ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARA İLİŞKİN BAZI SORUNLARA GENEL BAKIŞ - PROF DR. SAİBE OKTAY ÖZDEMİR

 

I. Fiil Ehliyeti ile İlgili Genel Kurallar:

 

Medeni Kanun’un 10. maddesine göre, “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır”. Bu hükümden fiil ehliyeti için üç şart arandığı sonucu çıkmaktadır:

(i) Ayırt etme gücüne sahip ve (ii) ergin olmak fiil ehliyetinin olumlu şartlarıdır. (iii) Kısıtlı olmamak şartı ise fiil ehliyetinin olumsuz şartıdır. Medeni Kanun m. 429 hükmü göz önünde tutulursa kendisine yasal danışman tayin edilme tarzında bir kısıtlamaya uğramamış olmanın da, tam ehliyetin bir şartı olduğu söylenebilir.

 

Yaşlılık ehliyetsiz olmayı (ayırt etme gücünü kaldıran) gerektiren bir neden olarak kanunumuzda düzenlenmiş değildir. Başka bir deyişle yaşlılık ile ayırt etme gücünün bulunmaması birbirinden farklı olgulardır. Yaşlı olmak, tek başına ayırt etme gücünün bulunmadığını göstermez.

 

Ayırt etme gücünün bulunmadığını ispat için ayırt etme gücünün bulunmadığına dair büyük ihtimalin varlığını inanılır kılma yeterlidir. Mutlak anlamda kesinlik, ispat için gerekli değildir. Doktor raporu da yüzde yüz ispatı sağlamamakla birlikte ama aksinin (ayırt etme gücünün bulunduğunun) ispatını güç kılar. Ayırt etme gücünün varlığı, her işlemin yapılma anına göre değerlendirilir. Dolayısıyla ispat bakımından, ayırt etme gücünün “işlem anında” bulunmadığının ispatı lazım gelir. İşlemden önceki ve sonraki durum, işlem anı bakımından karine teşkil edebilir.

 

II. Miras Hukuku ile İlgili İşlemlerde Ehliyet:

A-Ölüme Bağlı Tasarruflar:

 

1.Vasiyetname:

 

Vasiyetname düzenlemek için tam fiil ehliyeti gerekmez. MK. m. 502’ye göre ayırt etme gücü bulunmak koşuluyla 15 yaşındaki kısıtlı ve küçük vasiyetname düzenlemeye ehliyetlidir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunmak kişilikle yakından ilgili, şahsa münhasıran bağlı bir hak olduğundan temsil yoluyla ölüme bağlı tasarruf yapılamaz. Bu nedenle vasiyetname düzenleyen kişinin kanuni temsilcinin (veli/vasi) rızasını aramak gerekmemektedir. Kaldı ki vasiyetnamenin tek taraflı bir işlem olarak her zaman geri alınabilir nitelikte olması, bu işlemin tam fiil ehliyetine sahip olmayan vasiyetname düzenleyen kişinin aleyhine bir durumun doğmasına engel olur.

 

2. Miras Sözleşmesi:

 

Vasiyetnameden farklı olarak miras sözleşmesi şeklinde ölüme bağlı tasarruftan bulunabilmek için MK. m. 503 uyarınca (i) ergin olmak, (ii) kısıtlı olmamak ve (iii) ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir. Başka bir ifadeyle tam fiil ehliyeti şarttır.

 

Erginlik gerekli olsa da bu, mutlaka 18 yaşına gelmek anlamında değildir. Erginliğin mahkeme kararı yahut evlenme ile kazanılmış olması da yeterlidir.

 

Vasiyetname hususunda da belirtildiği gibi ölüme bağlı tasarrufta iradi veya yasal temsilci vasıtasıyla bulunmak mümkün değildir. Bu ilke, miras sözleşmesinde de geçerlidir.

 

Bununla birlikte, miras sözleşmesi, vasiyetnameden farkı olarak iki taraflı bir işlemdir. Anılan geçerlilik koşulları sadece ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf için aranır. Diğer taraf bakımından genel hükümler ve geçersizlik rejimi uygulanmaya devam eder, meğer ki diğer taraf da miras sözleşmesinde kendi terekesi üzerinde tasarrufta bulunsun. Dolayısıyla miras sözleşmesi kurulurken hangi tarafın veya tarafların ölüme bağlı tasarrufta bulunduğu tespit edilmek gerekir. Kendi terekesi üzerinde işlemde buluna, ölüme bağlı tasarrufta bulunmaktadır.

 

Buna göre, miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf küçük ya da kısıtlı olup temsil edilebilir. Vesayet altındaki sınırlı ehliyetsizin miras sözleşmesine ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf olarak katılabilmesi için MK. m. 463 gereği denetim makamının izni gereklidir. Denetim makamının izninden önce, vesayet makamından da izin alınması lazım gelir. Öğretide önce miras sözleşmesinin yapılması, sonra o sözleşmeyle birlikte vesayet ve denetim makamlarına başvurulması gerektiği zira mahkemelerin ancak sözleşme içeriğini nazara alarak bir karar verebileceği görüşü savunulmuştur.

 

Miras sözleşmesinde şeklen yer almakla birlikte, esasen vasiyetname niteliğinde olan bağlayıcı sayılmayan tek taraflı hükümler ise yine vasiyetnameye ilişkin geçerlilik koşullarına tabi olur.

