kullanmak veya parmak basmak geçerli değildir. imzanın belgenin alt kısmında olması gerekmektedir.

Resmi vasiyetnamenin okunmak üzere vasiyetçiye verilmesi şarttır. Aksi takdirde, bu durum şekil eksikliği ve iptal sebebidir.

 

Resmi memur, vasiyetçinin imzasının hemen akabinde vasiyetnameyi tarih koyarak bizzat imzalamak durumundadır (TMK m.533/3). İmza ile birlikte tarih yazılması da geçerlilik şartları arasında yer almaktadır.

Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra mirasbırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan etmelidir.

 

Bu beyan mutlak bir sekil şartıdır. Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve vasiyetçiyi tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalamak durumundadırlar.

 

Okunmak üzere vasiyetçiye verildiği andan tanıkların imzası ile tamamlanan resmi vasiyetnamenin bütün bu safhaları işlemde birlik ilkesi gereği (unitas actus) önemli bir aralık ve kesinti olmaksızın tek bir işlem olarak yapılması gerekmektedir.

 

Tanık imzalarının noterce onaylanması, TMK bakımından bir gereklilik arz etmemektedir.

TMK m.535’de mirasbırakana bizzat okumadan ve imzalamadan vasiyetname düzenleme imkanı tanınmıştır.

Bu hüküm yalnızca okuma-yazma bilmeyenler için değil, aynı zamanda istenmesi durumunda okuma- yazma bilenlerin de başvurabileceği bir şekil şartıdır.

 

Burada da mirasbırakan son arzularını resmi memura bildirmekte, resmi memur vasiyetçinin arzularına uygun olarak vasiyetname metnini hazırlamaktadır.

 

Hazırlanan vasiyetname iki tanık huzurunda vasiyetçiye okunmaktadır. Ancak bu okumanın bizzat resmi memur tarafından okunması gerekmektedir.

 

Metin okunduktan sonra vasiyetçi bunun kendi isteklerine uygun olduğunu beyan etmektedir (TMK m.535/1).

Tanıklarda, vasiyetnamenin kendi huzurlarında vasiyetçiye okunduğunu, vasiyetçinin uygundur beyanının alındığını ve vasiyetçinin vasiyetname yapmaya muktedir olduğunu yazarak veya yazdırarak şerh etmektedir.

 

El yazısıyla imzalamaları ile vasiyetname tamamlanmış olmaktadır (TMK m.535/2).

 

Akabinde, resmi memur tarafından tarih konulup imzalanmak suretiyle vasiyetname onaylanmaktadır.

Bu şart bakımından da işlemler arasında bütünlüğü bozacak kesinti olmamalıdır.

Resmi vasiyetnameyi yapmaya yetkili kişiler TMK m.532/II’de belirtilmiştir. Bu kişiler;

Resmi memur

Sulh hakimi

Noter

Kanunda kendisine bu yetki verilen diğer görevliler (Örneğin, konsolos, noter yetkisine sahip mahkeme başkatipleri, tabu sicil memurları vb.)

Yargıtay içtihatlarına göre görevli kavramına, noter yetkisine sahip olmayan mahkeme başkatibi ve köy muhtarı dahil değildir.

 

TMK’da resmi vasiyetnamenin geçerli olması için bulunması gereken şekil şartları düzenlenmiş olmasının yanında Noterlik Kanununda da resmi vasiyetnamenin geçerli olmasını gerektiren şekil şartları mevcuttur.

Noterlik Kanunun m. 84’de resmi vasiyetnamenin yapılmasında noterin uyması gereken şekil şartları, 76 ve 78.maddelerinde ise tanıklarda aranacak şekil şartlarının neler olacağı ifade edilmektedir.

76 ve 78. maddelerine aykırılık, TMK’daki sınırlama kapsamına girmediği ölçüde işlemin geçerliliğini etkilememektedir.