 

Ölüme bağlı tasarrufta bulunanın ehliyetsizliğinin sonucu, hem vasiyetname hem miras sözleşmesi için “İptal Davası”dır (MK. m. 557). Tasarruf kendiliğinden hükümsüz sayılmaz. Bunun için mirasbırakanın ölümünden sonra yasadaki hak düşürücü süreler içinde iptal davasının açılması zorunludur, iptal kararı sadece davacı bakımından ve geçmişe etkili olarak sonuç doğurur. Bununla beraber yukarıdaki açıklama ışığında, miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan tarafın ehliyetsizliği halinde kesin hükümsüzlüğün söz konusu olacağı belirtilmelidir. İptal davasını, tasarrufun iptalinde menfaati olan her mirasçı veya vasiyet alacaklısı açabilir.

 

B- Diğer Sözleşmeler ve İşlemler

1) Miras Paylaşım (Taksim) Sözleşmesi:  

 

Bu sözleşmenin kurulması bakımından genel ilkeler uygulanır. Zira bir ölüme bağlı tasarruf olmayıp, mirasçılar arasında yapılan sağlararası bir işlemdir. Bu nedenle vasiyetname veya miras sözleşmesine ilişkin özellikler burada söz konusu olmayacaktır. Sınırlı ehliyetsizler, yasal temsilcinin izin veya icazetiyle bu sözleşmeyi yapabileceği gibi yasal temsilci de onlar adına miras paylaşım sözleşmesini kurabilir. Tam ehliyetsizlik halinde işlem ancak yasal temsilci veya onun atadığı bir iradi temsilci tarafından yapılabilir. Mirasçı oldukları için yasal temsilci ile küçük arasında menfaat çatışması varsa kayyım atanması uygun olur (MK. m. 426). Sınırlı ehliyetsiz, vesayet altında ise ayrıca Vesayet Makamından izin alınır.

 

2) Miras payının devri sözleşmeleri:

 

Miras payının devri sözleşmesi de miras paylaşım sözleşmesi ile aynı niteliktedir. Bu nedenle vasiyetname veya miras sözleşmesine ilişkin özellikler burada söz konusu olmayacaktır. Sınırlı ehliyetsizler, yasal temsilcinin izin veya icazetiyle bu sözleşmeyi yapabileceği gibi yasal temsilci de onlar adına miras paylaşım sözleşmesini kurabilir. Tam ehliyetsizlik halinde işlem ancak yasal temsilci veya onun atadığı bir iradi temsilci tarafından yapılabilir. Mirasçı oldukları için yasal temsilci ile küçük arasında menfaat çatışması varsa kayyım atanması uygun olur (MK. m. 426). Sınırlı ehliyetsiz, vesayet altında ise ayrıca Vesayet Makamından izin alınır.

 

3) Mirasın Kabulü veya Reddi

 

Bu işlemler bakımından da, işlemi yapan kişi terekesinde tasarruf etmediğinden sağlararası işlemlere ilişkin hükümler uygulanmaya devam eder. Sınırlı ehliyetsizler, yasal temsilcinin izin veya icazetiyle bu işlemleri yapabileceği gibi yasal temsilci de onlar adına yapabilir. İradi temsil halinde, özel temsil yetkisinin bulunması şarttır. Tam ehliyetsizlik halinde işlem ancak yasal temsilci veya onun atadığı bir iradi temsilci tarafından yapılabilir. Mirasçı oldukları için yasal temsilci ile küçük arasında menfaat çatışması varsa kayyım atanması uygun olur (MK. m. 426). Sınırlı ehliyetsiz, vesayet altında ise ayrıca Denetim Makamından izin alınır. Denetim makamının izninden önce, Vesayet Makamından da izin alınması lazım gelir.

 

III. Noterlik Kanunu ile Medeni Hukuk İlişkisi

 

Noterlik Kanunu ve mevzuatı, noterlerin uymakla yükümlü olduğu kuralları belirler. Noterlik mevzuatına uymak, noterlerin disiplin sorumluluğu bakımından bir gerekliliktir. Başka bir deyişle Noterlik mevzuatı kural olarak düzen hükümleri getirir. Bunlara aykırılık işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Medeni Kanun ise hakları belirleyen ve maddi hukuk kurallarını koyan kanundur. Bu nedenle hukuki işlemlerin geçerliliği ancak Medeni Kanun hükümleri nazara alınarak değerlendirilebilir. Nitekim bu sonuç, noterlerin emredici kurallara uymakla yükümlü olduğunu düzenleyen Noterlik Kanunu m. 53’ün de bir gereğidir.

 

Bu bağlamda örnek olarak, vasiyetname ve benzeri işlemler yapmak için Türkiye Noterler Birliği genelgesi ile aranan özel şartlar (doktor raporu) verilebilir.

 

Doktor raporu ile ayırt etme gücünün varlığının ispat edilmesi sağlanmaktadır. Böylece işlemin daha sonra ayırt etme gücünün yoksunluğu nedeniyle hükümsüzlüğünün ileri sürülmesi olasılığı bertaraf edilmek istenmektedir. Ayırt etme gücünün varlığını ispat için gerekli olan bu rapor, bir ispat aracından, delilden ibarettir. İşlemin geçerliliği için gerekli olan ayırt etme gücüdür, raporun varlığı değil. Bu nedenle, medeni kanun düzenlemeleri ile geçerlilik şartı sayılmayan bu raporun olmaması işlemin geçerliliğine etki yapmaz. Böylece noterin inisiyatif kullanarak bu rapor olmadığı durumda vasiyetname yapması halinde ayırt etme gücünün varlığı şartıyla işlem geçerlidir.

 

O halde kendiliğinden hükümsüzlüğü değil de, süreye tabi iptal hakkını vermekle yetinmiş olan kanun koyucunun ölüme bağlı tasarrufların yapılmasını desteklediği göz önünde tutulursa, ispat şartını tasarrufun yapılmaması sebebi olarak uygulamak yanlıştır.

 

 

 

IV- ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA ŞEKİL:

 

A- Resmi Vasiyetname

 

Resmi Vasiyetname (MK: m. 532-537): Resmi vasiyetname, okuma yazma bilmeyenleri de kapsayan bir şekil şartıdır. Böylece okuma yazma bilmeyenler de ölüme bağlı tasarruf yapabilir. Bu şekil şartı hem mirasbırakanı düşünmeye sevk eder hem de işlemi açık ve güvenilir kılar. Tahrifat vs. iddialar resmi vasiyetnameye karşı daha güç ileri sürülebilir. MK. m. 7 uyarınca resmi vasiyetname, resmi senet hükmündedir. Resmi vasiyetname, düzenleyen noterin yetki alanı içinde düzenlenmek gerekir aksi halde şekil şartı gerçekleşmiş olmaz.

 

Resmi vasiyetnameyi kim yapar: Noter, sulh hakimi ve görevlendirilmiş kişiler (ör: konsolosluk)

Kimler katılır: Resmi memur ve iki tanık

 

MK. m 536, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine memur ve tanık olarak katılacak kişilere ilişkin olarak iki ayrı yasaklama getirmiştir:

 

(f.1): Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.

 

Bu durumda işlem resmi şekle aykırı olarak düzenlenmiş addedilir ve işlem iptal davasına konu edilebilir. Eşler bakımından yasak, Medeni Kanun açısından evliliğin sona ermesinden sona etkili olmaz. Başka bir deyişle eski eşlerin işleme katılması Medeni Kanun açısından mümkündür. Oysa NK. m. 76/b. 2 uyarınca bu durumda eski eşlerin işleme katılması mümkün değildir. Gerek m. 76 gerekse m. 78’e aykırılık, Medeni Kanundaki sınırlama kapsamına girmediği ölçüde işlemin geçerliliğin etkilemez.

 

(f.2): Resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.

 

Bu düzenlemeye aykırılık halinde ise ölüme bağlı tasarruf kısmi olarak iptal edilebilir. Tasarrufun sadece, MK m. 536/II’ye aykırı hükümleri iptale konu edilebilir.

 

a)Okuma yazma bilenlerin yapacağı vasiyetname

Beş aşama vardır:

 

1.Mirasbırakan arzularını sözlü veya yazılı olarak resmi memura bildirir.

2.Resmi memur yazar veya yazdırır (memur soru da sorarak açıklık sağlar, sağır dilsiz mirasbırakan da yapabilir.). Resmi memurun kaleme aldığı metin, okunması için vasiyetname düzenleyene verilir. İradesine uygunsa el yazılı şekilde imzalar.

3.Resmi memur, vasiyetname düzenleyenin imzasından sonra, tarih (gün, ay, yıl şeklinde) koyarak imzalar. İmzanın el yazılı olması şart olmakla birlikte tarihin de el yazısıyla eklenmesine gerek yoktur.  Noterin eklediği tarihin, vasiyetname düzenleyenin imzasından sonra olması gerekir. Noter imzasının da aynı şekilde vasiyetname düzenleyenin imzasından sonra atılması zorunludur.

Bu aşamanın tamamlanmasına dek tanıkların işleme katılmasına gerek yoktur.

1.Vasiyetname düzenleyen imzalanan metni okuduğunu ve arzularına uygun olduğunu memur ve iki tanık huzurunda beyan eder. Tanıklar şerh koyarak imza ederler.

2.Tanıkların şerhi, vasiyetname düzenleyenin metni okuduğunu ve bunun son arzularına uygunluğu huzurlarında belirttiğini, bu kişiyi işlemi yapmaya ehil gördüklerini kapsamalıdır. Aksi halde şekil şartı gerçekleşmemiş sayılır. Tanıkların imzası el yazısıyla olması gerekir. Ancak şerh için bu koşul söz konusu değildir. Ayrıca tek bir şerh metnini iki tanığın birden imzalamasında da bir engel yoktur. Şerh ve tanıkların imzası ile işlem tamamlanmış olur. Tanık imzalarının noterce onaylanması Medeni Kanun bakımından bir gereklilik arz etmez.

 

Son olarak bu konuda belirtmek gerekir ki, işlemde birlik kuralı (unitas actus) gereği, metnin vasiyetname düzenleyen tarafından okunmaya başlandığı andan itibaren bu aşamalar arasında bir kesinti olmaması gerekir. Ayrıca bu ilke gereğince resmi memurun imzasının da işlem her unsurunda aynı kişiye ait olması gerekir. Yargıtay da asıl memurun imzasıyla birlikte işlemin bazı kısımlarında vekilinin imzasının yer almasını şekle aykırılık saymıştır (Yarg. 2. HD., 18.7.2005, 8654/11578).

 

b)Okuyup yazmayan veya okuyamayanların vasiyetname yapması:

 

Yine beş aşama söz konusudur:

 

1. Mirasbırakan arzularını resmi memura sözlü veya yazılı olarak bildirir.

2. Resmi memur bunları bizzat yazar veya yazdırır (memur soru da sorarak açıklık sağlar, sağır dilsiz mirasbırakan da yapar.).