Noterlik Kanunu Madde 84- Hukuki işlemlerin noter tarafından düzenlenmesi bir tutanak şeklinde yapılır. Bu tutanağın :

1. Noterin adı ve soyadı ile noterliğin ismini,

2. İşlemin yapıldığı yer ve tarihi (Rakam ve yazı ile),

3. (Değişik: 2/4/1998 - 4358/3 md.) İlgilinin ve varsa tercüman, tanık ve bilirkişinin kimlik ve adresleri ile ayrıca ilgilinin vergi kimlik numarası,

4. İlgilinin hakiki arzusu hakkındaki beyanını,

5. İşleme katılanların imzalarını ve noterin imza ve mührünü, Taşıması gereklidir. Bu şekilde düzenlenen iş kağıdının aslı noterlik dairesinde saklanır ve örneği ilgilisine verilir.

 

Noterlik Kanunu Madde 76 – Noter, tanık, tercüman ve bilirkişiler aşağıdaki hallerde noterlik işlemine katılamazlar;

 1. Kendisi bizzat ilgili ise veya bir ilgili onun vekili olarak hareket ediyorsa,

 2. Aralarında evlilik birliği kalmamış olsa bile ilgililerden birinin karı veya kocası ise,

 3. İlgililerden biri ile aralarında sıhri dahi olsa usul veya füru veya kan hısımlığında üçüncü, sıhri hısımlıkta ikinci derecede (Bu dereceler dahil) civar hısımlığı veyahut evlat edinme ilişkisi varsa,

 4. İlgililerden biri noterin katip veya hizmetlisi ise,

 5. İlgililerden biri aralarında iki, üç ve dördüncü numaralarda yazılı ilişki bulunan bir şahsın vekili olarak hareket ediyorsa,

 6. Noterlik işlemi, kendi yararına veya aralarında iki, üç ve dördüncü numaralarda yazılı ilişkiler bulunan bir kimse yararına bir tasarrufu kapsıyorsa.

Noterlik Kanunu Madde 78 – Aşağıdaki kimseler tanık olamazlar:

1. Reşit olmayanlar,

2. Mahcurlar,

3. Hukuk Yargılama Usulü Kanununa göre andlı tanık olarak dinlenmeleri mümkün olmayanlar,

4. Noterin katip ve hizmetlileri

Noterlik Kanunu ve mevzuatı, noterlerin uymakla yükümlü olduğu kuralları belirlemektedir.

Noterlerin disiplin sorumluluğu bakımından bu durum gerekliliktir. Noterlik mevzuatı kural olarak düzen hükümleri öngörmektedir. Bu hükümlere aykırılık işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmamaktadır.

Medeni Kanun ise hakları belirleyen ve maddi hukuk kurallarını düzenleyen kanundur. Bu sebeple hukuki işlemlerin geçerliliği, ancak Medeni Kanun hükümleri göz önünde tutularak değerlendirilmelidir.

Nitekim bu sonuç, noterlerin emredici kurallara uymakla yükümlü olduğunu düzenleyen Noterlik Kanununun 53. maddesinde de hükme bağlanmıştır.

Örnek olarak; Noterlik Kanununda okuyup yazma bilmeyenlerin yaptıkları resmi vasiyetnamede, okuyup yazma bilmeyen mirasbırakanın, ayrıca tanık, tercüman, bilirkişinin imza yerine geçmek üzere, varsa mühür, yoksa sol elinin başparmağı, bu da yoksa, diğer parmaklarından birini basması ve hangi parmağın basıldığının yazılması istenmiştir (Noterlik Kanun m.75).

Ayrıca maddenin ikinci değişik fıkrasına göre, mühür basıldığı hallerde yine de parmağın basılması da zorunludur. Bu kural Noterlik Kanununda öngörülmüş olan bir düzen kuralıdır. Uyulmaması yapılan işlemi geçersiz hale getirmemektedir.

 

Vasiyetname düzenlemek için mirasbırakanın tam fiil ehliyetine sahip olması gerekmemektedir.

TMK m.502’ye göre, ayırt etme gücü bulunmak şartıyla, onbeş yaşını doldurmuş olmalıdır.

TMK m.10’a göre; “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır”. Bu hükümden görüleceği üzere, bir kimsenin tam fiil ehliyetine sahip olması için üç şart aranmaktadır. Ayırt etme gücüne sahip olmak ve ergin olmak, fiil ehliyetinin olumlu şartlarıdır. Kısıtlı olmamak şartı ise, fiil ehliyetinin olumsuz şartıdır.