3. Resmi memur (noter) iki tanık huzurunda tasarrufu sesli olarak okur.

4. Vasiyetname düzenleyen metnin okunduğunu ve arzularına uygun olduğunu memur ve iki tanık huzurunda beyan eder. Resmi memur tarih koyarak imzalar.

Tanıklar vasiyetnamenin kendileri huzurunda resmi memur tarafından sesli olarak okunduğunu, vasiyetname düzenleyenin tasarrufun arzularına uygunluğunu beyan ettiğini ve vasiyetname düzenleyeni ehil gördüklerini şerh ederek imzalarlar.

Yukarıda değinilen, resmi memur imzası, tanıkların imzası ve şerhler ile işlemde birlik kuralına ilişkin hususlar burada da geçerli olacaktır.

 

26.3.1932 tarih ve 23/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı okuyup yazanların da bu yolu kullanabileceklerini kabul etmiştir.

 

B) Miras Sözleşmelerinde:

 

Miras sözleşmesi de MK. m. 545 uyarınca resmi vasiyetname şekline tabidir. Buna göre sözleşmenin tarafları, arzularını resmi memura aynı anda belirterek sözleşmeyi memur ile iki tanık huzurunda imzalar. İşlemde birlik kuralı yine geçerli olacaktır. İki taraf da aynı anda noter önünde olmalıdır. Ölüme bağlı tasarrufta bulunan tarafın yahut tarafların ya MK m. 533-534’e uygun olarak bizzat okuyarak ya da MK m. 535 uyarınca noterin okumasıyla tasarrufun içeriğini öğrenmesi gerekir. Aynı şekilde ölüme bağlı tasarrufta bulunan tarafın belgeyi okuduğunu veya belgenin noterce okunduğunu ve son arzularına uygun olduğunu beyan etmelidir. Tanıkların şerhinin ölüme bağlı tasarrufta bulunan tarafı kapsaması yeterlidir. İki taraf da tasarrufta bulunuyorsa, şerhteki beyanın tarafların tamamını kapsamı şarttır.

 

Belirtmek gerekir ki, mirastan feragat sözleşmeleri de, mirasından feragat edilen kişi bakımından ölüme bağlı tasarruf teşkil eder. Zira onun terekesinin akıbeti etkilenmektedir. Bu durumda mirastan feragat sözleşmeleri de miras sözleşmesi olarak nitelendirilmek gerekir. Dolayısıyla mirastan feragat sözleşmeleri, olumsuz miras sözleşmesi olarak da adlandırılmaktadır, bu şekil koşullarına tabi olur.

 

Medeni Kanunda öngörülen şekil koşullarına aykırı olarak düzenlenen ölüme bağlı tasarruflar MK m. 557/b.4 uyarınca, ehliyet eksiliğinde söz konusu olduğu gibi, iptal edilebilir. Miras sözleşmelerinde, ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf açısından genel hükümler uygulanır.

 

Noterlik Kanunu m. 52 uyarınca noterlerin tatilde yapabileceği işler arasında sadece vasiyetname yer almakta ise de miras sözleşmelerinin de bu kapsama dahil olması gerektiği kabul edilmektedir.

 

C) Müşterek Vasiyetname yapılabilir mi?

 

Müşterek vasiyetnameden, birden fazla mirasbırakanın son arzularını ortak bir kararla ölüme bağlı tasarrufta bulunarak açıklamaları anlaşılır. Burada mirasbırakanların, terekeleri üzerinde ortak şekilde tasarruf etme iradesi bulunmak gerekir. Şekli bir birliktelik yeterli sayılmaz.

Özellikle eşler arasında ihtiyaç duyulan müşterek vasiyetname çeşitli şekillerde gerçekleşebilir:

 

Birlikte vasiyetname: Birden fazla kişi tek belgede ölüme bağlı tasarrufta bulunur. Belgede birlik varken tasarrufların uyumlu olması şart değildir.

Karşılıklı vasiyetname: Burada ölüme bağlı tasarruflar arasında iç bağlılık bulunur. Birbirlerinin sebebi olarak yer alırlar.

Birbirine bağlı vasiyetname: Bu durumda ise tasarruflar arasındaki iç bağlılık en üst seviyededir. Bir tasarrufun geçerliliği diğer mirasbırakanın tasarrufunun geçerliliğine bağlanmıştır.

 

2. Geçerliliği:

 

Türk hukukuna göre vasiyetname tek taraflı bir işlemdir ve ölüme bağlı tasarruflar şeklen sınırlı sayıdadır. Bir işlem ya vasiyetname ya da miras sözleşmesi şeklinde yapılabilir. Aynı metinde ortak iradenin yer aldığı vasiyetname türleri geçerli değildir. Tasarruf, şekle aykırılık nedeniyle iptal edilebilir. Zira ölüme bağlı tasarruf yapma iradesi kanunda yer alan şekil şartlarına uygun şekilde dışa yansımamıştır. Bununla birlikte, ayrı metinlerde yer alan karşılıklı veya bağlı vasiyetnameler, diğer geçerlilik şartlarını sağlıyorsa Türk hukukunda yasaklanmış değildir.

 

V- Noter Resmi Şekildeki Ölüme Bağlı Tasarrufun Düzenlenmesine Bizzat mı Katılmalıdır?

 

Noterlik Kanunu 33. maddeye göre göre noter yerine görev yapan kişiler vasiyetname yapılmasına katılabilir.

 

Noter izinli değilken noter vasiyetname düzenlenmesine katılmamışsa geçerliliği etkilenir mi?

Bu konuda Yargıtay 2. HD., 20.5.1975 tarihli ve 3429/4566 sayılı kararında “Medeni Kanunun 479. maddesinde, noterden söz edilmesi noterlik makamını amaç tutmaktadır. Bu bakımdan aynı yetkiyi taşıyan noter vekilinin özellikle başkatibin düzenlediği vasiyetname bu yönden geçerlidir.” ifadesiyle bu duruma cevaz vermiş görünmektedir.

 

VI-MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMELERİ:

 

Medeni Kanunumuz mirasbırakana sağlığında mirasçısı ile yapacağı bir sözleşme ile onun doğacak olan miras payından vazgeçmesini sağlama imkanı vermiştir (MK. m. 528). Bu vazgeçme bedel karşılığında (ivazlı) veya bedelsiz (ivazsız) olabilir. Mirastan feragat sözleşmesi bir miras sözleşmesi olduğundan, sözleşmenin mutlaka noter önünde iki şahit huzurunda resmi vasiyetname şeklinde yapılması gerekir. Zira mirasından feragat edilmesini kabul ederek mirasbırakan, terekesinde tasarrufta bulunmaktadır. Vasiyetname yolu ile bu imkan kullanılamaz.

Mirastan kısmen feragat edilmesi de mümkündür.

 

Mirasbırakanın ölümünden sonra eğer kanunda yazılı iptal sebepleri varsa diğer mirasçı ve vasiyet alacaklılarının feragat sözleşmesinin iptalini MK m. 557-559 hükümleri uyarınca dava edebilmeleri mümkündür. Ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf bakımından genel hükümler geçerlidir.

 

1-İvazlı Feragat Sözleşmesi

 

Bu durumda mirasbırakan, mirasçısına sağlığında bir bedel ödeyerek mirasçısının olası miras hakkından vazgeçmesini sağlamaktadır. İvazlı feragat, eğer aksi sözleşmede belirtilmemişse mirasçının alt soyuna da etkili olduğundan, bu durumda ivazlı feragat eden mirasçı ve onun varsa diğer alt soy mensupları da mirastan pay alamamış olacaktır.

 

Mirasbırakan ivazlı feragati belirleyebileceği bir veya birkaç kişi lehine yapabilir. Bu durumda bu pay belirlenen bu kişilere geçer. Eğer bu kişiler her hangi bir sebeple mirasçı olamazlarsa (örneğin mirasbırakandan önce ölmek nedeniyle) bu durumda yapılan feragat kendiliğinden hükümden düşer (MK. m. 529). Ancak miras bırakan bu durumu öngörerek düzenleme yapabilir ve onun yerine başka birisini de belirlemiş olabilir. Yani İKAMELİ FERAGAT yapmak mümkündür.

 

Eğer mirasbırakan feragati belirli bir kişi lehine yapmamışsa bu durumda MK m. 529/II gereği feragat, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır. Bu kişilerden biri, herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde feragat hükümden düşer.

 

Mirastan feragat üçüncü kişi lehine yapılabileceği gibi, ödenecek bedelin de üçüncü kişiye ödenmesinin kararlaştırılması mümkündür.

 

2) İvazsız Feragat sözleşmesi

 

İvazsız feragat sözleşmesinde herhangi bedel ödenmeksizin mirasçı payını almaktan vazgeçmektedir. Eğer sözleşmede bu vazgeçmenin alt soya etkili olacağına dair açık hüküm konulmamışsa, feragat kural olarak alt soya etkili değildir. Diğer hususlar bakımından ivazlı feragate ilişkin yapılan açıklamalar geçerlidir.

 

İvazsız feragat de belirli bir kişi lehine yapılabileceği gibi, belirli bir lehtar gösterilmeden de yapılabilir. Eğer feragat belli bir kişi lehine yapılmışsa bu durumda lehine yapılan kişi mirasçı olamazsa feragat sözleşmesi hükümden düşer.

 

Feragat sözleşmelerinin hükümden düşmesini önlemek bakımından en doğru yol, feragatin birlikte mirasçı olunacak kişiler lehine yapıldığını belirtmek olabilir. Bunlardan hepsinin mirasçı olamamaları çok uzak ihtimal olduğundan bunların lehine yapılan feragatin hükümden düşmemesi garanti altına alınmış olur.

 

VII-VASİYETNAMELERİN SAKLANMASI VE BULUNMASI

 

MK. m. 595 ve 538’den resmi veya el yazılı vasiyetnameyi tevdi zorunluluğu olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, vasiyetnamenin tevdii ihtiyaridir.

 

a) Resmi Vasiyetnamenin Saklanması

 

MK. m. 537 uyarınca resmi vasiyetnameyi düzenleyen memur, vasiyetnamenin aslını saklamakla yükümlüdür. Keza Noterlik Kanunu m. 84/II uyarınca da noterin düzenlediği resmi belgeleri saklama yükümlülüğü olsa da bu, maddi anlamda bir geçerlilik koşulu değildir.

Miras sözleşmesi bakımından MK m. 537’ye benzer bir saklama hükmü öngörülmemiştir.

 

b) El Yazılı Vasiyetnamenin Saklanması:

 

MK m. 538/II uyarınca el yazılı vasiyetname notere, sulh hakimine veya yetkili memura açık veya kapalı olarak tevdi edilebilir.