 

Mirasbırakanın ayırt etme gücünün bulunmadığını ispat için ayırt etme gücünün bulunmadığına dair büyük ihtimalin varlığını inanılır kılmak yeterlidir.

Doktor raporu ayırt etme gücünün bulunmadığını yüzde yüz ispatı sağlamamakla birlikte, aksinin (ayırt etme gücünün bulunduğunun) ispatını güçleştirmektedir.

Ayırt etme gücü görece bir kavram olduğu için kişiden kişiye ve olaydan olaya farklılık göstermektedir. Bu nedenle, ayırt etme gücünün varlığını, her işlemin yapılma anına göre değerlendirilmek gerekmektedir.

 

Dolayısıyla ispat bakımından, ayırt etme gücünün “işlem anında” bulunduğunun veya bulunmadığının ispatı gerekmektedir. İşlemden önceki ve sonraki durum, işlem anı bakımından adi karine (kanuni karine) teşkil edebilmektedir. Karinenin aksinin ispatı mümkündür.

 

Bir kimsenin ayırt etme gücüne sahip olduğunun kabulü için, kişinin olayları doğru algılayabilmesi, doğru değerlendirebilmesi, doğru karar verebilmesi ve verdiği karara uygun hareket edebilme yeteneğine sahip olması aranmaktadır.

 

Resmi Vasiyetnamelerde Fiil Ehliyeti

 

Kişinin ayırt etme gücüne sahip olduğu adi (yasal) karine olarak kabul edilmektedir. Onun yokluğunu iddia eden ve bundan kendisine haklar çıkaracak kişi bu iddiasını ispat etmek zorundadır.

 

Ölüme bağlı tasarrufta bulunmak, kişilikle yakından ilgili, şahsa mutlak sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan temsil yoluyla ölüme bağlı tasarruf yapılması mümkün değildir.

 

Vasiyetname düzenleyen kişinin, bu düzenlemede yasal temsilcisinin (veli/vasi) rızasının aranması gerekmemektedir.

 

Ölüme bağlı tasarrufta bulunanın ehliyetsizliği halinde, hem vasiyetname, hem miras sözleşmesi geçersiz olmaktadır (TMK 557).

 

Ancak tasarruf kendiliğinden hükümsüz sayılması söz konusu değildir. Tasarrufun geçersiz olması için mirasbırakanın ölümünden sonra Kanun’da öngörülen süreler içinde “iptal davası”nın açılması zorunludur; bu süreler hak düşürücü sürelerdir.

 

İptal davası sonunda alınacak iptal kararı, sadece davacı bakımından ve geçmişe etkili olarak sonuç doğurmaktadır.

 

Resmi Vasiyetnamelerde Düzenlemeye Katılma Yasağı

TMK m. 536’da resmi vasiyetnamede yer alacak tanıkların bazı özellikleri taşıması hükme bağlanmıştır.

Buna göre bazı kişilerin resmi memur veya tanık olarak, resmi vasiyetnamenin tanziminde yer alamayacağı açıkça öngörülmüştür.

Düzenlemeye katılma yasağını öngören 536. madde emredici mahiyettedir.

Resmi Vasiyetnamelerde Düzenlemeye

Katılma Yasağı

TMK m.536/I’de öngörülen unsurlardan birini içinde barındıran resmi vasiyetname resmi şekle aykırı olarak düzenlenmiş addedilir ve işlem iptal davasına konu edilebilir.

TMK m.536/II’de düzenlenen yasak ise mutlak yasak grubuna dahil olmayıp nisbi iptal sebebidir.

Bu yasağa uyulmaması halinde ölüme baglı tasarrufun tamamı değil, sadece bu kazandırmaların iptal edileceği hüküm altına alınmıştır (TMK m.558/3).

Resmi Vasiyetnamelerde Düzenlemeye

Katılma Yasağı

TMK m.536 gereğince;

I. Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.

II. Resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.

Noterlerin Vasiyetname ile İlgili

işlemleri

Noterler, Noterlik Kanunu m.69 gereğince;

Açık veya kapalı olarak verilen vasiyetnameleri saklarlar ve buna dair bir tutanak düzenlerler. Gerek bu suretle saklanan vasiyetnameleri, gerek noterler tarafından düzenlenen sair ölüme bağlı tasarrufları yapanların ölümü halinde bilgi verilmesi için durumu bunların kayıtlı oldukları nüfus dairelerine yazı ile bildirirler.