 

c) Ölüme bağlı tasarrufların bulunması:

 

MK. m. 595’e göre, mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslim edilmesi zorunludur. Vasiyetnameyi düzenleyen veya muhafaza eden görevli ya da mirasbırakanın arzusu üzerine saklayan veya başka surette ele geçiren ya da ölenin eşyası arasında bulan kimse, ölümü öğrenir öğrenmez teslim görevini yerine getirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bu yüzden doğacak zarardan sorumludur.

 

Bu bakımdan vasiyetnameyi elinde bulunduran noterin, vefatı öğrenmesiyle birlikte vasiyetnameyi sulh hakimine tevdi etmesi gerekir. Kendisine bu vasiyetname teslim edilmeye kalkılırsa da, bu kişiyi sulh hakimine yönlendirmesi gerekir.

 

Sulh hakiminden ise anlaşılması gereken, mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh hakimidir. Zira kural olarak mirasın açıldığı yer mahkemesi yetkilidir (MK m. 576/I).

 

VIII- ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN İÇERİĞİ:

 

Noterler emredici kanun hükümlerini uyguladığından ancak bu çerçevede vasiyetnamenin içeriği ile ilgili müdahale hakkına sahiptirler. Medeni Kanunun emredici hükümleri dışında içerikle ilgili olarak herhangi bir şekilde müdahalede bulunmaları mümkün değildir. Zira, aksi halde, Medeni Kanun ile kişilere tanınan işlem özgürlüğüne haksız olarak müdahale edilmiş olunur.

Bu itibarla, maddi hukuk hükümlerinin iyi bilinmesi ve yorumlanması gerekmektedir.

 

1.Özellikli bir durum: Yedek ve Artmirasçı Atama (İkameli Tasarruflar)

a) Yedek Mirasçılık (Alelade İkame)

 

Bir kişi, ölüme bağlı tasarrufla mirasçı olarak atadığı veya kanuni mirasçısı olan yahut vasiyet alacaklısı kıldığı kimsenin herhangi bir sebeple mirasına hak kazanamaması halinde, onun yerine bir başkasının mirasçı veya vasiyet alacaklısı olacağını düzenleyebilir. Bu şekilde yapılan tasarrufa yedek mirasçılık (alelade ikame) adı verilir. Burada yedek mirasçı (veya vasiyet alacaklısı) bakımından geciktirici şarta bağlı bir ölüme bağlı kazandırma vardır. Yedek mirasçı olarak birden fazla kişi tayin edilebileceği gibi mirasbırakan zincir şeklinde dilediği sırada yedek mirasçı belirleyebilir. Yine mirasbırakan, alelade ikameye yol açacak mirasa hak kazanamama sebebini de sınırlayabilir

Görüldüğü üzere yedek mirasçılık/vasiyet alacaklılığı (alelade ikame) kendi başına ayrı bir tasarruf değildir, vakıf kurma, mirasçı atama, vasiyet etme gibi maddi anlamda tasarruflara bağlanan bir şart niteliğindedir.

 

b) Art mirasçılık (Olağanüstü ikame)

 

Olağanüstü ikamede, mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufuyla ön mirasçı/ön vasiyet alacaklısı tayin ettiği kişiyi, mirası art mirasçı/art vasiyet alacaklısına devretmekle yükümlü kılar. Bu durumda iki aşamalı bir mirasçılık/vasiyet alacaklılığı söz konusu olur. Hem ön mirasçı, hem de art mirasçı gerçek ve teknik anlamda mirasbırakanın mirasçısı sıfatına sahip olur. Bu bakımdan yedek mirasçılıktan esaslı şekilde ayrılır.

 

Kanun koyucu, tarihi sebeplerle, art mirasçılığı sınırlandırma gereği görmüştür. MK m. 521/II uyarınca, sadece bir olağanüstü ikame kurulabilir. Art mirasçıya, mirası bir alt derece mirasçıya devretme yükümlülüğü öngörülemez.

 

Yedek mirasçılık ile art mirasçılığın bir arada bulunmasına engel yoktur. Ayrıca saklı paylara ilişkin genel hükümler uyarınca gerek yedek mirasçılık gerekse art mirasçılık halinde de tenkis davası açılabilir.

 

Olağanüstü ikamede, mirasçıların bu sıfatı ön mirasçı bakımından bozucu, art mirasçı bakımından geciktirici vade veya şarta bağlıdır. Olağanüstü ikameyi sağlayacak olgunun gerçekleşmesi kesinse vade söz konusudur. MK m. 522/I uyarınca da kural olarak ön mirasçının, art mirasçıya mirası devir yükümlüğü, ön mirasçının vefatıyla doğar; ön mirasçının vefatı vade olarak kanunen tayin edilmiştir.

 

IX-ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDAN DÖNÜLMESİ:

 

Vasiyetname tek taraflı ölüme bağlı tasarruf olduğundan ve tasarrufta bulunanı bağlamadığından, vasiyetnameden dönülmesi her zaman mümkündür. Vasiyetname niteliğinde bir tasarruf şeklen miras sözleşmesinde yer alsa bile dönülmesi vasiyetname hükümlerine tabidir.

Buna karşılık, tarafları bağlayıcı nitelikteki miras sözleşmesine son verilmesi olanakları Medeni Kanun tarafından sınırlandırılmıştır.

 

1.Vasiyetnameden Dönülmesi veya Hükümden Düşmesi:

         a)Mirasbırakan Tarafından  

         

         aa) Açık dönme: (MK. m. 542)

 

Mirasbırakan, vasiyetname yaptıktan sonra, başka herhangi bir ölüme bağlı tasarruf ile önceki vasiyetnamesinden kısmen veya tamamen döndüğünü açıkça belirtebilir. Ancak bu tasarrufun da geçerli olması gerekir, iptal davası sonucunda dönmenin gerçekleştirildiği işlem iptal edilirse, önceki vasiyetname yürürlükte kalır.

         Geri almaya ilişkin tasarrufun geri alınması halinde ise önceki vasiyetnamenin akıbeti yoruma bağlıdır. Şüphe halinde, mirasbırakanın kanuni miras düzenine dönmek istediği kabul edilir. Bununla birlikte önceki vasiyetnameyi geri alan tasarrufun konusu sadece bu işlemden ibaret ise, ikinci geri alma ile önceki vasiyetnamenin yürürlüğe konmak istendiği şeklinde yorum yapılabilir.

         

bb) Zımni dönme (MK. m. 544):

 

Mirasbırakan, önceki vasiyetnamesinden sonra, bu vasiyetnameyi geri aldığını açıkça beyan etmeden başka bir ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu durumda önceki vasiyetnamenin geçerliliği, ikinci ölüme bağlı tasarrufun yorumlanmasına bağlıdır. Medeni Kanun m. 554/I ile bu konuda bir yorum kuralı getirmiştir. Buna göre, sonraki ölüme bağlı tasarruf önceki vasiyetnameyi tereddütsüz şekilde tamamlamadıkça, önceki vasiyetnamenin geri alındığı kabul edilir.

 

cc) Yok etme (MK. m. 543):

 

Mirasbırakan, vasiyetnameyi hükümden düşürmek amacıyla (animus revocandi) yok ederek de geri alabilir. Yok etme fiilinden, vasiyetnamenin okunamayacak bir hale getirilmesi anlaşılır. Vasiyetnameyi böyle yakarak, yırtarak, karalayarak geri almak mümkündür. Vasiyetnamenin bu şekilde kısmen yok ederek, mesela karalayarak, geri alınması mümkündür. Buruşturup atma ise vasiyetnameyi okunamaz kılmadığından yok etmek olarak yorumlanamaz.

Üçüncü kişilerin vasiyetnameyi yok etmesi ise kural olarak geri alma değildir. Vasiyetnamenin kalıntıları mirasbırakanın hakimiyet alanında bulundu ise hayatın olağan akışı gereği bunun mirasbırakan tarafından vasiyetnameyi geri almak için yapıldığı sonucuna ulaşılması lazım gelir. Üçüncü kişi nezdinde bulunduğu takdirde ise MK m. 543/II hükmü uygulanır.

 

Bu olanak genel şekilde tüm vasiyetname şekilleri için tanınmıştır. Bu nedenle, notere, hakime veya yetkili bir başka memura tevdi edilmiş bile olsa el yazılı vasiyetname, sözlü vasiyetname geri alınarak yok edilebilir. Resmi şekilde düzenlenen vasiyetnameler bakımından da aynı sonuç geçerlidir. Noterlik Kanunu m. 84/II, Medeni Kanun’un kişiye verdiği bu hakkı ortadan kaldırmaya yeterli değildir. Noter nezdinde tutulan resmi vasiyetname, düzenleyen tarafından geri alınmak istendiği takdirde noterin bu hususta bir tutanak düzenleyerek vasiyetnamesi geri vermesi gerekir. Düzenleyen tarafından özel yetki verilmiş temsilci de bu talepte bulunabilir.

 

dd) Sağlıkta Tasarruf Yaparak (MK. m. 544):

 

Ölüme bağlı tasarruf yapan, vasiyet ettiği şey ile ilgili olarak bu tasarrufla bağdaşmayan bir sağlararası işlemle tasarrufta bulunursa vasiyetname hükümden düşer. Zira vasiyet etme, kişinin sağ iken vasiyet konusu üzerinde tasarruf etmesine engel oluşturmaz. Ancak vasiyetnamenin hükümden düşmesi için vasiyet alacağının ifasının imkansız olması gereklidir. Dolayısıyla vasiyetin konusu cins borcu ise hükmünü sürdürmeye devam eder. Ayrıca belirtmek gerekir ki, hükümden düşme vasiyetnamede yer alan ve ifası sağlararası işlemle imkansız hale gelen vasiyetle sınırlı kalır.

 

b) Üçüncü Kişiler Tarafından Yok Edilmesi veya Kaza ile Yok Olması (MK. m. 543/II):

 

Vasiyetname, kaza sonucunda, mirasbırakanın yok etme iradesi olmadan onun fiili ile veya üçüncü kişiler tarafından okunamaz hale getirilirse MK m. 543/II hükmü uygulama alanı bulur. Burada okunamaz olma bakımından düzenlemenin birinci fıkrası ile aynı ölçütler uygulanır. Vasiyetname okunabildiği takdirde hükümsüzleşmez. Buna karşılık vasiyetname okunamıyorsa, içeriği de aynen ve tamamen belirlenemiyorsa vasiyetname ölüme bağlı tasarruf olarak yürürlük kazanamaz.

 

Yok olan vasiyetnamenin içeriğini ispatlamak için her türlü delile başvurulabilir. Vasiyetnamenin içeriği tam olarak tespit edilemediği takdirde, yok eden üçüncü kişi haksız fiil işlemiş sayılır ve lehine tasarruf edilen kişi tazminat isteminde bulunabilir. Bu kişiye yapılmış kazandırma tespit edildiği halde vasiyetnamenin kalan kısımlarının tespit edilememesi nedeniyle, bu kişi hakkından mahrum kalmışsa; kazandırma, tazminat talebine konu edilebilir. Bu durumun dışında tazminat tutarı kural olarak vasiyetname içeriğini tespit etmekle ilgili masraflarla sınırlı olur. Tek başına ilgili kazandırmanın geçerli olabileceği yorumu yapılabildiği takdirde ise kısmi ispata cevaz verilebilir.