 

Noterler, nüfus idaresi tarafından ölümün ihbarı veya resmi bir belge ile isbatı halinde, yetkili sulh hakimine verilmek üzere, dairelerinde saklı bulunan vasiyetnamelerin ve noterlikçe düzenlenmiş ölüme bağlı tasarruf senetlerinin onaylı örneklerini Cumhuriyet Savcılığına tevdi ederler.

Noterlerin Vasiyetname ile İlgili

işlemleri

TMK m.537 gereğince resmi vasiyetnameyi düzenleyen memur, vasiyetnamenin aslını saklamakla yükümlüdür.

Diğer taraftan Noterlik Kanununun m.84/II gereğince noterin düzenlediği resmi belgeleri saklama yükümlülüğü olsa da bu husus maddi anlamda bir geçerlilik koşulu değildir.

TMK m.538/II’de belirtildiği üzere el yazılı vasiyetname notere, sulh hakimine veya yetkili memura açık veya kapalı olarak bırakılabilmektedir.

Hukukumuzda miras sözleşmesinin geçerli olması için TMK’nun m.545/I uyarınca resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.

Ancak resmi vasiyetnamenin kurulmasıyla miras sözleşmesinin kurulması arasında bazı farklar bulunmaktadır.

Miras sözleşmesi de miras sözleşmesini yapan tarafından okunan ve imzalanan veya okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenlenen resmi vasiyetname şeklinde yapılmaktadır.

 

Miras Sözleşmesinde Şekil Şartı

 

Miras sözleşmesinin kurulması aşağıda belirtilen şekle tabidir:

Sözleşmenin tarafları, aynı anda resmi memurun önünde hazır bulunmak durumundadır. Mirasbırakanın şahsen gelmesi zorunludur. Karşı taraf kendi gelebileceği gibi, bir temsilcisini de gönderebilmektedir.

Sözleşmenin taraflarının, notere sözleşmenin içeriğinin ne olduğunu birbiri ardından aynı zamanda bildirmeleri gerekmektedir. İrade beyanları birbirini takiben verilmeli araya fasıla girmemelidir. Bildirme sözlü veya yazılı olarak yapılmaktadır.

 

Mirasbırakan mutlaka iradesini resmi memur önünde açıklamalıdır. Sözleşmenin karşı tarafı, kendisi de bir miras sözleşmesinin mirasbırakanı değilse, yasal veya tam ehliyetli ise tayin ettiği temsilcisi vasıtasıyla temsil olunabilmektedir.

Resmi memur kendisine söylenenleri veya yazılı verilen açıklamaları düzenlemek durumundadır.

Resmi memur, miras sözleşmesinin içeriğinin okunması maksadıyla yazılı metni taraflara vermektedir.

 

Bu safhada her iki tarafın da hazır bulunması şarttır. Bu husus sözleşmenin geçerlilik şartıdır.

Lehine tasarrufta bulunulan taraf, miras sözleşmesini okurken veya okuturken mutlaka mirasbırakanla birlikte hazır bulunmalıdır.

Mirasbırakan ve lehine tasarrufta bulunan taraf, resmi memurun hazırladığı metni kendileri okuyabilecekleri gibi, noterin de okumasını isteyebilirler.

Ancak metni ister mirasbırakan kendisi okusun, ister okutsun, tanıkların bu okuma işlemi sırasında hazır bulunmaları gerekmektedir. Bu husus geçerlilik şartıdır.

 

Miras sözleşmesinin taraflarınca tanıklar önünde okunması veya okutulmasından sonra metnin imzalanması gerekmektedir.

İmza da mutlaka tanıkların önünde birbirini takiben yapılmak durumundadır.

Mirasbırakanın bu imzayı mutlaka el yazısı ile atması gerekmektedir.

Miras sözleşmesi mutlaka tanıkların önünde imzalanmalıdır.

 

Miras sözleşmesine taraf olanlar metni tanıkların önünde imzaladıktan sonra, resmi memur da müteakiben metne tarih atmakta ve imzalamaktadır.

Mirasbırakan metni okuduğunu ve kendi isteklerine uygun olduğunu tanıklar önünde beyan etmektedir.

Son aşamada ise tanıklar, mirasbırakanı tasarruf yapmaya ehil gördüklerini açıklamak durumundadır.

 

Miras sözleşmesinde işlem tamamlandığında her iki tarafın imzalaması gerekmektedir.

TBK m.15’den farklı olarak, miras sözleşmesine taraf olanın, sözleşmede karşı tarafa herhangi bir kazandırmada bulunmamış olsa da sözleşmeyi imzalaması gerekmektedir.

 

Miras Sözleşmesinde Fiil Ehliyeti

Hukukumuzda bir kimsenin (vasiyetnameden farklı olarak) miras sözleşmesi şeklinde ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmesi için, TMK m.503’ü uyarınca ergin olmasını, kısıtlı olmamasını ve ayırt etme gücüne sahip olmasını aramaktadır.

Diğer bir ifadeyle, bir kimsenin miras sözleşmesi yapabilmesi için, mirasbırakanın fiil ehliyetine tam sahip olması öngörülmüştür.

Madde; kişinin ergin olmasını öngörmüş, 18 yaşın tamamlanmış olması ibaresine yer vermemiştir. Bu açıdan miras sözleşmesi bakımından erginlik, mutlaka 18 yaşın tamamlanmış olması anlamına gelmemektedir.

Erginliğin mahkeme kararı yahut evlenme ile kazanılmış olması da yeterli olarak kabul edilmektedir (TMK 12; TMK 11/II).

Miras sözleşmesinde mirasbırakanın ayırt etme gücüne sahip olması ifadesi, vasiyetnamede aranan ayırt etme gücüne sahip olmasıyla aynı anlamdadır.

Başka bir ifade ile mirasbırakan miras sözleşmesi yaparken, yaptığı işlemi doğru algılamalı, doğru değerlendirmeli, sonuçlarını anlamalı ve buna uygun hareket etme yeteneğine sahip olması gerekmektedir.

 

Miras sözleşmesinin vasiyetnameden farkı, iki taraflı bir işlem olmasından kaynaklanmaktadır.

Miras sözleşmesine taraf olanlardan ergin olma, ayırt etme gücüne sahip olma ve kısıtlı olmama koşulları, sadece ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf için bir diğer ifade ile, mirasbırakan için aranmaktadır.

Miras sözleşmesi, kişiye sıkı sıkıya bağlı mutlak bir hakkın kullanılması olduğundan dolayı yasal temsilcinin işleme onay vermesi ile miras sözleşmesi geçerli hale gelmemektedir.

 

Miras sözleşmesi, kişiye sıkı sıkıya bağlı mutlak bir hakkın kullanılması olduğundan dolayı mirasbırakan bakımından yasal temsilcinin işleme onay vermesi ile miras sözleşmesi geçerli hale gelmemektedir.

Oysa miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf, tam ehliyetli ise işleme kendisi katılabileceği gibi, temsilcisi vasıtasıyla da katılabilmektedir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan tarafın ehliyetsizliği halinde ise kesin hükümsüzlük söz konusu olmaktadır.

 

Mirastan Feragat Sözleşmeleri

 

Mirastan feragat sözleşmeleri de, mirasından feragat edilen kişi açısından ölüme bağlı bir tasarruf olarak değerlendirilmektedir. Çünkü bu kişinin terekesinin akıbeti etkilenmektedir.

Bu açıdan bakıldığında, mirastan feragat sözleşmeleri de tıpkı miras sözleşmesi olarak nitelendirilmektedir.

Olumsuz miras sözleşmesi olarak da adlandırılan bu sözleşmeler miras sözleşmesi ile aynı şekil şartı koşullarına tabi olmaktadır.

TMK’da belirtilen şekil şartlarına aykırı olarak düzenlenen ölüme bağlı tasarruflar, Kanunun 557/4. hükmü gereğince iptal edilebilmektedir.

Miras sözleşmelerinde, ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf bakımından genel hükümlere başvurmak gereklidir.

SABIRLA DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.