.

b) Miras Sözleşmelerinden Dönülmesi:

 

Nitelik olarak vasiyetnameden ayrılan miras sözleşmelerinde özel olarak sevk edilmiş çeşitlik hükümler bulunmaktadır.

 

aa) İkale anlaşması ile veya tek taraflı olarak (MK. m. 546):

 

Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir. Bu ikale sözleşmesi, ortadan kaldırılan miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf yönünden ölüme bağlı tasarruf niteliğindedir. Dolayısıyla şekil haricindeki geçerlilik koşulları ve hükümleri miras sözleşmesi düzenlemelerine tabidir.

 

Miras sözleşmesiyle mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, mirasbırakana karşı miras sözleşmesinin yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan davranışta bulunduğu ortaya çıkarsa; mirasbırakan, miras sözleşmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir. Bu işlem de ölüme bağlı tasarruf niteliğinde olup tek taraflı olması itibarıyla vasiyetname hükümlerine tabidir. Nitekim MK m. 546/III uyarınca tek taraflı ortadan kaldırma, vasiyetnameler için kanunda öngörülen şekillerden biriyle yapılır. Bu işlemde dönme sebebi teşkil eden olguların da belirtilmesi yerinde olur.

 

bb) İvazlı Miras Sözleşmesinde Tek taraflı Dönme Yolu ile (MK. m. 547):

 

Miras sözleşmesi gereğince sağlararası edimleri isteme hakkı bulunan taraf, bu edimlerin sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmemesi veya güvenceye bağlanmaması halinde borçlar hukuku kuralları uyarınca sözleşmeden dönebilir.

 

cc) Mirasbırakandan önce ölme ile (MK. m. 548):

 

Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi mirasbırakanın ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar. Sözleşmede başka tasarruf bulunuyorsa, sözleşmenin diğer hükümleri kural olarak geçerliliğini sürdürür.

 

Bu düzenleme emredici değildir. MK m. 572 hükmü ile veya ikameli tasarruflarla bu sonucun önüne geçilebilir.

 

Mirasbırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme bağlı tasarrufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm tarihindeki zenginleşmeyi geri isteyebilirler.

 

X. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN TESCİLİ:

 

Vasiyetnamelerin Tescili Konusunda Bir Usul Kurulmasına dair Avrupa Sözleşmesi uyarınca ölüme bağlı tasarrufların tescili söz konusu olabilmektedir. Tescil ölüme bağlı tasarrufun geçerliliği veya hüküm ifade etmesi için değil, güvenliği için getirilmiş bir yoldur.

 

Sözleşmenin 3. maddesinde düzenlenmiş Milli Tescil Merkezi, Türkiye Noterler Birliğidir. Konunun ayrıntıları Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 134. maddesinde düzenlenmektedir.  

 

Anlaşma vasiyetnameleri konu almakta ise de miras sözleşmeleri de kapsama girer. Müşterek vasiyetname tesciline de imkan tanınmıştır. Gerek yabancı gerekse Türk ölüme bağlı tasarrufta bulunanlar, Türkiye’de veya anlaşma tarafı ülkede tasarrufun sicile tescili için başvurularını Türkiye Noterler Birliğine yaparlar.

Noterler Birliği gerek Türk Noterleri tarafından yapılan vasiyetnamelerin tescil başvurularını, gerekse de yurt dışından Türkiye’de tescili istenen tasarruflara ilişkin başvuruları alır. Yönetmeliğe göre dışarıda tescili istenen vasiyetnamelerin de Noterler Birliğinde tescil edileceği anlaşılmaktadır. Gerçekten de Yönetmelik m. 134’te yer alan düzenlemeye göre “Birlikçe tescil edilecek vasiyetnameler”:

 

a) Türkiye’de düzenlenen veya saklanmak üzere noterliklere teslim edilen vasiyetnamelerden, vasiyette bulunan tarafından diğer bir akit devlette tescili istenen vasiyetnameler;

b) Yabancı uyruklu olanların Türkiye’de düzenlettikleri veya saklanmak üzere el yazısı ile noterliklere teslim ettikleri vasiyetnameler;

e) Yabancı uyruklulara ait olup, ilgili Devletin mevzuatı izin verdiği takdirde tesellüm belgesi tanzim edilmeksizin notere tevdi edilen el yazılı vasiyetnameler;

d) Tescil edilmiş bulunan vasiyetnamelerin iptalini, geri alınmalarını veya tadil edilmelerini öngören vasiyetnameler (tescili zorunlu bir şekilde düzenledikleri takdirde);

c) Akit devletlerden herhangi birisinin milli merci aracılığı ile Türkiye’de tescili istenen vasiyetnameler“dir.

 

Tescil başvurusu yapanın Türk veya yabancı olması şartı bulunmamaktadır.  Miras bırakılan tereke unsurunun, o ülkede olması da tescil için yeterli olmalıdır.

Yabancı uyrukluların her halükarda Türkiye’de yaptıkları ölüme bağlı tasarrufların tescil edileceği anlaşılmaktadır. Tasarrufların geri alınması halinde de tescil yapılmaktadır.


Prof. Dr. Saibe Oktay-Özdemir

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Medeni Hukuk Öğretim Üyesi